HASAN ALİ YÜCEL’e SESLENİŞ
1956 yılının Ocak ayınında Beyoğlu Tokatlıyan Oteli’ne geldiğinizde otelin gece Müdürü Niyazi Özmen’e; “karşı masada oturan çocuğu her gece geldiğimde elinde kitap okurken görüyorum, müşteriniz midir?” diye sorduğunuzda; ”Hayır efendim, otelimizin şef barmeni’dir. Geceleri hava almak için Taksim’e kadar yürüyüş yapar, gelir salonda bir iki saat kitap okur ve müdüriyetin kendisine tahsis ettiği üst kattaki odasına çıkar. Benim hemşerim olur. Ardeşenli’dir. Onu herkes çok sever. Kendisi çalışır ve biri lisede diğeri Hukuk Fakültesinde iki kardeşini okutuyor.” diye beni size tanıttıktan sonra, siz kitap okumakta olduğum masama gelmiştiniz.
Ben derhal ayağa kalktığımda, “otur evladım otur” diye elinizi omzuma koyduğunuzda sanki babamın sıcak eli değmişti.. Sağlam yapılı, geniş omuzlu, kalın siyah kaşlı babacan insanın ayakta durmasına dayanamayıp bende ayağa kalkmak istediğimde ikinci kez ellerinizle omzuma bastırıp “ne okuyorsun evladım” sorunuza “Kandemir’in İzmir Suikastının İçyüzü” kitapçığını gösterdiğimde bana “kitabın kötüsü olmaz ama bu kitap senin için değil” demiştiniz. Tahsilimi sorduğunuzda da “maalesef ilkokul” yanıtını verdiğimde elinizle sağ kulağımı tutup fena halde acıtarak “bu sözü bir daha söylemeyeceksin” diyerek o an bana verdiğiniz öğüdünüzde şunları söylemiş olduğunuzu hatırlıyorum. ”Bak evladım insanlığın aydınlanmasına katkı ve hizmetleri geçmiş nice düşünür ve aydın insanlar kendilerini mum ışığında okuyarak yetiştirmişlerdir. Bak Niyazi bey’in önünde duran telefonu, bak geceyi gündüze çeviren ışığı bulan insanlar onlar çok zor şartlar içinde bunları başarmış insanlardır. Sen ise, Tokatlıyan gibi büyük bir otelde çalışıyorsun. Genç bir yaşta şef oldun ve bu otelde kalıyorsun. İki kardeşini okutuyorsun.
Abajurun altında kitap okuyorsun. Karşınızda “Kitap Sarayı” var. Oradan kalın kalın koca kitaplar almalısın. Önce o kitapların yazılarından pek fazla yararlanamayacak ve sonraları ise çok yararlanacaksın. Sen zeki bir çocuksun kendini kendi iradenle geliştirmelisin. Yabancı lisanın nasıldır?” diye sorduğunuzda biraz konuşabildiğimi söyleyince beni otelin resepsiyonun da duran Niyazi Bey’in önüne götürmüş ve Niyazi Bey’e şu soruyu yöneltmiştiniz; ” Niyazi Bey, İstiklal Caddesinde İngilizceyi öğreten bir dershane var. Sanıyorum Tünel tarafındadır. Niyazi Bey “evet Tünel tarafındadır.
Berlitz dershanesi. Kardeşim Ziya’yı o dershaneye verdim, devam ediyor.” Yanıtını aldığınızda siz, “Yarın sabah kardeşin Ziya bu çocuğu da o dershaneye götürüp kaydını yaptırsın. Yarın gece geldiğimde de kayıt olduğuna dair makbuzu sizden isteyeceğim.” demiştiniz.
Siz odanıza çıkarken bende Niyazi Bey’e sizin kim olduğunuzu sormuştum. Çünkü sizi yüz yüze ilk kez görmüştüm o gece. Niyazi Bey bana “Tanımadın mı ? Eski Maarif Vekilimiz Hasan Ali Yücel” dediğinde; sanki elektrik cereyanına yakalanmış gibi bir heyecan sarmıştı… O an kuş gibi kanatlanarak doğum yerim olan Rize’nin Işıklı Köyümün ilkokulunda sınıf arkadaşım Enver Tiryaki’ye 1946 yılında “Enver açıp okuyalım bu gazeteleri” dediğimi hatırlamıştım. O yıllarda birçok köyde henüz okul mevcut olmadığı için Enver de köyümüzde pansiyonda kalıyor ve deniz kenarındaki Işıklı İlkokuluna devam ediyordu.
Doğu Karadeniz de saygın, aydın bir din adamı olarak anılan ve Kemal Atatürk’ün de çok sevdiği söylenen Saraloğlu Ali Efendiye posta yolu ile haftalık Ankara’dan Ulus, İstanbul’dan Cumhuriyet Gazeteleri geliyordu. Enver de haftadan haftaya gazeteleri köydeki dedesine çıkarıyordu. Enver ve ben, ambalajından gazeteleri düzenlice çıkarıyor ,gazetelerdeki yazı ve haberleri okuyorduk,Siz Maarif Vekilimiz Hasan Ali Yücel’i özellikle Cumhuriyet’teki yazılarınızdan tanıyordum. Fakat o gece sizi ilk kez yakından tanımış oluyordum. Haklı olarak heyecan duymamam imkânsızdı.
O heyecanlı sevinç içinde Ziya Özmen’le Sabah “Berlitz” dershanesine gittim ve kaydımı yaptırdım. Dershaneden aldığım makbuzu size takdim etmek üzere akşamüzeri Niyazi Bey’e teslim ettim. Niyazi bey’de bana Türkiye İş Bankası Kültür Yayını “İYİ İNSAN İYİ VATANDAŞ” kitabınızı verdi. Kitabınızın başına; “Yüzünü görmeden hizmetlerinde bulunmayı vazifem bildiğim Şaban Ali Yaşaroğlu’ya . 02 Ocak 1956 Yücel.” Sözlerinizi okuduğumda bir kat daha heyecan ve sevince boğulmuştum. “İyi İnsan İyi Vatandaş” kitabınızı Niyazi Beyin elinden aldığımda sanki bir mücevher servetine sahip olmuş gibi duygulanmıştım, aydınlık yolumun uygar ışığı sevgili önderim.
Değerli başöğretmenim,sizden aldığım nasihatları hayatım boyunca yerine getirmeye çalıştım. Çalışma hayatına atıldığım sektörde eğitim çalışmalarına başladım. İTÜ Vakfında “Turizm ve Otelcilik Okulu”nun kuruluş görevi verildi. Hem okulun hem de Vakfın Sosyal Tesisleri İşletmesinin Müdürlüğünü 20 yıl başarı ile sürdürdüm. Okulumuzdan Atatürk Cumhuriyetinin değerlerine bağlı 900 kız ve erkek öğrenciyi mezun ettik. Bunun yanında “Avrupa Birliği” kapsamında “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği” Genel Başkanı Merhum Prof. Dr. Türkan SAYLAN’ın okulumuza gönderdiği 40 öğrenciyi eğiterek meslek sahibi yaptık. Sevgili öğrencilerimizi, yurt içi ve yurt dışında çalışabilecek profesyonel turizm elemanları olarak yetiştirme başarısını gösterdik. Onları eğitirken sizin arzu ettiğiniz “İyi İnsan iyi Vatandaş” olma bilincini aşıladık. Onları her zaman doğrudan ve sevgiden yana olmalarını hatırlatarak sektöre uğurladık.
”Cumhuriyete kanat geren” Köy Enstitüsünün kurucu önderi siz ,Hasan Ali Yücel’in katkısı ve gayreti ile bu eğitim yuvasını, önceleri “Mühendishane” daha sonra “Medris-i Mülkiye Mühendis Mektebi Alisi”, “Yüksek Mühendis Okulu” ve nihayet 20 Kasım 1944’te büyük bir törenle İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürüldüğünü öğrencilerimize şükranla anlatıyorduk.
Mensubu olduğum,“Türk Gençliğine Hizmet Vakfı” yöneticileri olarak ölümünüzün 50. Yılı anısına Taksim Hill Otelinde bir panel düzenledik. Panelimizin konuşmacıları, Eski İç İşleri Bakanı Arifiye Köy Enstitüsü çıkışlı Hasan Fehmi Güneş ve Eski Başkanlardan Sadi Irmak’ın kızı Prof. Dr. Yakut Irmak Özden yer aldılar . Türk ulusunun aydınlanması için yaptığınız hizmetleri ve bu yoldaki savaşım gücünüzü ayrıntılı olarak katılımcılara anlattılar.
Köy Enstitülerinin yaktığı aydınlanma ateşinin önderi, ATATÜRK Cumhuriyeti’nin büyük eğitimcisi ve hayat üniversitemin hocası Rahmetli Hasan Ali YÜCEL,siz kabristanınızda rahat uyuyunuz. Bizlere emanet bıraktığınız Cumhuriyetin değerlerini ,yılmadan korumanın savaşımını vereceğimize söz veriyoruz.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: