Tretuvar işgalleri

K.Ünsal Barış K.Ünsal Barış 31/12/2019 23:40

“Tretuvar” kelimesi Fransızca kökenli bir kelime olup, meydan, cadde ve sokaklar üzerinde yayaların rahatlığı ve güvenliği için ayrılmış özel yol veya geçitlere verilen bir tanımlamadır.  

Yayaların rahatlığı ve güvenli için ayrılmış olması gereken Türkiye’deki çoğu meydan, cadde ve sokaklar üzerindeki tretuvarlar ise, yayaların kullanımı dışında şu amaçlar için de kullanıldıkları görülmektedir: 

1)            Araç sahipleri tarafından yaygın olarak oto-park amacıyla kullanılmaktadır.

 

2)            İşletme ve mağaza sahipleri tarafından ürün teşhir ve satış alanı olarak kullanılmaktadır.

 

3)            İşletme ve daire sahipleri tarafından çöp biriktirme alanı olarak kullanılmaktadır.

 

4)            Yiyecek ve içecek servisi yapılan işletmelerin (Bar, kafe, büfe, restoran, muhallebici, köfteci vs.) servis uzantısı olarak kullanılmaktadır.

Bunları irdelersek:

Tretuvarların oto-park amacı ile kullanılması

a)            Oto-park gereksinimine çözüm bulunmamasından kaynaklanan bir işgal durumudur.

b)           Kamu görevlilerinin tretuvarların işgalini önleyecek çalışma yapmaması veya yapamaması durumunu yansıtır. 

Bu durumdan şu anlaşılmaktadır: Birinci derecede belediye yönetimleri ve ikinci derecede de kamu görevlileri asli görevlerini yerine getirmiyorlar veya konuyu hafife alıyorlar demektir.

Sonuç olarak suç işlenmektedir.

Çözüm: Kentin her noktasında giriş ve çıkışı kolay, çağdaş, güvenilir, makul ücretli açık ve kapalı oto-park alanları yaratmaktır. Gerekirse bu amaca yönelik olarak bazı noktalarda kamulaştırma ve istimlâk yapılabilir, yapılmalıdır da. 

Sorumlu makam: Belediye yönetimleridir. 

Tretuvarların işletme ve mağazalar tarafından ürün teşhir alanı olarak kullanılması

Tüm ürün satış mağazaları, alıcıların dikkatlerini çekmek, ürünlerini tanıtmak, satış alanlarını genişletmek amacıyla, dükkan ve mağazalarının önlerini teşhir ürünleri ile donatıp, zaten yetersiz olan, kent nüfusunu taşıyamayan tretuvarları işgal etmektedirler. Bu durum:

a)            Düzen ve kural tanımazlıktan,

b)           Yayalara saygısızlıktan, 

c)            Denetimsizlikten kaynaklanıyor.

Soruna çözümler üretmesi gereken makam ise belediye yönetimleridir. Bu durumdan şu olasılıkları çıkarmak mümkündür:

a)            Belediye yönetimleri ve kamu görevlileri görevlerini yerine getirmiyorlar veya konuyu hafife alıyorlar,

b)           Sembolik bir işgaliye ücreti kesip, “görevimizi yaptık” diyorlar,

c)            İşgal durumunu görmezlikten gelmeleri için avanta alıyorlar.

Şu hususu belirtmeliyim ki, Belediyeler işgaliye vergisi alıyor olsalar dahi, halkın yolu olan tretuvarların işgal suçuna ortak olmaktadırlar. 

Sonuç olarak her üç olasılıkta da suç işlenmektedir.

Bir de galeri sahipleri var ki, evlere şenlik... Galeri sahiplerinin bazıları önlerindeki tretuvarı ya kısmen veya tamamen kapatıyorlar. Tamamen kapatmaları durumunda, halk ulaşımını sağlayabilmek için cadde üzerinden by-pass yaparak, can güvenliğini tehlikeye atmak zorunda kalmaktadır.  

Tretuvarlar çöp biriktirme alanı olarak işgal edilmektedir

Birçok daire sahibi ve hemen hemen tüm yiyecek ve içecek ürünleri satan işletmeler yer darlığından veya çıkan kokudan kaçındıkları için, çöplerini bina önlerine bırakarak tretuvarları hem işgal etmekteler, hem görüntü kirliliği yaratmaktalar ve hemde koku, bakteri ve böceklenmeye sebep olmaktadırlar. 

Bu şarka mahsus görüntüyü engelleyebilmek için şu hususlar gözden geçirilmelidir:

a)            Mevcut sabit çöp konteynırlarının sayıları yetersiz kalmaktadır.

b)           Tüm sabit çöp konteynırlarının kapaklarının kapalı tutulmaları sağlanmalıdır.

c)            Çöp toplama saatleri belirlenmeli, uymayanlara caydırıcı cezalar uygulanmalı, hatta kapatılmalıdır.

d)           Motorize çöp toplama konteynırlarının servis sayıları 24 saatte bir değil, cadde veya bölgenin ihtiyaç durumuna göre belirlenmelidir. 

e)           Yiyecek içecek ile uğraşan işletmelere işletme ruhsatları verilmeden önce, işletme projelerinde soğuk çöp odalarının yer alması sağlanmalıdır.

Sorumlu makamlar: Büyükşehir ve ilçe belediye yönetimleridir.

Tretuvarlar işletmelerin servis uzantısı olarak işgal edilmektedir 

Bar, kafe, büfe, restoran, meyhane, muhallebici, köfteci vs. işletme sahipleri, tretuvarlar üzerine masa, sandalye, bordür atarak, işletmelerinin kullanım alanlarını genişletmekteler.

Soruna çözümler üretmesi gereken makam ise belediye yönetimleridir. Bu durumdan şu olasılıklar çıkarmak mümkündür:

a)            Belediye yönetimleri ve kamu görevlileri görevlerini yerine getirmiyorlar veya konuyu hafife alıyorlar,

b)           Sembolik işgaliye ücreti kesip, “görevimizi yaptık” diyorlar,

c)            İşgal durumunu görmezlikten gelmeleri için avanta alıyorlar.

Gelişmiş ülkelerde de bazı tretuvarlar üzerine masa ve sandalye atıldığı bilinmektedir. Ancak bu ülkelerde, yayaların yol kullanımı kısıtlanmayacak bir düzenleme yapılmaktadır. Ayrıca kent estetiğini bozacak, derme-çatma uzantılara izin verilmemektedir. Yani işletmeler bir standarda uymak zorunluluğundadırlar.

İstanbul belediyesinin yukarıda sıraladığım asli görevleri yerine getirmesini bir yana bırakalım, belediye başkanının sahibi olduğu muhallebi salonları zincirinin dahi bu uygulamada salonlarının önündeki tertuvarları acımasızca işgal ettiği görülmektedir.  

Buna bir örnek vermek istiyorum: İstanbul, Osmanbey’de etkinlik gösteren bahsini ettiğim zincirin bir şubesi, eni tahminen 5 metre olan tretuvarın 3 metresini masa ve sandalye atarak işgal etmiş. Geriye kalan 2 metrelik tretuvarın üzerine de, üzerinde yazar kasa bulunan bir servant koymuşlar. Yalara geride ne kaldığı ortadadır…

İşte ana sorun ve hastalık da buradadır. Düzen ve kuralları ihlal eden, yolları bizzat kendi işletmesi işgal eden bir belediye başkanı, nasıl olur da İstanbul’un tretuvar sorununa kalıcı çözümler üretebilir?

Belediyenin bizzat örnek olmadığı, düzen, sistem, standart kurmadığı, yaptırım uygulamadığı, denetlemediği İstanbul gibi bir dünya kentinde haktan, hukuktan, çağdaşlaşmaktan bahsetmek mümkün olabilir mi?

Türkiye’nin çözümsüz kalan, bir türlü çözülemeyen bütün ana sorunlarının altında aynı mentalite ve hastalık yatmıyor mu?

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.