GERÇEK BİR SİYASET VE HALK ADAMI: İZZET AKÇAL…
İzzet AKÇAL, 1906 yılında Rize’nin Çayeli ilçesinde doğmuştur. İstanbul’da lise tahsiline devam ederken, Kurtuluş Savaşı nedeniyle eğitimine ara veren AKÇAL, yurtsever Karadenizli gençlerle birlikte işgal altındaki İstanbul’dan Ankara’ya silah temininde etkin rol almıştır,
Daha sonra eğitimine devamla, 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’ni en iyi derecelerle bitiren AKÇAL, ülkemizin değişik il ve ilçelerinde Cumhuriyet Savcılığı ve Yargıçlık görevlerinde bulunmuştur.
Fedakarlığı ve yardımseverliği ile daima aranan bir kişiliğe sahip olan AKÇAL’ın, bu özelliği nedeniyle eşi dostu da çoktu. Ayrıca; evine ve çocuklarına bağlı, iyi bir aile babası idi.
Ancak, genç savcıyı mesleki hayatında zor günler bekliyordu. 1939 yılı Aralık ayının 26’yı 27’ye bağlayan gecesi saat 02:00 sularında, görev yaptığı Erzincan’da, 8 şiddetinde meydana gelen, 52 saniye süren ve 40 bin insanımızın hayatını yitirdiği, 100 binden fazla insanımızın da yaralandığı ve 115 bin binanın yıkıldığı, nerdeyse Anadolu’nun yarısını sarsan en büyük deprem felaketinde İzzet AKÇAL, o ilin Cumhuriyet Savcısı idi.
Kentin ve çevresinin tamamına yakını yok olmuş… Böyle yıkıcı bir deprem felaketinin ağır koşulları altında, parlak bir görev sınavı vermiş ve yüreği acılı Erzincan halkına adeta bir yaranın merhemi olmuştu Cumhuriyetin genç savcısı…
Bir zat; kendisi de felakete uğrayan, evi yıkılan, çoluk çocuğu sıfırın altında 22 derece dondurucu soğuğa karşın açıkta kalan AKÇAL, o günün zor koşulları içinde dahi ezilmemiş ve devlet babanın sorumluluk duygusuyla halkına sahip çıkmıştır.
Aralarında katiller, eşkiyalar, azılı hırsızlar ve benzeri suçlular bulunan cezaevinin de yıkılmasıyla serbest kalan mahkumları bir araya toplamış ve bu mahkumları felaketzedelerin imdadına yetişmelerini sağlamıştır.
Ayrıca, açıkta kalan ve her şeyini yitirmiş olan halkın evsizliğini öncelikle ele almış ve Asri cezaevi inşaatında şantiye binası olarak kullanılan ve her nasılsa yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan bir barakayı Revir haline getiren AKÇAL, enkaz altından çıkarılabilen yaralıları bu barakada toplamış, hayatta kalan doktorları seferber etmiştir. Bu arada meydanda kalmış halkın soğuktan etkilenmemesi için sıcak çorba içmelerini de sağlamıştır.
Ortaya çıkan fevkalade durumun boyutunu kavrayan ve kentte mahkumlar, güvenlik güçleri, askeri birlikler dahil, istifade edebileceği her vasıtayı emri altına alan Vali Vekili Cumhuriyet Savcısı bu sayede yüzlerce insanın hayatını kurtarmıştır. Bu arada, kentte yağma ve soygunculukları da önlemiş, devlet nizamının devamını temin etmiştir.
İzzet AKÇAL’ın bu üstün başarısı Ankara’nın gözünden kaçmamış, o devrin Başbakanı Dr. Refik SAYDAM bir telgraf çekerek kendisine takdirlerini bildirmiştir. Ayrıca, başarısı üzerine de Vali Vekilliği ile yetkili kılınan AKÇAL, o zamanın Adalet Bakanı Fethi OKYAR ve İç İşleri Bakanı Faik ÖZTRAK tarafından da tebrik edilmiştir.
O günlerde 2. Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ Erzincan’ı ziyaret ettiğinde bizzat kendilerini kutlamıştır. AKÇAL, kendisine yapılan maddi, manevi teklifleri de reddetmiştir.
Onu en çok deprem felaketinde mahkumların en dürüst insanlardan daha dürüstlük göstermeleri ve cansiparane çalışmaları ile birçok canın kurtarılmasını görmek fazlasıyla etkilemiştir.
Daha sonra atandığı Bursa Cumhuriyet Savcılığı görevi sırasında, baba ocağı ve doğum yeri Rize’den 1950 yılında Demokrat Parti Milletvekili olarak T.B.M.M’ye seçilmiştir.
Rize Milletvekili olarak, Rize ve çevresinde yapılması zorunlu işlerin teminine çalışmıştır. Rize’de “Deniz içinde kaynayan petrolün” işletilmesini, çay ziraatinin geliştirilmesini, yolların yapılmasını, mahalle ve köylere su teminini ve benzeri altyapı çalışmaları maksadıyla TBMM’de ilgili Bakanlara rahat vermemiş ve bölgenin kalkınması için Bakanlıkların kapılarını aşındırmıştır.
AKÇAL, 1953’te yürürlükte olan antidemokratik yasalara tepki gösteriyor ve “parti olarak, TBMM olarak antidemokratik yasalar üzerinde hassasiyetle durmaktayız” diyordu. AKÇAL, bu görüşlerini 1959 yılının başına kadar devam ettirdi. Muhalefet ileri gelenleriyle dostluklar kurdu, antidemokratik gidişe dur denileceğini söyledi.
AKÇAL, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Rize Milletvekili olarak 1950 – 1960 yılları arasında en çok yasa önerisi yapan ve kabul ettiren Milletvekili olarak ün yapmıştır.
Ayrıca, Adliye mensupları ve yargıç teminatı hakkındaki yararlı çalışmaları ile de Türk Adliye tarihinde daima hatırlanacak bir yere sahip olmuştur.
İzzet AKÇAL, 1959’da Devlet Bakanlığı’na getirildi ve TBMM’de sözlü soruların önemli bir kısmını cevaplandırmaya memur edilmişti. Meclisin hemen hemen hiçbir oturumunu kaçırmamıştı.
Adnan MENDERES Hükümeti’nde Devlet Bakanı olarak siyasal hayatı devam ederken 27 Mayıs 1960 Devrimi neticesinde kurulan “Yüksek Adalet Divanı” tarafından müebbet hapse mahkum edildi. Kayseri cezaevinde 4,5 yıl hapis yattıktan sonra afla tahliye edilerek özgürlüğüne kavuştu.
AKÇAL, 1977 seçimlerinde Adalet Partisi’nden TBMM’ye Rize Milletvekili olarak yeniden katılmıştı.
Yıl 1950’nin ortalarıydı. Beyoğlu Konak (Tokatlıyan) Oteli’nde Şef Barmen olarak çalıştığım günlerden bir gün otelin resepsiyonundan Hüseyin arkadaşım salona gelip: “Şaban Bey, sizinle görüşmek isteyen bir bey var. Sizi kapıda bekliyor” dedi. Hüseyin’e “içeri buyur etsene” dediğimde: “Israr ettim ama gelmiyor, sizi bekliyor” diye yanıtladı. Salonun dışına doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda; uzunca sayılacak boyda, beyaz tenli, yorgun yüzlü ve üzerinde bej bir pardesü bulunan bir beyle karşılaştım. Kendisine: “Beni mi sormuştunuz efendim?” dediğimde o bana elini uzattı ve: “Ben İzzet AKÇAL. Senin hem Ardeşen’de hem burada adını çok duydum. Yüz yüze tanımak istedim değerli kardeşimi” dedi. Bütün ısrarıma karşın, kendisini salona alamadım; “Ben seni görmeye geldim” diyerek o gün Tokatlıyan Oteli’nden ayrılmıştı Demokrat Parti Rize Milletvekilimiz İzzet AKÇAL.
İstiklal Caddesi’ne doğru yürürken arkasından bakıp, derin bir saygı duymuştum Milletvekilime… Beni kendisine anlatan hemşehrilerim, herhalde benim Cumhuriyet Halk Partili olduğumu da söylemişlerdi kendisine. Buna karşın, yine de beni görmek için gelmişlerdi Tokatlıyan’a…
Bugün böyle hoşgörülü siyasetçileri görmek olası değil. 1987’de vefatını gazetelerde okuduğumda üzüntülü olarak cenazesine katıldım. Cenazeye katılanların sayısının azlığını gördüğümde üzülmüştüm. Selimiye’den ayrılıp, yolda kendi kendime: “insanoğlu menfaati varsa orda var, yoksa orda yok” diye diye inmiştim Üsküdar vapur iskelesine…
Onu; ölümünün 23. yılında rahmetle anarken, dileğim: gelecek genel seçimlerde Rize’den ve diğer illerden seçilecek Milletvekillerinin, Rize’nin yetiştirdiği Prof. Dr. Tahsin Bekir BALTA ve İzzet AKÇAL benzeri Devlet Adamlığı ağırlıklı olmaları ve Türk demokrasisini güçlendirmeleridir.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: