TURİZM VE KÜLTÜR BAŞKENTİ İSTANBUL
Bir dünya kenti olan İSTANBUL, 13 Milyon nüfusu ile, başkentimiz olmamasına rağmen, Cumhuriyet tarihimizden bu yana sanayinin, ekonominin, medya kuruluşlarının, sanat faaliyetlerinin, kültürel faaliyetlerin ve turizmin başkenti olmuştur.
İSTANBUL’un 2.100 yılı aşkın tarihine bakılırsa, daima bir dönemlerin başkenti olduğu görülecektir.
Tarihe geri dönersek, İSTANBUL’un hem Osmanlı İmparatorluğuna ve hem de Bizans imparatorluğuna başkentlik yapmasından önce; “Antik Roma Devleti”ne bağlı çok önemli bir yerleşim merkezi, gelişmiş bir ticaret ve kültür kenti olduğunu görüyoruz. (M.Ö. 1. y.y. – M.S. 395 yılları arası, 500 yıl)
Başkentlik yaptığı imparatorluklar:
- Doğu Roma İmparatorluğu, sonraki adı Bizans İmparatorluğu: (395 – 1453) 1.058 yıl. Başkentin adı: “Konstantinepolis”
- Osmanlı İmparatorluğu: (1.453- 1920) 467 yıl. Başkentin adı: “İstanbul”
Osmanlı İmparatorluğunun çökmesi ve batılı güçlerin işgali sonucunda yapılan kurtuluş savaşının kazanılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni başkenti olarak, ANKARA kentimiz kabul edilmiştir. (13 Ekim 1923)
İSTANBUL, Başkent olmamasına rağmen, Cumhuriyetimizin nüfus olarak en büyük kenti olması bir yana, tarihten gelen kültür, sanat, cazibe ve ticaret merkezi üstünlüğü ile bugün sanayi, ekonomi, medya, sanat, kültür ve turizm etkinliklerinin başkenti olmaya devam etmektedir.
İSTANBUL, Turizm ve kültür başkentimizdir. Çünkü, aşağıdaki niteliklere sahiptir:
- Antik çağlarda; Çok önemli bir ticaret, kültür ve sanat merkezi idi.
- Bizans İmparatorluğu döneminde; Hem başkent ve hem de ticaret, kültür ve sanat merkezi idi.
- Osmanlı İmparatorluğu döneminde; Hem başkent ve hem de ticaret, kültür ve sanat merkezi idi.
- Halen Cumhuriyet Türkiye’sinin ticaret, kültür ve sanat merkezidir.
- Üç semavi dinin buluşma merkezidir.
- Yazılı ve görsel medya kuruluşlarının merkezidir.
- AB Tarafından “2010 Avrupa kültür başkenti” seçilmiştir.
- Saraylar, yalılar ve köşkler kentidir.
- Müzeler kentidir.
- 2.100 yıllık farklı medeniyetler kültürünün antik kalıntı ve yapıtlarına sahiptir.
- Dünyanın en güzel ve en popüler boğazına sahiptir.
- Kuzeyde Karadeniz ve güneyde Marmara denizleri ile çevrilidir.
- Holdinglerin merkezidir.
- Bankaların ve borsanın merkezidir.
Bu niteliklere içinizde ilave edecek olan okurlar da vardır. Ben bu kadarını sıralamayı yeterli gördüm.
İSTANBUL’a her konuda başkent tanımlaması yakışıyor, yakışıyor da, bazı olumsuz etkenler, tarihi kentin görüntüsüne çok ciddi kara bulutlar düşürüyorlar.
Bu kara gölgeler arasında önemli ve öncelikli bulduğum konu ve sorun başlıklarını aşağıda sıralıyorum.
Son 25 yıl içinde, Orta-doğu kültürü özentili veya sempatizanlı, artık İstanbul’un çoğunluğunu oluşturan, taşradan göçme, yeni İSTANBUL’luların kılık-kıyafet tercihleri, kent içindeki yaşam tarzları ve kentli kültürüne çok yabancı ve ters düşen vatandaşlarımızın görüntüleri, 21’nci YY insanına, cumhuriyet Türkiye’sine ve AB üyeliğine baş vurmuş Türkiye’ye yakışmamaktadır.
Ayrıca;
-Kentin pisliği,
- Genel alanlardan yayılan pis kokular,
- Dayanılması güç gürültü anarşisi,
- Çarpık gecekondulaşma,
- Bir dönemin Avrupa yolu olan “E-5” kara yolumuzun bugün labirente dönüştürülmesi,
- Ulaşım, trafik ve oto-park keşmekeşi,
- Bitmeyen uzun elektrik kesintileri,
- Sel suyu basmaları,
- Kanalizasyon çukuruna düşüp, hayatını kaybeden çocuklarımız,
- Tinerciler, hırsızlar, kapkaççılar,
- Kaçak terör eylemleri.
Tarihin ve çağımızın en özel kenti olan İSTANBUL’un imajına, prestijine kara bulutlar düşürüyorlar.
İSTANBUL, ne antik çağlarda, ne Bizans döneminde, ne Osmanlı döneminde ve nede Cumhuriyet Türkiye’sinde bu günkü kadar taşra kültürü etkisi altında kalmamış, bu günkü kadar ihmal edilmemiş ve hiçbir zaman sahipsiz kalmamıştır.
İmparatorlukların, kültürlerin, turizmin ve sanayi sektörlerinin başkenti İSTANBUL’un imajının ve prestijinin üstüne düşen kara bulutları kaldırmanın formüllerini bulmalıyız.
İstanbul’a ve İstanbul’lulara yazık olmuyor mu?
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: