Farklı düşün, global ol, yarını planla
Dünya değişiyor. Hem de hiç aralıksız bu değişim devam ediyor. Değişen ekonomik güçler, nüfus yapısı, teknoloji, çevresel hareketler ve değişen değerler, ortaya çıkan pazarın yapısını şekillendiriyor.
Doç. Dr. Volkan Altıntaş
21. yüzyılın yeni çerçevesinde ise statikten dinamiğe, tekliden çokluğa, basitten zora, güvenlikten tehlikeye geçiş bulunuyor. 21. yüzyılın demografik yapısı, gelenekçi bakıştan Z kuşağına ulaşırken, face to face iletişimden facetime’a geçen ikinci dünya savaşı sürecinden de Arap baharlarına ulaşan bir döneme karşılık geliyor. Hatta daha da ilerisi giderek; şu an bebek olanların- bizlerin ise muhtemelen yetişemeyeceği- global, mobil, sosyal, görsel ve dijital bir nesil olan alfa jenerasyonun yeni dünyayı şekillendireceği bir yarını düşünerek işe başlamak gerekli. 1900’lerde 1,65 milyar olan dünya nüfusunun, 2050’lerde 9,31 milyar olacağı, 2100’lerde de 10,1 milyarı bulacağı öngörülüyor. Gelecekte dünyada bizleri neler bekliyor dersiniz? 2050 ile 2100 yılları arasında demografik yapının Asya’dan Afrika’ya dönebileceği perspektiflerin tartışılıyor olması önemli bir konu.
1996’da PC internetin hayatımıza girdiği dönemlerden 2010’lar sonrası taşınabilir teknolojilere ulaştık. Zaman ve teknoloji neredeyse aynı hızla ilerliyor. Hava taşımacılığında Airbus 380’ler ile 550 yolcu taşıma kapasitesini, penceresiz uzay teknolojileriyle uçakların yeni bir şekil almasını ya da altı günde Çin’de yapılan otel inşaatlarıyla otelciliğin geldiği noktayı kavramak için, teknolojinin değişen hızını kavramış ve anlamış olmalıyız öncelikle.
Harcanabilir gelirin artması ile, dünyada yeni turizm destinasyonlarının turizm gelirlerinden aldıkları paylar değişti. 1950’lerde ABD, Fransa, Kanada, İtalya, İsviçre konuşulurken; 2015’lere gelindiğinde Çin, Meksika, Türkiye, Rusya ve Tayland’ın da konuşuluyor olmasının arkasındaki detayların, bir tez konusu olabileceği unutulmamalı. Turizmin değişen bu coğrafyasında 2010-2030 arasındaki talep artışının 1950-2009 yılları arasındaki büyüme ile aynı olacağı varsayılıyor.
Kısacası gelecek 20 yıldaki talep artışı, geçmişteki 59 yıla karşılık gelecek. Bu talep artışı gelir, nüfus ve teknolojinin birlikte yarattığı bir hikaye. Örneğin 1960’larda Londra-Sidney arası hava ulaşımında altı kez uçuş değiştirmek zorunda kalırken, 2006 yılına gelindiğinde bu iki destinasyon arasında non-stop uçuşlar yapılmaya başlandı. Yalnızca bu gelişme bile, turizmin gelecekte kırılmaz rekorlara imza atılabileceğini gösteriyor. 2031 yılına gelindiğinde uzun mesafe olarak adlandırdığımız 3700 km ve üzeri uçuşlara uygun 20 havalimanının yer alacağı da öngörülüyor.
Bu gelişmeler yanında, yeni iş modelleriyle geleceğin şekilleneceği görülüyor. Teknolojinin yine işin içinde olduğu ”paylaşılan ekonomiler” ile turizm sektöründe yeni iş alanları şimdiden dünyada kabul görüyor. Airbnb, Uber, wimdu, opentable, eatwith bunlardan bazıları.
Yönetimde yeni operasyonel prensiplerin tartışıldığı bu süreçte, turizm ve endüstri 4.0 sürecini bir kenara bırakmadan farklı düşünmenin ve yeni turistik ürünler üretmenin imkansız olduğu bir süreçten geçmekteyiz. Mesajlaşma ve video tabanlı bir sürece karşılık gelecek yeni bir pazarlama döneminin de açıldığı bir endüstrileşme aşamasından bahsetmekteyiz. Yapay zekanın, yüz tanıma sitemlerinin yer aldığı teknolojinin gamification (oyunlaştırma) ile birleştiği bir dönemin geleceğin kendisi olduğuna ilişkin tartışmalar yapılıyor. Kısacası turizm, e-turizmden i-turizme yönelmekte, elektronikten inovatife giden bir yola girilmektedir.
Kısacası ekonomik, demografik, teknolojik ve çevresel her etkinin yakından izlenmesi gerektiği yeni bir dönemden geçiyoruz. Dünya durmadan tartışıyor, gelişiyor, değişiyor. Turizmde farklı düşünen, global düşünen ve yarını planlayanlar için bizden hatırlatması...
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: