Kadınlarımız...
Türkiye kadın cinayetleriyle yatıyor kadın cinayetleriyle uyanıyor. Özgecan’ın uğradığı vahşet sonrası ayağa kalkan ülkede kadın cinayetlerinin önlenmesi adına değişen çok fazla bir durum yok maalesef.
Dr. Volkan Altıntaş
Türkiye’nin dört bir yanından vahşet ötesi, insanın kanını dondurucu cinayet haberleri gelmeye devam ediyor. Görünen o ki bu realiteyi ülke gerçeği olarak kabul etmemiz de isteniyor.
Televizyon kanallarına bakıyorum. Çeşitli kanallarda birbirinden farklı konularda diziler, filmler Türk halkını uyuşturmaya devam etmekte. Uyuşturma diyorum çünkü kadın cinayetlerinde ortaya çıkan bazı senaryoların ülkeye empoze edilen bu dizi kültürü içinden geldiğine de şahit olduğumuzu düşünüyorum.
Ağalık, mafya, kabalık, aile içi şiddet, sözlü saldırı ve tacizler, kumpaslar, cinayet planları, kadını aşağılayıcı bakış ve tutumlar en çok dikkatimi ayrıntılar. Peki bu yapımları ortaya koyan insanların beklentileri neler? Türk halkına gerçekleri göstermek mi olumsuz davranışlardan kaçınmayı sağlamak mı ya da reyting mi?
Tabi ki sorunun cevabı belli. Ancak gelinen son noktada bazı önlemlerin alınması gerektiğini ifade etmeliyim. Kadınlarımız tehlike altında iken, her geçen gün baskılar ve tacizlerle yaşamlarını sürdürmeye çalışırlarken medyanın gücünü reytingden değil öğretici, yapıcı ve olumlu kullanması gerekmektedir. Yaşananlar toplumsal bir kriz haline dönmekte iken özellikle yıkıcı yayın politikalarından vazgeçilmelidir.
Tartışmalarda siyasi söylemlerden uzak olunmalı, sosyolog ve psikologlar aracılığıyla insanları teşvik edici olumlu yayınlar gündemde daha sık yer almalıdır. Yaşadıklarımızı bir Türkiye gerçeği olarak bize kabul ettirmeye çalışan sürecin bize fayda getirmeyeceği apaçık bilinmeli ve insanlarımızın bu gerçeklik dışında daha saygılı, birleştirici ve yüceltici yaşama ait umutları olduğunun da altı çizilmelidir.
Böylesine vahşete prim veren her türlü açıklama, yorum ve mesajların gündem dışı tutulması gerekmektedir. Kısacası insanlarımıza kötü örneklerin değil iyi örneklerin de olduğunu gösteren bir medyanın varlığı acilen gereklidir. En değerli varlıklarımız olan kadınlarımıza yapılan şiddeti her platfomda kınamak, lanetlemek ve her anlamda onların yanında olduğumuzu hissettirmek hepimizin asli görevi olmalıdır.
Çevremdeki insanların çoğunun haberleri dahi izlemediği, dizi kültüründen koptuklarını, medyanın gerçekleri gösterme misyonu altında insanları umutsuzluğa ittiğine şahit olmaktayım. Medyanın elindeki gücü olumlu kullanması konusunda atılacak adımlarla Türkiye’de son yıllarda artan ve artık içinden çıkılmaz bir hale dönüşen vahşet senaryolarının sonlandırılması gerektiğine önce medyanın kendisi inanmalıdır.
Yoksa geri dönülmez bir yolda kadınlarımızı yalnız bırakmakla sadece günü yaşayan bizler değil, geleceği umutla bekleyen çocuklarımızın da o güzel dünyalarına vahşeti öğretmiş olan bir nesil olarak tarihe geçeceğiz.
Kadın;
bilmeyene nefis
bilene nefestir…
Mevlana
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: