Otel yöneticileri dikkat!
Hepimizin sağlığı ile oynanıyor, çünkü ülkemizde yaygın olarak uygulanmakta olan haksız ticari kazanç hırsı, insan sağlığının üzerinde tutuluyor.
İnsan sağlığı ile oynanıyor, çünkü birçok konuda olduğu gibi, hepimizi yakından ilgilendiren gıda sektörü üzerinde bir kamu denetimi yok veya varsa da çok yetersiz kalıyor.
Denetim; Ne üretim yeri konusunda, ne üretim hijyeni ve sağlığı konusunda, ne gıda içeriği konusunda, ne koruyucu katkı maddeleri üzerinde, ne paketleme standartları üzerinde, ne dağıtım standartları üzerinde, ne depolama standartları üzerinde, ne satış birimleri üzerinde ve nede satış fiyatları üzerinde var.
Kısacası bu konuda da Allah’a emanetiz.
Siz, hiç gıda sağlığı denetimi sonunda ağır bir yaptırıma çarptırılmış veya kapatılmış büyük bir kurum duydunuz mu? Şahsen ben hiç duymadım. Oysa parsayı toplayan aslında büyük kurumlardır. Bazen göstermelik olarak, merdiven altı üretim dedikleri birkaç imalathaneyi basıyorlar ama bize; “Netice? Hatice!” tekerlemesini anımsatıyor.
Yapılan her usulsüzlük yapanın yanında kar kalıyor. Herkes ve her kuruluş köşeyi bir an önce dönme sevdasına kapıldı. Bu anlayışla bizi AB’ye nasıl alırlar? Topluluğun standartlarını allak bullak etmez miyiz? Tamam, bizi zaten AB’ye almayacaklar, bu konu ayrı bir konu. Ama biz kendi standartlarımızı neden yükseltmeyelim?
Gıda sektöründe yapılan hilelere aşağıda birkaç örnek ile anlatmaya çalışacağım:
KIYMA BAZLI ÜRÜNLER...
Soya kıyması adı altında satılan ürün, yağı alınmış soya küspesidir. Soya küspesi 25 Kg.lık torbalarda satılmaktadır. Soya küspesinin Kg. fiyatı 1,5 liradır. Küspeyi kullanmak için ılık suya atıldığında, 1 Kg. soya kıyması, 3 Kg. olmaktadır. Bu durumda soya kıymasının Kg. maliyeti 50 kuruşa düşmektedir.
Gerçek etten kıyılarak satılan kıymanın maliyeti ise, kıymanın yağ oranı ve et kalitesine göre piyasada 16 TL ile 26 TL arasında değişen fiyatlarla satılmaktadır. Soya küspesinin Kg. maliyetinin 50 kuruş olduğunu gördünüz. Büyük kar vurgununu da görebiliyor musunuz?
Artık büyük-küçük tüm markaların, sucuk, salam, füme et, hazır köfte ürünlerinde soya küspesini kullandıkları bilinmektedir.
Bazı otellerin, bazı yemek fabrikalarının, bazı sanayi fabrikaların maliyetleri düşürme amacı ile soya küspesinden üretilen sahte kıymaları kullandıkları duyulmaktadır.
Kıyma bazlı ürünlere yalnızca soya küspesi karıştırılsa iyi. Tavuklar bütünü ile kıyma makinesinden geçirilip, sucuk, salam, füme et, sosis içine karıştırıldıkları, döner satışı yapan tüm iş yerlerinin bu ürünlere çok rağbet ettikleri duyuluyor.
Fakir ve yoksul insanlarımız da, bu tür ürünleri ucuz oldukları için çaresizlikten alıp, kullanıyorlar, lakin kurumların maliyetleri düşürme amacı ile bu tür hileli ürünleri kullanmaları kabul edilemez.
MARİNE KUŞBAŞI ET...
Piyasada marine edilmiş kuşbaşı et satılmakta olduğunu duydunuz mu? Yani bildiğimiz kuşbaşılık ete kimyasal bir sıvı zikredip, etin doğal ağırlığını % 20 oranda arttırıp, “ucuz ürün” veya “promosyon” adı altında satıldığını duydunuz mu?
Ete zikredilen bu kimyasal içeriğin insan sağlığı, genetik yapımız, kalp, şeker, kanser, tansiyon üzerinde yaptığı olumsuz etkileri yok mudur? Kamu kuruluşları bunların bilincinde midir? Yapılan işlemler denetim altında mıdır?
SOSİSLER
Bir sığır veya bir danadan 25 Kg. sinir çıkarıldığı duyulmaktadır. Bu sinirlerin ve tüm kırıntı etlerin atılmayıp, dondurulup, öğütüldükten sonra sosis imalatında kullanıldığını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız artık uyanın! Çünkü çiğ ve yağlı kıymanın Kg. fiyatı 16-26 lira arasında satılırken, mamul sosisin Kg. fiyatı 8-10 TL arası nasıl satılabilir?
PAKETLENMİŞ ÜRÜNLER...
Bazı paketlenmiş ürünlerin üzerinde “mix kıyma” veya “soya proteini” kullandıklarına dair açıklamalar yaptıkları da izlenmektedir. Ancak bu açıklamaları arayıp bulmak ve bulduktan sonra büyüteçsiz okuyabilmek bir beceri istiyor. Kısacası üretici firmalar bu açıklamaların bulunmasını ve okunmasını istemiyorlar. Neden?
Soya küspesi ürününü baklava imalatçıları da keşfetmişler, şimdi onlar da bu ürünü ceviz ile karıştırarak düşük maliyet ile baklava ürünlerini satmaktaymışlar. Nitekim bazı marketlerde baklava ürünlerinin Kg. fiyatı 6 TL ye kadar düştü. Bu konu sizi hiç düşündürmüyor mu?
Acaba, yalnızca kıymanın veya cevizin çoğaltılmasında mı hileye başvurulmaktadır? Baklavacılıkta, pastacılıkta, bisküvi fabrikalarında kullanılan yağların insan sağlığına uygun olup olmadığını biliyor muyuz?
Şeker pancarından elde edilen şekerin makbul olduğu ve bu nedenle maliyetinin yüksek olduğu bilinmektedir. Artık tüm bisküvi ve kek fabrikalarının, pastanelerin, baklavacıların maliyetleri düşürmek için, gerçek şeker yerine tatlandırıcı maddeleri kullandıklarını veya ithal mısır nişastasından elde edilen makbul olmayan şekeri kullandıklarını, acaba biliyor musunuz?
Maliyeti düşürülmüş, ucuz baklavacılık ve pastacılıkta kullanılan toz şam fıstığı yerine kurutulmuş bezelye tozunun kullanıldığını biliyor musunuz?
Peynir altı suyunun granül hale getirildikten sonra, bisküvi fabrikalarında dolgu maddesi ve peynirli yiyecek adı altında satıldığını duydunuz mu? Yediğimiz bisküvi, kraker, kek ürünlerinde yoğun kullanıldığını biliyor musunuz?
BAHARATLAR...
Büyük iştah ile yemeklerde kullandığımız baharatlara güzel, çekici, taze görünüm vermek amacıyla kimyasal boyaların kullanıldığını biliyor musunuz?
GDO’LU ÜRÜNLER...
Dozu kaçırılmış hormonlu gıda ürünleri, hijyensizlik, sağlıksızlık, katkı maddeleri, hilekarlık gibi sorununa yıllardır bir çözüm ve denetleme sistemi getirilememişken, şimdi de GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO) sorunu ile karşı karşıya kaldık.
Acaba, gıda sanayinde yoğun olarak kullanılan ithal mısır ve soya ürünlerinin GDO’lu ürünler olduklarını da biliyor muyuz? GDO’lu ürünlerin gıdalarımızda kullanılma oranını paketler üzerinde okuyabiliyor musunuz? İnsan sağlığı ve insan genetiği ile oynanmış olunmuyor mu?
GDO kullanımının AB ülkelerinde de kullanıldığı, ancak GDO kullanım oranlarının belirlendiği ve bu oranların AB devletleri tarafından denetlendiği, kullanılan oranların paketler üzerinde belirtildiği duyulmaktadır.
Yukarıda bazı gıdalarımız üzerinde yapılan hileli çalışmalar ve sağlığımıza zararlı bazı ürünlerden örnekler vermeye çalıştım. Bu konu birkaç örneklik bir konu değil, çok yaygın bir konudur. Sizlerin de ilave edeceğiniz kim bilir başka kaç örnek vardır.
Bazı yabancı kökenli otellerin ve bazı lüks otellerin dışında kalan otellerin ve lokantaların rekabet uğruna satış fiyatlarını çok düşürdükleri, ama buna karşılık her türlü çok ucuz gıda ürünlerine yöneldikleri bilinmektedir.
Bir gün, otellerden birisinde veya toplum içinde bir gıda skandalının patlaması durumunda, rezervasyonların ivedilikle adres değiştireceğini hatırda tutup, kötü alış-veriş alışkanlıklarımızı ivedilikle değiştirmeli ve bozulan kalite standartlarımızı ivedilikle düzeltmeliyiz.
Unutmayın ki, Türk turizmi bu günkü seviyesine son 30 yılda ulaşabildi. Ciddi bir skandal vukuunda, kendimizi temize çıkarmak için bir 30 yıl daha çaba sarf etmeyelim.
Son yaşanan sahte içki skandalı yüzünden hayatlarını kaybeden gencecik Rus rehberleri unutmayalım. Bu skandal, yaşanabilecek daha büyük skandalın ayak sesleridir.
Turizm sektörü için en büyük tehlike, sürekli düşen kalite sorunudur.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: