ÖZLÜYORUM, ÇOK ÖZLÜYORUM
1900’lü yılların başlarında Anadolu’yu işgale kalkışan ve Türk ordusu ile diş dişe savaşan o yılların düşmanı Yunan Başbakanı E.K.Venizelos, 12 Ocak 1934 tarihinde Nöbet Seçici Kurul Başkanlığı’na gönderdiği şu yazısında; “Sayın Başkan, yedi yüzyıla yakın bir süre içinde Yakın Doğu ve Orta Avrupa’nın büyük bir kısmı kanlı savaşlara sahne olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın düşmanlarına karşı yaptığı ulusal hareketin zaferle sonuçlanmasından sonra, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması bu istikrarsız duruma son verdi.
Bir ulusun yaşamında bu kadar kısa süre içinde böylesine köklü bir değişim ender görülmüştür. Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı harekette gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Ulus tümüyle çağdaş uygarlıkların önünde yer almak için büyük bir atılım yapmıştır. Bu nedenle, Yunan Hükümeti sıfatı ile ben Türk-Yunan Paktı’nın imzasıyla Yakın Doğu’da barışa doğru yeni bir dönem başlarken, Mustafa Kemal Paşa’yı, Yüksek Nobel Ödülü için aday göstermekle onur kazanırım. E.K.VENIZELOS...”
Kemal ATATÜRK’Ü bir kez daha özlüyorum.
Devletimizin kurucusu, eşsiz kemal ATATÜRK’ün;”Aziz kardeşim diye hitap ettiği en yakın sıla ve kurtuluş yıllarımızın kafa ve yol arkadaşı, müşkillerinizin hallinde daima İsmet Paşa’ya müracaat edeceksiniz başka kimseye değil.” dediği;
Bir söyleşide; “Sayın Celal BAYAR hazırlamış oldukları DP programını bana da getirmek nezaketinde bulunduğu zaman dikkat edilecek bazı noktalar üzerinde fikirlerimi söyledim. Sayın Celal BAYAR’a endişe ile söylediğimi şöyle hatırlıyorum;
* Din siyasete vasıta olarak kullanılacak mı?
* Mektep yaptırmak hamlesine zarar gelecek mi?
*Seçim meselesi hallolunacak mı? Uyarısı ile geleceği gören, yine 1971’de “ Biz siyasiler kaideleri bozuyoruz, onarımı orduya düşüyor. Biz bozdukça bu böyle sürüp gidecektir.” Diyerek geleceğin siyasilerine tarihi bir uyarıda bulunan devlet adamımız, merhum Celal BAYAR’ın; “ Sayın Cumhurbaşkanı İnönü’nün bu davaya büyük bir arzu ve azimle sarılmasıyla askeri ve siyasi tarihimizin kahramanlığı yanında, Türkiye’de demokrasimizin de mimarı ve önderi olan İsmet İNÖNÜ Paşa’mızı özlüyorum, ama çok özlüyorum.
Emekliye ayrıldıktan sonra Mareşal Fevzi Çakmak amcalarını evine ziyarete giden iki subay yeğenlerinin: “ Amca iki çınar kaldınız, İsmet Paşa ile bu dünyadan dargın ayrılmasaydınız.” sözlerine; “ Onunla mezarda dahi kemiklerimiz yan yana gelmeyecek, anladınız mı?” demesinin ardından izin isteyip evin kapısından çıkmakta olan yeğenlerine seslenen mareşal amcalarını; “ Durun çocuklar, durun; İsmet Paşa dara düşünce yanında yer alın. Sakın onu yalnız bırakmayınız. O bu memlekette lazımdır, anladınız mı ?” diyen yüreğinde yurtseverlik duygusuyla dopdolu olan Mareşal Fevzi Çakmak’ımızı özlüyorum.
İngilizlerin işgali altındaki İstanbul’un Sultan Ahmet Meydanından on binlerce Türk vatandaşına; “ Halklar dostumuz, hükümetler düşmanımızdır, uyan ey millet uyan.” Diyerek haykıran özgürlük savaşımızın kahramanlarından Halide Edip Adıvar anamızı özlüyorum.
Süper güç bir devletin Türkiye’de haşhaş ekimi yapılmamasının dayatması karşısında; “ Bu memlekette neyin ekileceğini, neyin dikileceğini Türk milleti karar verir.” Diye büyük yüreği ile ulusunun sesini iki cümle ile dile getiren Başbakanım Bülent Ecevit’i özlüyorum.
Cumhuriyetimizin yetiştirmiş olduğu değerlerimizden 1956’da bana “ Evladım, öğreneceksin ve öğreteceksin.” Diyen unutulmaz Milli Eğitim Bakanımızdan aydınlanmanın bilge insanı Hasan Ali Yücel’i özlüyorum.
Sözlerime bütün duygularımla ve yürekten özlediğim kendilerini ulusuna adamış olan cumhuriyetin değerlerini özlediğimi söylemekle son veriyorum.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: