Sağlık turizmi yeni açılımlar peşinde...
Singapur, Tayland ve Hindistan'ın kurduğu ileri yaşam kompleksleri Türkiye'nin önemli rakipleri olarak öne çıkıyor. Dünyada sağlık turizmi yeni açılımlar peşinde ve Tayland, Hindistan, Orta Avrupa ülkelerinin kurdukları ileri yaşam kompleksleriyle özellikle orta ve ileri yaş bireylere sağlıklı yıllar vaat ediyor.
Gazi Üniversitesi Medikal Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Türkiye AntiAging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Çimen Karasu, dünyada sağlık turizminin yeni açılımlar peşinde olduğunu, Singapur, Tayland, Hindistan, Orta Avrupa ülkelerinin kurdukları ileri yaşam kompleksleri ile özellikle orta ve ileri yaş bireylere sağlıklı yıllar vaat ettiğini söyledi. Karasu, Türkiye'nin özellikle coğrafi konumu nedeniyle sağlık tatil için devinen, özellikle Avrupalıları, Uzak Doğu'ya kaçırmaması gerektiğini belirtti.
Karasu, AA muhabirine, sağlık turizmi, sağlıklı yaşam (long-age) köyleri, anti-aging ve sağlıklı yaşlanma konularında açıklamalarda bulundu.
''İSTANBUL ÖNEMLİ KONUMDA AMA BU TÜR TESİSLER YOK''
Türkiye'nin özellikle coğrafi konumu nedeniyle, sağlık tatil için devinen özellikle Avrupalıyı Uzak Doğu'ya kaçırmaması gerektiğini kaydeden Karasu, şu görüşleri dile getirdi: ''İstanbul iklimi, kültürü, tarihi, ulaşımı vb. temel unsurlar bakımından önemli bir konumda ama bu tür tesisler yok. Antalya ve civarı ne yazık ki üst üste yığılmış binasal turizm anlayışıyla (her şey dahil yedir-içir şişmanlat yani hızlandırılmış yaşlanma) çok ilerilere gidemeyecek. Sağlık Bakanlığı tarafından ulusal akreditasyon çalışmaları ve tanımlamalar tamamlanmadığı için her kesin harcıalem olarak kullandığı, kapısına astığı, SPA-resort-termal-Sağlıklı yaşlanma-wellness gibi sözcüklerin içeriği doldurulmadığı, hakkı verilmediği sürece yol alınması zor.''
''SAĞLIKLI YAŞLANMAK MÜMKÜN''
Günümüzde, ''besinlere dikkat ederek sağlıklı yaşlanmanın mümkün olduğunu'' kaydeden Karasu, sağlıklı yaşlanmada beslenme konusunda en temel noktalar ve gıdalara ilişkin şunları söyledi: ''Öncelikle her yaşta su alımına dikkat etmeli. Su, aldığımız besinleri hidroliz eden yegane moleküldür. Yeterli miktarda su içmezsek, sindirim sistemimize giren gıdalar uygun şekilde ve yeterince absorbe olamayacak ve bu nedenle hücrelere kan dolaşımı aracılığı ile yeterince yakıt ulaşamayacaktır. Ayrıca, hücrelerde temel besinlerin yani yakıtların enerji üretimi için kullanılmasından sonra oluşan ve uzaklaştırılması gereken atık, nihai moleküllerden, toksinlerden arınmak için de bol suya ihtiyaç vardır. Yaşadığımız iklime ve günlük hareketliliğimize bağlı olarak günde yaklaşık 2 litre su içmeliyiz.''
''İŞLENMİŞ GIDALARDAN, AMBALAJINDA RAF ÖMRÜ UZUN OLAN YİYECEKLERDEN UZAK DURUN''
İşlenmiş gıdalardan, ambalajında raf ömrü uzun olan yiyeceklerden uzak durmak gerektiğini kaydeden Karasu, taze, az pişirilmiş gıdaların, özellikle buharda pişirilmiş olanların tercih edilmesini önerdi. Yağların dikkat edilmesi gereken başka bir konu olduğunu belirten Karasu, şöyle konuştu:
''Fritözde beklemiş yağlar asla kullanılmamalı. Kızartılmış sebze ve etleri tüketmeyi önermiyoruz ama kızartma ender olarak da isteniyorsa, bir defa kızartma için kullandığınız yağı bir daha asla kullanmayın.
Vitaminleri, eser elementleri, antioksidan değeri yüksek olan farklı, bol çeşitli, meyve ve sebzeleri tüketmeliyiz. Havuç, narenciye, yeşillikler yanında adı çok anılmayan, aslında bu mevsimde bulunan, nar ve kırmızı pancar aslında iyi detoksifikasyon (toksinlerden arınma-detoks) araçlarıdır. Nar taze sıkılmalı ve suyu bekletilmeden tüketilmeli. Nar çekirdeği yağı kapsülleri alınabilir, ayrıca cilde uygulanabilir. Anti-kolesterol, anti-kanser anti-hipertansif ve anti-enflamatuvar etkileri literatürde kanıtlanmış. Cilt yenileme ve gençleştirme için de öneriyoruz.
Diyabet hastalarındaki faydalı etkileri için ileri düzeyde bilimsel araştırmaları da biz başlattık. Kırmızı pancar ise çok az haşlanıp suyu döküldükten sonra, yeni bir su içine alınarak, taze olarak, küçük dilimler halinde, biraz limon, sızma zeytin yağı ve bir parça sirke ve sarımsakla çeşnilendirilerek her gün azar azar tüketilebilir.
''CİLDİ İÇTEN BESLEYİN''
Anti-aging ve estetik alanında Türkiye'deki son yeniliklere ilişkin soru üzerine Karasu, estetik alanında inanılmaz derecede kozmesötik (ilaç değeri olan, tedavi edici, yenileyici özellik taşıyan kozmetik ürünler) tüketimi ve israfının söz konusu olduğunu vurguladı.
Karasu, ''Cilt hücrelerini dış ortamın olumsuzluklarına karşı korumalıyız ama onları yüzeysel olarak yeterince besleyemeyiz. Bedensel olarak doğru ve yeterli gıdaları tükettiğimizde cilt de güzelleşecek, canlanacak ve yenilenecektir. Bilim dünyası anti-aging için antienflamatuvar beslenme modelleri üzerinde duruyor; bağışıklık sisteminin, ilaçlara gerek kalmadan, doğal ürünlerle güçlendirilmesi çok önemli'' diye konuştu.
''Anti-aging, bir yaşam felsefesi aslında, sağlık ömrünü uzatmak için alınacak yaşamsal tedbirlerin tümü'' diyen Karasu, anti-aging'in ne batı tıbbının ne de doğu tıbbının tekelinde olduğunu söyledi.
Bunun, sadece kozmesötiklerle ya da sadece panik halde gidilen estetik cerrahi kliniklerinde veya manyetik alan altındaki kapalı mekanlarda yapılan fitness gibi aktivitelerle başarılabilecek bir olgu olmadığını anlatan Karasu, ''Bazılarının devamlı üzerinde durduğu gibi ileri yaşlarda her türlü hormon takviyesi ile de yakalanabilecek bir durum değil. Bence genetik mirasımızın bize sunduklarının yanında beslenme-hareket-düşün üçgeninde dikkatli manevralar yaparken, metabolizma kontrolünü her yaşta sağlayabilmek gerek'' dedi.
Büyük şehirlerde, ''neredeyse apartman katına sıkıştırılmış'' fitness-gym-masaj-spa vb uygulamalar yapan yerlerin sayısının arttığını da dile getiren Karasu, ''Oysa, elektrik, manyetik alan, wireless vb bedensel ve bilişsel olarak sağlığı tehdit eden unsurlardan uzak mekanlarda, olabildiğince doğaya yakın ortamlarda yapılan akıl-ruh ve beden temelli egzersizler-uygulamalar tercih edilmeli'' diye konuştu.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: