Kadirli Kent Müzesi'nde çocukluğumun şehrine yolculuk
Geçtiğimiz yıl Kadirli’de yeni açılan kent müzesinin salonlarında gördüğüm, belgeler, fotoğraflar, şehrimize iz bırakan, Aşık Vahap Kocaman ve Feymani, romancı Yaşar Kemal ve Prof. Dr. Halet Çambel’in balmumu heykelleri, hem şehrin tarihine, hem de çocukluk ve gençlik günlerime yolculuk yaptırarak Kadirlili olmanın heyecanını yaşattı.
Kadirli’de 60 yıl cezaevi olarak kullanılan tarihi bina, restore edilerek Kadirli Belediyesi Kent Müzesi haline getirilmiş. tarihi binanın demir kapısından girerken, bir zamanların ceza evinin soğukluğu bir ürperti verse de, çocukluğumun Huğ Evi ve eski tarım araç gereçlerini bahçede görünce kayboluyor.
Binaya girince, mahpushanenin orijinal hali demir parmaklık arkasındaki yaşam canlandırılmış yapılan bir peyzajla. Tarlada pamuk toplayanlar, bizim küncü dediğimiz susam demetlerini çırpanlar, defne yaprağı toplayanlar, tarlada turp toplayanların fotoğrafları canlı rengarenk bir atmosfer yaratmış.
Çocukluk arkadaşım Kemal Gündeşlioğlu ile küncü(susam) çırpan fotoğrafın önündeki bir vitrinin içindeki oyuncaklarımızı görünce çocukluk anılarımıza gidiyoruz. Sapan, misket tahta arabalar, ağaç dalından yapılma yay, topaç adlarını birbirimize sorduğumuz ama hatırlayamadığımız oyuncaklar.
Balmumu heykelleri, Yaşar Kemal’in dünyaya ün salan Çukurova’yı, insanını anlattığı romanlarını, Abdullah Kocaman’ı çete bayramı diye adlandırdığımız 7 Mart Kurtuluş bayramlı günlerimizde okuduğu şiirleri, elinde sazıyla Aşık Feymani’nin söylediği türküleri bize hatırlatıyordu. Bir köşede tek başına bir balmumu heykeli daha var. Prof.Dr. Halet Çambel, masasında çalışırken görünce Karatepe Aslantaş açık hava Müzesi’nde çalıştığım günlerde yaptığımız müzecilik ve arkeoloji, Hititler konulu sohbetlere dalıyorum bir süre.
2014 yılında TKB ve ÇEKÜL vakıflarından dalında en iyi proje ödülü alan Kadirli Kent Müzesi ile ilgili basın kupürlerinin bulunduğu vitrin ve fotoğraflar müzenin kuruluş çalışmalarını anlatıyor. Müzeden çıkıp bahçedeki Huğ eve girdiğimizde, ben ve Kemal ile gaz lambasıyla ders çalışabildiğimiz, yemek pişen ocaktaki közle ısındığımız tek gözlü huğ evden, tuğla ve biriketli elektrik lambası ile aydınlatılan eve geçişimizin yıllar aldığını konuşuyorduk.
Gezimizi bitirip, Kadirli merkezine, Çamlı kahveye doğru yürürken, Müzenin arkeoloji müzelerine göre daha genel içerik taşıdığını, ama şehri ve şehirliyi anlattığını görmüş, sadece anılarımıza dalmadığımızı, Kadirli şehrinin tarihine yolculuk yaptığımızı ve bize diğer şehirlerden farklılığı oluşunu yaşattığını düşünüyordum.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: