TURİZMDE EĞİTİM VE EMEK EN YÜCE DEĞERLERDİR

Şaban Ali Yaşaroğlu Şaban Ali Yaşaroğlu 31/12/2019 23:40

Bilindiği gibi turizm bir insan olayı; insanları birbirlerine yaklaştıran ve uluslararası barış köprüsünü kuran bir sektördür. Bu köprünün iki ucundan birinde hizmet alan, diğerinde hizmet veren insan vardır.

Eğer hizmet alan kişi beklentilerine uymuyorsa kötü hizmet diyecek ve başka arayışlara girecektir. Çünkü hizmet; hizmeti alan kişinin, bu hizmeti veren ile beraberken iyi ya da kötü ne hissettiğidir. Bu nedenle, hizmette belli bir standart yoktur. Hizmetin anlamı konusunda da tam bir birlik yoktur. Söylemek istediğim; farklı sosyal, kültürel ve coğrafi geçmişe sahip olan ve farklı yapıda bulunan insanlar, sunulan hizmetleri farklı biçimde değerlendirir.

Hizmeti verenler; konuğun memnuniyetini sağlamak ve onların gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdürler. Bu nedenle; turizmde hizmet üreten bu insanlar, sektörümüzün temel varlığı ve başarımızın anahtarı konumundadırlar. Çünkü insanı memnun etmek zor bir iş ve sanattır. Önemli olan bu değerleri ne ölçüde kavrayıp, yararlandığımızdır. Turizm evrensel bir sektördür ve özünde çağdaş kültür yatar. Bu nedenle turizm; eğitimli insanı ve emeği en yüce değer saymayan yatırımcı ve yöneticilerin kavrayacakları bir sektör olamaz.

Turizmimizin geleceğini anlamak ve kavramak istiyorsak, çalışanlarımızın eğitimine ve niteliğine bakmamız gerekir. Sektör, yeterli sayıda eğitimli eleman açığını kapatamazken ve kaliteli hizmette bile verime ulaşamazken, siz tutun taşeronlar eli ile meslek dışı eğitimsiz insanları sektöre sokun. Eğitime ve eğitimli insan gücüne önem vermemek turizm sektörümüzün geleceği için olacak iş değil…

Yaratılmışların en seçkini olan eğitimli insanın emeğine önem vermeyeceksin, onu 5 ay hiçbir ücret vermeden ve sigortasını da ödemeden çalıştıracak; 5 ay sonrada kapı dışarı edeceksin. Kendi çıkarın için sokaktan eğitimsiz ucuz emeğe yöneleceksin, olur şey değil!...

Acaba Bakanlık, sektörün Sivil Toplum Kuruluşları, iş kolu sendikalar ve sektörel yayınlar zinciri bu duruma nasıl bakıyorlar? Bu da ayrı bir merak konusu…                                                                                                                                                                                                                    

Eğitimden ve emekten yana olmak bir hayat duruşudur. Böyle bir duruş ise, Türk turizminin özlemle beklediği bir duruş olsa gerek…

Konumuzun dışında olmakla birlikte, günü kurtarmaya yönelik “Herşey Dahil” –Allinclusive- sistemi de sektörün geleceği bakımından soru işareti bulunan bir uygulama olarak düşünülmelidir. Çünkü, bu sistemde giderek ölçünün kaçışı ile gün gelecek sistem sektöre verdiğinden daha çok fazlasını geri almış olacaktır. Daha açık bir deyimle; hizmetin kalitesinde olası kırılmalar söz konusu olacağından giderek kaliteli konukların yerini kalitesizler işgal edecektir.

Konumuz olan “Emek ve Eğitim”e dönersek; eğitim insanı farklı davranmaya iten, yetenekli ve becerili olmasını sağlayan ve ömür boyu sürmesi gereken bir süreçtir. Çünkü, yaşamın her alanında olduğu gibi; özellikle hizmet sektöründe eğitimli ve nitelikli insan gücünün ayrı bir önemi vardır. Bu nitelik turistik işletmelerin imajını oluşturur. Eğer siz, 5 veya 7 yıldızlı otelinizi; eğitimli, bilgili, profesyonel donanımlı elemanlarla donatmazsanız, biliniz ki bir süre sonra işyerinizin yıldızları tek tek dökülecektir.

Günümüzün rekabet dünyasında üstünlük sağlayabilmek için bir an önce bilgi donanımlı insan tipine gereksinim duyulmakta ve yapılan işin en iyisi olmaya zorlanmaktadır.

Bu nedenle, değişimin ve gelişimin bir aracı olan “Her şeyin başı eğitim” bilincini sektörümüzün yüreğine sindirmesi gerekir.

İşletmeler, geleceğin turizm dünyasına uygun, eğitimli, profesyonel insan kaynağını istihdam edip; elemanlarını “Meslekiçi Eğitim”le bilgi tazelemesine uygun geliştirici arayışlar içinde olmalıdır.

Turizm ve Otelcilik okullarında insan yetiştirme işini kutsal bir amaç edinmiş ve insanın yapılanmasında bir mimar olan usta öğretmenlerin elinden çıkma öğrenciler, turistik otellere staja çıkmaktalar. Bir geceliği 250 liradan başlayıp, 5.000 üzerinde satışı yapılan beş yıldızlı otellerinde 5 ay gibi uzun bir süre hiçbir ücret vermeksizin çalıştırıp, “sigortasını da ödemem” derseniz; artık birilerinin çıkıp böyle bir anlayışın etik olmadığını size anlatması gerekiyor demektir.

Halbuki, sektörün geleceği olan bu gençlerimize, mesleklerini sevdirmek ve onları umut dolu bir geleceğe hazırlamak yalnız turizm okullarının elleri öpülesi öğretmenlerinin sorumluluğuna bırakılmayıp, tüm çağdaş turizm yöneticileri tarafından da bu kutsal görev paylaşılmalıdır.

Kimileri gibi taşeronlar tarafından temin edilen eğitimsiz, ucuz emek cazibesine kapılmamalıdırlar. Çünkü, böyle bir anlayışın sahipleri gün gelecek bunun acı faturasını Türk Turizm sektörümüzün önüne konmasına sebep olacaklardır.

Büyük otel zincirlerinin personel ihtiyacını taşeron firmalar aracılığıyla kapatması son yıllarda rahatsız edici derecede arttı. Bu konuyu ne kadar irdelersek, tehdidin büyüklüğünü o kadar iyi anlarız.  Otelciliği meslek edinen ve yıllarını otellere vermiş personel bile artık kendini taşeron firmalarla işveren arasında gidip gelirken buluyor.

İş bulmanın veya iş seçme şansının olmadığı, işsizliğin korkunç boyutlara ulaştığı bir ülkede yaşıyoruz. Bir tarafta saatlerce çalışıp, karşılığını alamayan fakat, ona bile razı olmak zorunda kalan, hiçbir iş güvencesi olmayan emekçi, bir tarafta her şeyin farkında olan ve bunu kendine kazanç kapısı olarak gören, çalışanın üstünde psikolojik bir baskı kurmuş ve yarattığı soğuk savaş ortamıyla para kazanma uğruna kaliteden ödün vermeyi göze almış işveren. Her fırsatta personele “senin çalıştığın paranın yarısına çalışacak 1000 tane adam var” lafı artık otel koridorlarında klişeleşmiştir.  Bunun sonucunda tepkisini dile getirmek isteyen personel, iki taraftan da sıkıştıran işveren karşısında gene köşesine çekiliyor.

Saygının, sevginin ve iletişimin olmadığı bir işyerinde haklı olarak çalışanlardan da işyerine karşı bir sevgi, saygı tablosu çizmesi ya da yaptığı işe dört elle sarılması beklenemez. Böylece kalite düşer. Herkes bilir ki, kaliteyi yakalamak ve sürdürmek zordur ama başarılırsa size açamayacağı kapı yoktur. Bu kaliteyi de iyi eğitimli, işine hakim ve severek yapan, aklında iş ile ve işyeri ile ilgili soru işaretleri taşımayan personelle yakalayabilirsiniz.

Sözlerimi, İstanbul’un iki ayrı 5 yıldızlı otelinde çalışmakta olan ve turizm okulu mezunu 2 öğrencinin ortaklaşa kaleme aldıkları mezuniyet sınav sorusuna verdikleri çarpıcı yazıya bırakıyorum…

“Stajda bana 70,00 TL yol parası verildi. Bu çok iyi oldu. Emek verip, karşılığında hiçbir şey almamak insanı üzüyor doğrusu. Bu açıdan bu para bile beni mutlu etti”…


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.