Küresel ısınmada turizmin payı ne?

Bırakın otellerinizi, bu otellerin içinde bulunduğu sahiller, hatta deniz kenarı kentler bile, korkmamız gereken bir kadere doğru yol alıyor.

Adil Gürkan Adil Gürkan 06/10/2019 21:08
Küresel ısınmada turizmin payı ne?

Küresel ısınmada turizmin payı var mı?

Var elbette!

Dostlarım bu çalışmada Green Hoteliers, Extinction Rebellion gibi çevreci kaynaklardan yararlandım. Yazının bazı bölümleri bu kaynaklardan aldığım bilgilerin tercümesi.

Bilginiz olsun.

https://rebellion.earth/

https://www.greenhotelier.org/

İlk sıradaki siteye girip uzun uzun incelemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bakın ve durumun vahametini görün.

Birleşmiş Milletlerde, sokaklarda, meydanlarda çevre ve iklim için konuşan, bağıran gençleri, çocukları dikkatle izlemenizde yarar var.

Bakın, bu gösteriler, toplantılar yakın bir gelecekte çok tehlikeli gelişmeleri haber veriyor.

Dünyamızı bekleyen çevresel felaketlerin o kadar da uzakta olmadığını haykıran bu insanları lütfen dikkatle dinleyin.

İş çok ciddi görünüyor

Bırakın otellerinizi, bu otellerin içinde bulunduğu sahiller, hatta deniz kenarı kentler bile, korkmamız gereken bir kadere doğru yol alıyor.

Oysa denklem o kadar basit ki.

Ve önlem almak da bir o kadar kolay. Yeter ki işin ciddiyeti kavransın. Yeter ki insanoğlu doymak bilmez daha fazla kazanma hırsını törpülesin.

Binalar, araçlar, uçaklar, gemiler, yanlış tarım, ormansızlaşma, fosil yakıtlar… Hepsi sera gazı salınımına neden oluyor.

Binalar Dünya karbon salınımının yüzde 25’ini tek başına üretiyor.

Bu hali ile turizm de çok masum değil, bilesiniz

Attığımız her adım Dünyamıza karbon ayak izimizi bırakıyor. Hem de silinmeyecek ağırlıkta.

1900- 1990 arası doğanlar bu yıkım riski karşısında üç maymun olmayı tercih ediyor.

Ama yeni kuşaklar için durum hiç de öyle değil.

Susmuyorlar.

Durmuyorlar.

Yılmıyorlar.

Yaşları 10 ile 18 arasında değişen milyonlarca çocuk ayakta

Onlardan ödünç aldığımızı söylediğimiz Dünya’ya sahip çıkamadığımız için öfkeliler ve hesap sormak için sokaktalar.

Sakın yaşları nedeniyle onları ciddiye almazlık gibi bir gaflete düşmeyin.

Onlar, bir süre sonra toplumun temel tüketim ve yönetim kuşakları olacaklar. Ama sesleri şimdiden çok gür çıkıyor. Çok keskin bir hesap sorma iradesi ile geliyorlar.

Benden uyarması.

Eğer onları şimdiden görüp muhatap almazsanız, işletmenizin geleceğine benzin dökmüş olursunuz. Bir kere duygusal kara listelerine girerseniz geçmiş olsun. Bir daha çıkamazsınız.

Gelin şu birkaç haber başlığı üzerinden hareket edelim.

20 Eylül bir milat olabilir, milyonlar sokakta

Dünyanın dört bir yanından iklim eylemcileri, küresel bir hareket için çağrı yaptılar. 20 Eylül 2019’da yapılan gösterilere Dünya çapında 4 milyon kişi katıldı.

İsveç’li genç eylemci Greta Thunberg gösterileri büyük bir zafer olarak niteledi.

Bu arada İstanbul gibi bir kentte katılım 3 bin 500 kişi ile sınırlı kaldı.

163 ülkede 5 bin 800 iklim grevi gerçekleşti.

73 sendika, 3024 şirket ve 820 sivil toplum kuruluş grevlere destek verdi.

7 bin 371 web sitesi ise Dijital İklim Grevi'ne çıktı, siteleri kapattı.

Toplamda 4 milyon yurttaş, iklim için greve çıktı

Almanya'da katılım 1.4 milyon kişi oldu. (Berlin 100 bin.)

New York'ta katılım 250 bin kişi oldu.

Yeni aktivizmin genç ikonları

Bakın Bayanlar, Baylar,

Biz ve bizden önceki kuşaklar, hep birlikte Dünya’nın geleceğini kararttık. Temiz nehir bırakmadık. Denizleri plastik ile doldurduk. Ormanları yaktık. Mahvettik.

Ve doğa isyan etti. İnsanoğluna bedelini ödetmeye başladı

Dünyamız ısınıyor. Buzullar eriyor. Çevre felaketleri artıyor. Bu felaketlerin etkileri gittikçe daha yıkıcı hale geliyor. Gelecek nesillere berbat bir miras bırakıyoruz.

Ama iş burada kalıyor mu?

Şu gençleri tanıyın ve dikkatle takip edin. Onlar kendilerini Dünyanın geleceği olarak tanımlıyorlar. Hatta kendi kuşaklarını ‘ Muhteşem Nesil’ olarak adlandırıyorlar.

Hesap sormaya geliyorlar.

Dylan D’Haeze, 16, Washington, ABD

‘Kids Can Save the Planet’ (Çocuklar Gezegeni Kurtarabilir) adlı belgeselin ödüllü yönetmeni. 2020 Başkanlık seçimlerine doğru, okuldan altı ay izin alıp elektrikli arabasıyla ülkenin bir ucundan diğer ucuna seyahat ederek oy vermekle ilgili yeni belgeselini çekecek.

Yola Mgogwana, 11, Cape Town, Güney Afrika

Yaşadığı yerde sel felaketleri ve erozyonla sık sık karşılaştığını, insanların evlerini, tarlalarını kaybetmelerine şahit olmanın normal olmadığını söyleyen Yola, okullarda çevre bilincini aşılamayı hedefleyen ‘Earthchild Project’le (Dünya Çocukları Projesi) çalışıyor.

Amy ve Ella Meek, 13 ve 15, Nottinghamshire, İngiltere

‘Kids Against Plastic’ (Plastiğe Karşı Çocuklar) girişiminin kurucusu kız kardeşler, geçen yıl yaptıkları TED Talk’la ilgi çekti.

Yolanda Renee King, 9, Washington D.C., ABD

Mart ayında düzenlenen, bireysel silahlanma karşıtı ‘March for our Lives’ (Hayatlarımız için Yürüyüş) eyleminde binlerce protestocuya “Biz en muhteşem nesil olacağız” diye seslenen Yolanda, Martin Luther King’in torunu.

Emma Gonzalez, 18, Florida, ABD

Mart ayında Douglas Lisesi katliamından kurtulan ama 17 arkadaşını silahlı şiddete kurban veren Gonzalez, silah kontrolü aktivizminin en popüler yüzü.

Sadece bu kadarla kalsa gene iyi, ama işler giderek daha ciddiye biniyor. Bakın bir de bunlar var. Dünyanın dört bir yanında birileri uçaklara karşı çıkmaya başladı. “ Uçuş doğaya karşı bir cinayettir” diyorlar.

Konunun detayları aşağıda;

Uçuş karşıtı hareket güçleniyor

Helen Coffey

https://www.independent.co.uk/travel/news-and-advice/flight-shame-growth-halve-passengers-flygskam-climate-change-ubs-survey-a9129206.html

Son zamanlarda Kuzey Avrupa’yı sallayan bir hareket var. Uçuş Karşıtı Hareket. Bütün Dünyayı sarar mı? Yaygın bir harekete dönüşür mü? Bilinmez.

Ama uçuş endüstrisini endişelendireceği kesin. En azından daha az karbon salınımı için çözümler üretmeye zorlanacaklar.

Uçuş Ayıbı kavramı nedir?

İsveç dilinde flygskam olarak kullanılan bu kavram, uçuş utancı olarak da tercüme edilebilir.

Bu hareket İsveç’te 2018 yılında patladı. Amaç insanları uçak ile seyahat etmekten vazgeçirmek. Böylece karbon salınımının azaltılmasına katkıda bulunmak.

Uçuş ayıbı kavramını ilk kez Olimpiyat atleti Bjorn Ferry ortaya attı.

Yıldızı parlayan genç aktivist Greta Thunberg’in annesi, opera sanatçısı Malena Ernman bir açıklama yaptı ve bundan böyle uçak seyahati yapmayacağını deklare etti.

Birkaç İsveçli ünlü isim de kendisini takip etti. Greta da iki haftalık Avrupa seyahatinde treni tercih etti.

Uçuş Ayıbı kavramı bir başka kavramın ortaya çıkmasına neden oldu: Tren Aşkı.

Tren Aşkı nedir?

İnsanlar, trenle yaptıkları seyahatlerde çektikleri fotoğrafları ‘Tren aşkı ‘ etiketi ile sosyal medyada paylaşıyor. Birbirlerini uçak yerine tren ile seyahat etmeye teşvik ediyor.

Bu harekete katılım oranı nasıl?

Bu konuda bir tahmin yapmak zor, ama girişimci ve çevreci Susanna Elfors tarafından kurulan Tagsemester isimli Facebook sayfasının 80 bin aktif kullanıcısı var. Sayfa insanlara uçak yolculuğundan kurtulup trene geçiş için öneriler ve bilgi sunuyor.

Malena Ernman’ın, “ Artık yeter. Ben artık uçak seyahatine son veriyorum” demesinden sonra birçok insan bu konuda cesaretlendi. İnsanlar, “ Böyle meşhur insanlar bile uçmaktan vazgeçebiliyor ise, bunu ben de yapabilirim” demeye başladı.

Bütün bunlardan sonra, İsveç’te insanlar seyahat alışkanlıklarını değiştirmeye başladılar. Çevreye olan zararlarından ötürü uçak ile seyahat etmek büyük bir ayıba dönüştü.

Bu hareket topluma etki yapıyor mu?

İsveç’te kesinlikle etkili oluyor. Hareketin giderek güçlenmesine paralel olarak, son birkaç yılda tren ile seyahatte büyük bir artış gerçekleşti.

Olimpik sporcu Elfors gelişmelerden umutlu. “ Tren şirketleri yeni seferler koyuyor. İlgi çok yükseldi. Ülke içindeki uçak seyahatlerin de de düşüş var. Bu nedenle, yaşanmakta olan değişimi memnuniyetle karşılıyorum” diyor.

Havacılık sektörü de mesajı almış görünüyor

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin ( IATA) Seul’de yapılan yıllık toplantısında, uçuş karşıtı hareket ile mücadeleyi gündemine aldı. İnsanları uçuş karşıtlığına karşı bilinçlendirme niyetini vurguladı.

IATA Başkanı Alexandre de Juniac, eğer bu trende karşı mücadele edilmezse, gelişecek ve büyük bir tehdit olarak çıkacağını söylüyor.

İnsanlar uçmayı bırakmalı mı?

Ticari uçuşlar küresel karbon salınımının yüzde 2.5 kadar bir bölümüne neden oluyorlar.

Ticari uçuşların sayısının artması halinde, bu oranın da yükselmesi kaçınılmaz olacak.

Buna karşın, havacılık sektörü de karşı söylemler geliştiriyor. Karbon ayak izlerini düşürmek için önlemler alıyor.

Örneğin havacılık sektörü pistteki taksi süresince tek motor çalıştırıyor

Öte yandan uçaklar daha hafif malzemeden yapılmaya başlandı. Bu değişiklikler karbon emisyonlarını her yıl yüze 1-2 oranında azaltmayı hedefliyor.

Havacılık sektörü 2020’den itibaren karbon salınımı konusunda çok iddialı bir uçak tasarımına başlayacak. Böylece 2050 yılında, 2005’e göre karbon salınımını yarı yarıya azaltmayı gerçekleştirecekler.

Greta Thunberg milletvekillerine yaptığı bir konuşmada, iklim değişikliği ile ilgili mesajları tam olarak anlamadıklarından şikayet etti. Bazı çevreciler zaman kaybedildiğini ve bunun nedeninin yavaş değişim olduğunu vurguluyorlar.

İklim Değişikliği aktivisti Extinction Rebellion kısa süre önce Londra Heathrow hava alanındaki uçuşlara karşı drone ile mücadele edeceğini açıklamıştı.

Kruvaziyer Endüstrisi de korkmaya başlamalı mı?

Kruvaziyerin uçmuyor olması, bu sektörün karbon ayak izi olmadığı anlamına gelmemeli.

İklim ile ilgili hassasiyetleri olan tüketiciler, yeni üretilen dev kruvaziyerlerin denize yüksek oranda karbon ayak izi bırakacağını fark etmiş durumdalar.

Bu sektör de yakın bir zamanda Kurvaziyer Karşıtı hareketin başlayacağını anlasa, iyi olur.

Dünyanın en meşhur liman kentlerinden birisi olan Cannes gelecek yıldan itibaren, çok sıkı kirlilik kontrollerinden geçmeyen kurvaziyer gemilerini kabul etmeyecek.

Deniz kirliliği ile sabıkalı olan gemilerle seyahat eden yolcular Cannes dışında bir limanda karaya çıkmak zorunda kalacaklar.

Kurvaziyer sektörü gelişmeleri doğru okuyamıyor

Henüz işin ciddiyetinin farkına varabilmiş değiller. Ama süreci ciddiye alsalar iyi olur. Bir yandan da, seyahat edenler giderek daha hassaslaşmaktalar.

Yeni nesil tatilciler, çevreye zararlı seyahat paketlerinin içinde yer almak istemiyorlar.

Seyahat şirketlerine daha etkili çevreci standartlar için baskı yapıyorlar.

Avrupa’da Uçuş karşıtı hareket havayollarının gelirlerini çok düşürdü. Seyahat edenler artık düşük karbon salınımı istiyorlar.

Havacılık sektörüne göre, küresel ekonomi için daha az önemli olan kurvaziyer sektörü, tüketicilerin duygularındaki bir değişime karşı daha savunmasız bir durumda. İşin kötüsü bu alanda alabileceği bir darbeye karşı da hiçbir hazırlığı yok gibi görünüyor.

Kurvaziyerler şimdilik rahat olsunlar, ama…

Kurvaziyer sektörünün şimdilik rahat olması için yeterli nedeni var. Seyahat endüstrisinde oldukça niş bir alana tekabül ediyor.

Kaba bir hesaplama ile küresel seyahat pazarının yüzde 2’si. Ama son 10 yılda hızlı bir yükseliş söz konusu.

2009’daki 17.8 milyon kurvaziyer yolcu sayısı 2018’de 28.5 milyona yükseldi. 2018 yılı kurvaziyer seyahatlerinin toplam cirosu ise 45 milyar doları yakaladı. Çin’deki gelişmeler ilginç Kurvaziyer yolcusu sayısı 2006-2019 arasında yüzde 40 oranında arttı.

Tuhaftır, bütün bu büyüme onlarca yıldır kurvaziyerler hakkındaki kötü haber başlıklarına rağmen gerçekleşti. Gemilerin denizi kirletmekte olduğu haberlerine prim vermeyen yolcular bu sektörü büyütmeye devam etti.

Kurvaziyerler pek masum değiller

1990’larda kurvaziyerlerin ABD’de denizlere yasa dışı atık boşalttıkları haberleri patladı.

Bütün bunlar olurken, kurvaziyer kaynaklı çevresel sorunların listesi kabarıklaştı. Önemli problemlerden bir tanesi yakıt ile ilgiliydi.

Yakın zamana kadar bu gemilerin çoğu, petrolün arıtılmasından elde edilen katı ve sülfür açısından zengin bir yakıt kullanıyordu.

Bir analize göre Barselona’ya yanaşan gemiler şehirdeki 560 bin aracın saldığı sülfür oksidin beş katını bırakıyordu.

Bir süre sonra bu konu belli ölçülerde çözümlendi. Sülfür salınımı ile ilgili bir küresel anlaşma imzalandı.

Gelgelelim, iş kurvaziyer sektörüne gelince, çevre dostu bir gelişme bile hemen akabinde bir uyarı getirebiliyor.

Gemiler limanlara atık su bırakıyor

Sülfür emisyonunu azaltmak için en kolay yol olan Ovma Teknolojisi bir şok limanda yasaklanmış durumda. Gerekçesi de, bu işlemden sonra limanlara yüksek miktarda atık su boşaltılması.

Her ne kadar kurvaziyer sektörünün karbon ayak izleri ile ilgili data bulmak zor olsa da, iklim hassasiyeti yüksek tüketiciler, yeni nesil gemilerin adeta birer yüzen şehre benzediğini fark etmiş durumdalar.

Bir tahmine göre bu yolcuların her birisi, denizde, karadakinin yaklaşık üş katı daha yüksek oranda karbon ayak izi bırakacaklar.

Dünyanın en büyük kurvaziyer şirketi 2015-2018 yılları arasındaki sera gazı emisyonlarının yüzde 3 arttığını kabul ediyor. Toplam miktar ise 10.6 milyon metrik ton olarak kaydediliyor.

Böylesine riskler ile karşı karşıya olan endüstrilerin gelişmesi çok zordur. Haliyle kurvaziyer dünyası da böylesine bir manzarada rahatça at oynatabileceğini sanmamalıdır.

Beş yıl öncesine kadar okyanusların kirlenmesine büyük bir sorun olarak bakılmıyordu. Bugünlerde onlar da bir süre önce plastik pipet üreticilerinin başına gelen gazap ile yüzleşmek zorunda kalabilirler.

İklim değişikliği, artık, tüketiciler nezdinde, kendilerini çözüm için güçlü hissetmeye başladıkları temel bir sorun haline geldi

Çin’de yükselen çevre hassasiyeti

Tüketicilerin sürdürülebilirlik konusundaki hassasiyetlerinin yükselmekte olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.

Bu konuda şaşırtıcı bir örnek var. Çin’de tüketicilerin yüzde 78’i, çevreye duyarlı ürün ve hizmetlere daha fazla ödemeye hazır olduklarını söylüyor.

Hükümetler ve yerel yönetimler artık bu gelişmelerin dışında kalamıyor.  Örneğin Cannes, kurvaziyer turizminin kontrol altına alınmasını talep eden halkın isteklerine saygı duyuyor ve gereğini yerine getiriyor.

Kurvaziyer sektöründeki bütün oyuncular süreçleri dikkatle izleseler iyi olur

Yakın bir zamanda, Dünya, uçak, gemi ve benzeri seyahat araçlarını acımasızca sorgulamaya başlayacak. Ki başladı bile.

Eğer, paket turların en önemli bileşeni olan bu iki seyahat aracı küresel bir boykota maruz kalırsa, ne olur? Bir düşünmekte yarar var.

Son söz:

Ayağa kalkalım. Herkese, her yere bağıralım. Sesimizi duyuralım. Dünya bitiyor. Ne turizmi, ne oteli, ne eğlencesi.. Hayat tehlike altında, hayat!


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.