Sebastian Ebel: Bazı pazarlardan gelen turistler eskisi kadar harcama yapmıyor
TUI'nin CEO'su Sebastian Ebel, son yıllarda Türkiye’de büyük bir büyüme kaydettiklerini ve geçtiğimiz yaz yüzde 20’lik bir artış sağladıklarını söyledi. Ekonomiyi görmezden gelmenin mümkün olmadığını vurgulayan Ebel, bazı kaynak pazarlardan gelen müşterilerin eskisi kadar harcama yapamadığını belirtti.
Ebel, son yıllarda Türkiye’de büyük bir büyüme kaydettiklerini ve geçtiğimiz yaz sezonunda yüzde 20’lik bir artış sağladıklarını belirtti. Türkiye’nin sunduğu güneş, deniz, lezzetli mutfak, misafirperverlik ve kültür gibi zenginliklerin, ülkenin tatil tekliflerini güçlendirdiği vurgularken fiyat artışlarının Türkiye’nin rekabet gücünü zorlayabileceğini de dile getirdi. Sebastian Ebel, GM Dergisi'ne verdiği röportajda, TUI’deki pozisyonu, TUI’nin gelecek planları ve Türkiye’nin potansiyeli hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
TUI’nin uluslararası alandaki gücünü, ikonik markası ve gülümsemesiyle pekiştirdiğine dikkat çeken Ebel, Ryanair ile yapılan işbirliği sayesinde uçuş seçeneklerini genişlettiklerini ve dinamik tatil paketleri sunarak yeni müşteri gruplarına ulaşmayı hedeflediklerini ifade etti. Türkiye’deki otelciler ve turizm sektörüyle yakın işbirliklerinin devam ettiğini söyleyen TUI CEO’su, bu güçlü ilişkilerin gelecekteki büyümeye katkı sağlayacağını söyledi.
Son dört yılı kısaca özetleyebilir misiniz, Gelecekte kendinizi nasıl görüyorsunuz?
Evet, dünya değişti. Öncelikle tüm olumsuz etkileriyle birlikte korona krizi, ardından Avrupa ve Orta Doğu’da büyük acılara ve yıkıma neden olan savaşlar ve elbette Avrupa’da karşı karşıya olduğumuz ekonomik zorluklar tarafından biraz gölgelense de çok ama çok güçlü bir yükseliş yaşadık.
Bunlar, TUI olarak her gün adapte olmaya çalıştığımız küresel durumdaki büyük değişiklikler. Sizin de haklı olarak söylediğiniz gibi, bir yandan mevcut müşterilerimize daha fazla ürün satarak büyümek, diğer yandan da Avrupa’da ve özellikle Avrupa dışında TUI için yeni müşteriler kazanmak istiyoruz.
Dört yıl öncesine kıyasla bugünkü durumu nasıl görüyor sunuz?
Şu anda, tur operatörü tatillerinin dinamik üretimi gibi seyahat sektöründeki değişimleri aktif olarak destekleme ve yönlendirme fırsatına sahip olduğumuza inanıyorum ve bu gerçekten büyük bir fark yaratıyor. Pazarlarımızda küresel platformları tanıtmak heyecan verici. Ryanair ile yaptığımız işbirliği sayesinde artık çok daha geniş bir uçuş seçeneği sunabiliyoruz. Aynı şey satın alma sistemlerimizin otel ortaklarımızın sistemlerine doğrudan bağlanması için de geçerli. Otel ve kruvaziyer işimizi çok başarılı bir şekilde geliştirdikten sonra şu anda Pazarlar + Havayolu bölümümüzü dönüştürüyoruz.
Geleceği şimdi nasıl görüyorsunuz?
Turizmin gayrisafi milli hasıladan daha hızlı büyümeye devam edeceği konusunda geniş bir mutabakat var. Hatta büyümenin hızlanmakta olduğu değerlendirmesi sektörümüz için doğru görünmektedir. Bu büyüme büyük bir fırsattır, ancak turizm değer zincirinin her parçasında aynı değil. Turizm çok daha fazla dinamizm ve esneklik gerektiriyor. Amerika, Orta Amerika ve Asya gibi pazarlar güçlü bir şekilde büyürken Avrupa’da ekonominin çok az büyüdüğünü gözlemliyoruz.
Ancak, gelecekteki büyümenin tam olarak hangi ülkede veya konumda gerçekleşeceğini tahmin etmek her zaman kolay değildir. Bu noktada esneklik çok önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle TUI’de geçirdiğimiz dönüşüm süreci çok önemliydi. Daha dinamik bir üretim, daha fazla esneklik ve yeni pazar fırsatlarının değerlendirilmesi büyük fark yaratıyor. TUI iyi hazırlandı ve sektörün dönüşümünü aktif bir şekilde şekillendiriyor. Seyahat acenteleri ve destinasyon ortaklarıyla, yani otelcilerle adil ve güvenilir ilişkiler bizim için önemli. Bu nedenle Antalya’daki bu kongreye (AKTOB 14. Uluslararası Turizm Kongresi‘ne) katılmak benim için çok önemliydi.
Elbette bu süreçte hayal kırıklıkları da yaşanabiliyor. Göreceli olarak konuşursak, siz bu değişimi en son başlatanlardan biriydiniz, değil mi?
Bizler, otel ve kruvaziyer hatlarının geliştiricileri, yatırımcıları ve işletmecilerinin yanı sıra gezi ve macera sektöründeki hizmet sağlayıcıları ve elbette tur operatörleriyiz. Ancak TUI, uluslararası turizmde benzersiz bir konuma sahip çünkü yalnızca bir tur operatörü olmanın ötesinde bir yapıya sahibiz. Değişimi başlatan ilk taraf biz olmayabiliriz, ancak bu sürecin asla sona ermeyeceği çok açık. Sürekli değişime ayak uydurmak ve yenilik yapmak gerekiyor.
Şimdi, emeğimizin meyvelerini ilk kez toplamaya başladığımız bir dönemdeyiz ve önümüzde umut verici pek çok adım olduğunu görüyoruz. “Kalite, hizmet, konfor ve güvenlik” paket tatillerin temel taşlarını oluşturuyor ve seyahat acentelerinin sunduğu yüksek kaliteli tavsiyelerle birleşerek önemini sürdürüyor. Bu değerlerin hem günümüzde hem de gelecekte anlamını koruyacağına inanıyoruz.
Peki ya Türkiye? Türkiye’nin geleceği için ne öngörüyorsunuz?
Türkiye, son yıllarda bizim için inanılmaz bir büyüme kaydetti. Geçtiğimiz yaz yüzde 20’lik bir büyüme yakaladık ve kış aylarında bile gerçekten dikkat çekici bir artış yaşandı. Otelciler ve havayolu şirketleri oldukça cazip teklifler sunuyor. Tatilciler ise bu çeşitliliği takdir ediyor: güneş, deniz, lezzetli mutfak, misafirperverlik, kültür ve tarihi yerler- tüm bunlar Türkiye’nin tatil teklifindeki zenginliğini yansıtıyor.
Ancak, yaz aylarında fiyatların hızla yükseldiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Türkiye, artık zaman zaman İspanya’dan daha pahalı hale gelebiliyor. Otelciler ve tur operatörleri, enflasyonla başa çıkma mücadelesi veriyor. Ekonomiyi görmezden gelmek mümkün değil; bazı kaynak pazarlardan gelen müşteriler, eskisi kadar harcama yapamıyor. Döviz kuru ise enflasyonu tam olarak yansıtmıyor.
Türkiye, tatil teklifleri açısından harika bir ülke olsa da fiyatlar birçok noktada sorun yaratıyor. Sektördeki herkes bu gerçeği fark ediyor. Bu nedenle, fiyatlarda doğru dengeyi bulmak ve tatil tekliflerini mevcut ekonomik duruma uyarlamak büyük önem taşıyor.
Almanya’da 3 milyon turist rakamının her zaman bunun biraz üstünde ve biraz altında olduğunu fark ettik. Peki neden doğrudan 6 milyon turiste çıkmıyorsunuz?
Şöyle ifade edeyim: Geçtiğimiz yaz Türkiye’de iyi bir büyüme gösterdik ve kışın da Antalya’ya daha fazla misafir getirmeyi hedefliyorsak, bu gerçekten iyi bir başlangıçtır. Türkiye’de büyüme için koşullar oldukça elverişli. Avrupa’daki mevcut ekonomik durum ve harcanabilir gelirdeki düşüş her ülkeye bir şekilde etki edecek.
Bu durumu zamanında fark etmeli ve tekliflerinizi buna göre ayarlamalısınız. Antalya’da otelcilerle ve turizm bakanıyla bu konuyu görüşme fırsatım oldu. Türkiye’nin avantajı olan ürün, hizmet ve kalite bu alanda oldukça güçlü. Ancak, ekonomi, tüketim ve iş gücü piyasasında yaşanan dalgalanmalara rağmen, mümkün olduğunca çok insanın tatile gitmesini sağlayacak bir ürün ve hizmet yelpazesi sunmalıyız.
Peki büyüme neden hala sınırlı? Daha az uçuş olduğu için mi?
Uçuşlarla ilgili büyük bir sıkıntı yok. Bence en önemlisi Türkiye’de çok kaliteli 5 yıldızlı her şey dahil oteller var, hatta bazıları 5 yıldızdan çok daha fazlasını sunuyor. Ancak iyi 4 yıldızlı oteller de çok önemli, 5 yıldızlı otellerin temeli olarak düşünülebilirler. Türkiye’de uygun fiyatlı otellerin bulunması büyük bir avantaj.
Ben olsam 3 yıldızlı segmente değil, 4 yıldızlı otel segmentine ya da daha basit bir 5 yıldızlı segmente girerdim. Bu segmentler önemli. Birçok Türk turizm stratejisi onlarca yıldır başarılı olmuştur. Sunulan ürünlerde çeşitlilik ve iyi kalite, fiyat ve maliyet farkını kapatmaya yardımcı olabilir.
Türkiye’deki genel koşullar benzersiz: cazip maliyetler, yetkin otelciler, harika ürünler ve manzaralar ve iyi uçuş bağlantıları. Örneğin yaz aylarında Hannover’den Antalya’ya günde on uçuş var. Bu bir rekabet avantajıdır.
Peki ya rekabet?
Evet, destinasyonlar arasındaki rekabet giderek daha yoğun hale geliyor. Tur operatörleri de diğer sağlayıcılarla, örneğin salt çevrimiçi platformlarla rekabet ediyor. Bireysel organizatörlerin pazardan çıkmasına rağmen, müşteri geniş bir teklif yelpazesine sahip. Bizim gücümüz klasik paket tatildir.
Bu da bizi destinasyonlardaki otelciler için çok güvenilir bir ortak yapıyor, çünkü kapasiteyi erken bir aşamada satın alıyoruz. Bu da otelcilerin önceden plan yapabilmelerini sağlıyor. Bununla birlikte, çok daha fazla günlük, yani dinamik tatil paketleri de sunacağız ve yeni veya ek müşteri gruplarına hitap edeceğiz.
Tüm alanlarda var olmak istiyoruz, bu nedenle dinamik paketlere giderek daha fazla odaklanıyoruz. Eğer bir misafir şu anda bizden sadece bir uçuş veya otel satın alırsa, bir dahaki sefere ona tüm paketi satma şansımız daha yüksek olacaktır.
TUI’nin gücü nereden geliyor?
Güçlü yönlerimizden biri de markamız ve ikonik gülümsememiz. Bu, Peru veya Buenos Aires gibi uzak noktalara seyahat ettiğimizde bile tüm dünyada tanınan büyük bir avantaj. TUI gülümsemesi gerçekten bir simge haline gelmiş durumda.
İkinci nokta, seyahat acentesindeki tavsiyeden, Antalya veya Bodrum’daki otel desteğine kadar sunulan yüksek kaliteli hizmet, insanlar ve iş arkadaşlarımızla şekillenen TUI DNA’sıdır. Paket tatilin güvenliği ise üçüncü güçlü yönümüz. Kalite açısından çok iyi bir teklifimiz var. Bugün otellerimizin nasıl değerlendirildiğine baktığımda, müşteri memnuniyetinin son derece yüksek olduğunu gözlemliyorum. En iyi hizmet, en iyi otel kalitesi, en iyi konuk bakımı- bunlar, TUI markasının müşterilerine sunduğu vaatlerdir.
Bu nedenle, paket tatillerin ihracatta bir başarı hikayesi olacağına inanıyorum. Hedef, dünyada henüz paket tatil sunmadığımız bölgeler de dahil olmak üzere, bu alandaki potansiyeli keşfetmek. Birçok yerel halk, yıllardır tatilcileri kendi ülkelerine getiriyor olmamız nedeniyle bizi tanıyor. Bu ülkelerdeki insanların da tatile ihtiyacı var ve bu, bizim için büyük bir büyüme fırsatı oluşturuyor.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: