Trakya’da Çevre Kirliliği
Bahçemizde otururken annem dere kenarına yürüyüş yapmayı teklif etti. Bizim evimizin açısından dere kenarının inşaat artıkları ve envai çeşit çöp yığını görünmüyordu. Yokuştan aşağıya doğru indikçe şaşkınlık içerisinde kaldım. Yaklaşık bir kilometre boyunca dereye paralel bir çöp krallığı vardı. Köpeğimiz Fino çöp tepelerinin arkasında kaybolurken biz de derenin rengini görmek için biraz daha yaklaştık. Suyun rengi zift gibiydi.
Üniversite bitirme tezini yazarken Kırklareli’ndeki Doğal Yaşamı Koruma Derneği’ne uğramıştık. Oradaki bazı yetkililer Ergene’deki kirlilikten bahsetmişti. Trakya’nın aşırı sanayileşmesi ve bazı bölgelerin kontrolsüz gelişimi sonunda oluşan imar, su, toprak ve hava kirliliği ile bunların çevre ve insan sağlığı açısından sonuçlarından yakınmışlardı. Çoğunlukla sanayi atığı olan kimyasal atıklar ağır metaller içeriyor ve suya, toprağa ve havaya karıştıkça, insan vücudunda birikme ihtimali artıyor. Bunun sonucunda da insan sağlığı tehlikeye giriyor. Bu birikimin insanlarda ne gibi hastalıklara yol açabileceğini şimdiden bilmek de mümkün olmuyor.
Doğal yaşamın bozulması sadece insan için bir tehlike değil. Pek çok yabani hayvan, göçmen kuşlar ve bazı bitki türleri de tehlikeye girdi. Her sene elektrik direklerinin üstüne yuva yapan leyleklerin sayısı giderek azalıyor. Tarımsal verimlilik ve tarımsal ürünlerde biyolojik çeşitlilik yerini standartlaşmaya bırakıyor.
Bayramda, çocukken ailemizle ve akrabalarımızla birlikte bağ bozumuna gittiğimizi hatırladım. Tertemiz dere yatağının üstünden geçerdik. O zamanlar kenarına çöplerin atılmadığı bir dere; ortasına evlerin dikilmediği bağlar vardı. Üstelik benim çocukluğum bugüne çok uzak bir tarih de değil.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: