Helal turizmin düşündürdükleri…

K.Ünsal Barış K.Ünsal Barış 31/12/2019 23:40


Yer küremizin muhafazakar Müslüman kesimi, turizmin tüm güzel nimetlerinden yararlanan, kendileri kadar muhafazakar olmayan Müslüman kesim ve diğer dünya insanlarının tatil yapma gereksinim, yaşantı ve kültürlerine çok özenmiş olacaklar ki, onlar da birkaç yıldır turizm ile yakından ilgilenmeye başladılar.

 

Bu bağlamda, yeni bir alternatif turizm formülü de doğmuş oldu. Kendileri bu turizmin adına  “HELAL TURİZM” diye isim takmışlar. Başlangıçta mütevazi boyutlar taşıyan Helal turizm’in, gün çeçtikçe mütevazi boyutların dışına taşıp, daha lüks ve daha çok dini ögeleri kapsar duruma geldiğini izliyoruz. 

 

Uzun yıllar otelciliğin her noktasında görev almış bir meslektaşınızım. Merdivenin en alt basamağından başlayıp, en üst basamağına kadar hazmede hazmede ve teker teker çıktım. Meslek hayatım boyunca her türlü turizmi görmüştüm de, turizmin helal olanını görmemiştim.

 

Demek ki biz otelciler, yıllardır haram(!) turizm ile uğraşmışız da haberimiz olmamış. Demek ki, helal turizm ortaya çıkmadan önce, bu güne kadar otellere herhangi bir vesile ile işi düşen muhafazakar Müslümanlar, harami işlere bulaşmışlar da, onların da haberleri olmamış. Allah, hepimizin günahlarını af etsin!

 

Bir kesim girişimci, dini kuralları her işe bulaştırıp, tatminkar rant sağladıkları gibi, en sonunda turizme de dini kuralları bulaştırıp, yeni bir rant kapısı açmayı başardılar.   

 

Yeni açılan bu rant kapısının arkasında yatan talep kapasitesi ve talepkârların maddi olanakları, dini kesimden olmayan girişimcilerin iştahını da kabartmışa benziyor.

 

Bu bağlamda, gerek dünyada ve gerekse ülkemizde, bir taraftan tesettür kurallarına uygun yeni tatil otelleri açılırken, diğer taraftan tesettür kurallarının uygulandığı otelleri arayan muhafazakar Müslüman sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.

 

“Pasifik Asya Seyahat Birliği” CEO’suna göre, 2009 yılında küresel turizmden elde edilen gelir 930 milyar USD’dır. Küresel tesettür otellerinin bu pastadan aldıkları payın % 8-9 oranda olduğu, 2011 ve 2012 yıllarında tesettür otellerinin pasta payının % 10’u bulacağı ifade edilmektedir. Yani, bu payın 100 milyar USD’nı bulacağı beklenmektedir.

 

Her konuda olduğu gibi, pazarları, şartları ve kuralları doğuran etkenin “ARZ ve TALEP kanunları” olduğu bilinen bir ekonomik kuraldır.  Bu kural, bu sefer “helal turizm” otellerinin doğması ve gelişmesine aracı olmaktadır.  

 

Ülkemizde hizmet veren helal turizm oteller sayısının 2002 yılına kadar 5 adet olduğu bilinirken, bu sayının 2002 – 2010 yılları arasında 27’yi bulduğu ve önümüzdeki yıllar içinde tesettür otel sayısında bir patlamanın yaşanabileceği ifade edilmektedir.

 

Helal turizm otellerinde bilgim dahilinde, diğer otellere kıyasla şu farklılıklar yaşanmaktadır:

 

-       Lobby, restoran, kafe, pastane, havuz, hamam, sauna, kumsal, deniz gibi genel hizmet alanlarında haremlik selamlık ayrımlarının mevcut olduğu.

-       Mescitin mevcut olduğu.

-       Odalarda kıble yönünün belirtildiği bilgilendirmenin mevcut olduğu.

-       Odalarda Kur’an, seccade, tespih v.s. bulundurulduğu. 

-       Kullanılan gıda ürünlerinde İslami kurallara ters düşecek herhangi bir yiyecek ve içecek bulundurmadıkları.

-       Amerikan Bar yerine vitamin barın yer aldığı.

-       Otel girişlerinde sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı.

-       Otellerin medya mensupları ve yabancı her kesime kapalı oldukları.

-       Yöneticilerin ve personelin muhafazakar kesimden seçildiği.

-       Personelin özel eğitimden geçirildiği.

-       Erkek konukların deniz ve havuza haşemalar ile, hanım konukların ise baş ve vücutlarını komple örten, balık adam giysisine benzeyen tesettür mayoları ile girdikleri bilinmektedir.  

 

Rekabette üstünlük sağlamak ve pazarlıkta avantaj sağlamak için mutlaka yaratıcı olmak gerekir. Aksi takdirde ipin uçları elinizden kayar, gider. Bu bağlamda, helal turizm işletmecileri, önümüzdeki yıllar içinde zengin muhafazakar Müslüman kesimi otellerine çekebilmek için, otel mimarisinde ve hizmet çeşitliliğinde bazı yenilik ve değişikliklere gidebilirler.

 

Örneğin;

 

-       Oteller İslami mimari özellikler taşıyabilir.

-       Odalar kıble yönüne dönük projelenebilir.

-       Odalarda resim çerçeveleri yerine, İslami ögeler taşıyan çerçeveler yer alabilir.

-       Odalar akşam servisinde, yastık üstlerine çikolata yerine gül lokumu konabilir.

-       Otel bahçelerinde yatak sayılarına paralel büyüklükte cami yapılabilir.

-       Her otele imam kadroları açılabilir.

-       Turizm Bakanlığından veya Diyanet İşleri Başkanlığından İslami kriterlere uygunluk sertifikası alınabilir.

-       Resepsiyonda, genel salonlarda, odalarda hicri takvim bulundurulabilir.

-       Otel içinde ve genel kullanım alanlarında Arapça sinyalizasyon sistemi projelenebilir.

-       A la Franga klozetlerin yerine, a la Turca tuvaletler yer alabilir.

-       Gömme banyolar yerine, hamamlarda bulunan kurna ve oturma yeri projelenebilir.

-       Sulu alanlarda kullanılmak üzere erkekler ve bayanlar için farklı, fantezi  takunya servisi konabilir.

-       Minibarlar içinde şişelenmiş zemzem suyu konabilir.

-       Personel üniformaları, İslami modellere uygun yapılabilir.

-       Personel kullanımı için mescit projelenebilir.

-       Abdesthane, WC, havuz, hamam gibi yerlerde gülsuyu ve gül esansı servisi düşünebilir.

-       Cami, türbe, müze, piknik v.s. gezi programları düzenlenebilir.

 

Değerli turizmciler, yukarıda sıraladığım detaylar nedeniyle kiminiz bana kızabilir, kiminiz de gülebilir. Sizler kızmaya veya gülmeye devam edin.

 

Son yıllarda ülkemizde büyük bir değişim yaşıyoruz. Bu değişim bize hazmettire hazmettire sunulduğu için, bazılarınız bu değişimin farkına varamayabilirsiniz.

 

Örneğin; Bir taraftan bazı lüks oteller İslami kurallara ve muhafazakar Müslümanların gereksinimlerine uygun şekilde hazırlanırken, diğer taraftan bazı camilerimizin, her gün, bazı camilerimizin de Ramazan ayı süresince yemekhane(!) olarak kullanıldığını fark etmiş olmalısınız. Sanki ibadethaneler ile lüks oteller yer ve şekil değiştirmiş gibi traji-komik bir durum var ortada.

 

Ramazan ayı boyunca bazı camilerimizin iç ve dış avlularına, hatta, musalla taşının bulunduğu mekana dahi masalar, sandalyeler yerleştirilip;

 

-       İftariyelikler dağıtılıp, yemek servisleri yapılmadı mı?

-       Yemek servisi bitiminde çay servisleri yapılmadı mı?

-       Bazı aileler, akrabaları veya komşularıyla birlikte gelip, saatler öncesi cami avlularındaki masalarda yer tutma yarışına girmediler mi?

-       Kutsal mekanlarda bir partinin her gün propagandası yapılmadı mı?

-       İmam vaazlarında ve iftar sofralarında referanduma EVET çağrısı  yapılmadı mı?

 

Dünyamızda mevcut olan 60 Müslüman ülke arasında, biz Türkler kadar dini kuralları ticarette ve siyasette kullanan ikinci bir Müslüman ülke bulamayacağımız gibi, diğer dinlere inanan ülke insanları arasında da Türkiye’de şahit olduğumuz uygulamaların bir benzerini bulamayız.  

 

Ülkemizin yöneticileri oy kapma (iktidar olma) uğruna, rotalarını maalesef tamamen şaşırmış görünüyorlar. Son 30 yılda oy kapma yarışı yüzünden dinsel dejenerasyona uğradık. Dinin dejenere edildiği ülkelerde sonuçlar çok kötü olmuştur.  

 

Evet, devir değişti. Hem de çok değişti.

 

Biz otel yöneticileri de yeni devire ayak uydurmalıyız.

 

Rekabet kuralları, ARZ ve TALEP kanunları bunu gerektiriyor.

 

Bu günkü devir devam ettiği sürece, yeni devire, yeni kurallara ayak uyduramayan herkes bir gün bertaraf olabilir. Bu husus, benim bir tahminim veya yorumum değil, hükümet başkanımızın resmen ilan ettiği bir uyarıdır.

Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.