BATIDAN ALDIĞIMIZ AHLAKSIZLIKLAR(!)
Sayın Başbakanımız, geçmiş bir tarihte; “Biz Batı’nın ilmini, sanatını almadık. Maalesef, değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık” Demecini verirken, acaba, bilinç altında esas söylemek istediği ne idi? Hiç düşündünüz mü?
Ben, acaba, Başbakanımızın dilinin altında ne var, diye çok düşünüp, taşındım.
Uzman kişiler bu demeç karşısında acaba ne tür yorumlar yapacaklar diye, TV kanallarındaki açık oturumları, yorumları izledim. Ertesi günü gazete haberlerini taradım, köşe yazarlarının yorumlarını okudum, Başbakanımızın dilinin altında ne yattığını anlamaya çalıştım.
Anlamaya çalıştım, çünkü;
♣ Sayın Başbakanımız, gerek parti lideri ve gerekse hükümet lideri olarak, AB ye girmek için çırpınıp duruyor. Bu amaçla hem AB kentlerini kapı komşusu yapıyor ve hem de onlara ağır hakaret ediyor!
♣ Sayın Başbakanımız, hem kızının ve oğlunun düğünlerine AB liderlerini davet ediyor, hem yabancı liderlerin kollarına girip, aile resimleri çektiriyor ve hem de onlara ağır hakaret ediyor!
♣ Sayın Başbakanımız, hem bütün Batılı liderler için “Dostum” kelimesini kullanıyor ve hem de onlara ağır hakaret ediyor!
♣ Sayın Başbakanımız, hem “Ben medeniyetler diyaloğu eşgüdüm başkanıyım” deyip, onlara el uzatıp, uzlaşmayı ararken, hem de onlara ağır hakaret ediyor!
Oysa ki, AB yetkilileri bizi AB’ye almayacaklarını açıkça beyan ediyor ve; “Size ancak “İmtiyazlı ortak statüsü verebiliriz” diyorlar.
Dedim ya, kafam karıştı… Acaba Başbakanımızın amacı nedir? Dilinin altında ne yatıyor, diye…
Farz edelim ki, Batılıların hepsi de çok ahlaksızlar ve Başbakanımız, üstüne olmayan bir vazife ile, batılıların ahlaksızlıklarını(!) batılı liderler ile kurmaya çalıştığı yakınlığa, dostluğa, samimiyete güvenerek, batılı liderlerin yüzlerine vurarak, onları dolaylı yollardan aşağılamak istiyor. Bir strateji veya bir taktik gereği de olabilirdi, olamaz mıydı? Tabii ki olabilirdi.
Peki ama insana sormazlar mı:
♣ Ülkemizde yapılan onca yolsuzlukların nasıl yapılacağını bize
batılılar mı öğretti?
♣ Enflasyonun nasıl yükseleceğini bize batılılar mı öğretti?
♣ İşsizliğin nasıl yükseltileceğini bize batılılar mı öğretti?
♣ Yasalara uymanın bir zaruret olmadığını bize batılılar mı öğretti?
♣ Yalan, dolanı bize batılılar mı öğretti?
♣ Halka hakaret etmenin bir fazilet olduğunu bize batılılar mı öğretti?
♣ Dini ögeleri kullanıp, iktidar olmayı bize batılılar mı öğretti?
♣ Fakirliği bize batılılar mı öğretti?
♣ “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” Düşüncesini batılılar mı öğretti?
♣ Erkeklerle hanımların aynı ortamda bulunmalarının ayıp ve günah olduğunu bize batılılar mı öğretti?
♣ Okur-yazarlık oranımızı ve eğitim seviyemizin düşüklüğünü bize batılılar mı öğretti?
♣ Yıllardır doğuya okul, yol, elektrik, hastahane, medeniyet götürülmemesini bize batılılar mı öğretti?
♣ Dünyanın en zengin su kaynaklarını kullanamamayı bize batılılar mı öğretti?
♣ Elektrik, gaz, petrol de öz kaynaklarımızı kullanamamayı ve dışa bağımlılığı bize batılılar mı öğretti?
♣ Yirmi milyon Alevi kardeşimizi yok saymayı bize batılılar mı öğretti?
♣ Aile ve sosyal yaşamda kır kültüründen dışarı çıkmamamızı bize batılılar mı öğretti?
♣ Ülkenin her yerinde rüşvet alış-verişinin doğal bir prosedür olduğunu, bize batılılar mı öğretti?
♣ “Benim memurum işini bilir” anlayışını bize batılılar mı öğretti?
♣ Deprem de on binlerce insan ölümünün, “ilahi tecelli” olduğunu bize batılılar mı öğretti?
♣ Trafik kazalarında dünya liderliğini elimizde tutmamızı bize batılılar mı öğretti?
♣ Din eğitiminin bilimsel eğitimden daha öncelikli olduğunu bize batılılar mı öğretti?
♣ “Ahlaksız” dediği, batılı ülkelerden daha geri kalmayı bize batılılar mı öğretti?
Bu zaaflarımızı sıralamaya devam etmenin pratikte bir faydası yok. Ama biz, Türk milleti, rotayı şaşıranın kim olduğunu yeterince biliyoruz.
Zaman içinde gördük ve öğrendik ki, Başbakanımızın beyninden geçen bazı düşünceleri, ağzından kaçırma gibi bir alışkanlığı var.
Bazen de toplumun nabzını ölçmek için alıştıra alıştıra bir şeyler fısıldamaya çalışıyor. Toplumun tepkisi cılız çıkarsa; “Yola devam!” diyor. Tepki güçlü çıkarsa; “Koca Türkiye, beni yanlış anladı!” diyor. Veya onun adına maiyetinden birisi düzeltme yapıyor.
Acaba; “Başbakanımızın dilinin altında ne var da, her zaman görmeye alışık olduğumuz delikanlı haşmeti ile bir türlü açıkça söyleyemiyor” diye düşünürken, aklıma; Yine batılılardan aldığımız, lakin Başbakanımızın; “Batının değerlerimize ters düşen ahlaksızlıkları!” ifadesiyle anlatmaya çalışıp da bir türlü baklayı dilinin altından çıkaramadığı şu rahatsızlıklar olabileceği geldi, o rahatsızlıklar ki; 87 yıldır sayın Başbakanımız ve maiyetini gerçekten rahatsız etmektedir ve rahatsız etmeye de devam edecektir.
Sayın Başbakanımızın dilinin altında yatıp da bir türlü söyleyemediği batıdan aldığımızı ifade ettiği ahlaksızlıklar, acaba aşağıdaki ilkeler ve devrimler olabilir mi?
♣ Saltanatın kaldırılması,
♣ Yeni idari teşkilatlanma,
♣ Ankara’nın başkent olması,
♣ Cumhuriyetin ilanı,
♣ Halifeliğin kaldırılması,
♣ Kadın-erkek eşitliği,
♣ Şapka ve kıyafet devrimi,
♣ Uluslar arası saat, takvim ve ölçüler,
♣ Harf devrimi,Türk dil ve Tarih kurumlarının kurulması,
♣ Üniversite reformu,
♣ Güzel sanatlar,
♣ Medreselerin kapatılması,
♣ Tarikatların kapatılması,
♣ Milli Eğitim Kanunu,
♣ A.O.Ç. nin kurulması,
♣ Kabotaj kanunu,
♣ Medeni kanun,
♣ Ceza kanunu,
♣ T.C. Anayasa maddeleri,
♣ Şeriat mahkemelerinin kapatılması,
♣ Laiklik ilkesi,
♣ Anıt Kabir’in varlığı,
♣ Türk milletinin Mustafa Kemal ATATÜRK’e olan sevgi, saygı, vefa, sadakat ve bağlılığı.
Şayet, Milli Görüş ekolünden çıkan fikirlere, son 7.5 yılın icraatlarına, yapılanmaya, çıkarılmaya çalışılan değişikliklere ve yapay sorunlara bakarsanız, Başbakanımızın Cumhuriyetimizin kurucuları, Cumhuriyet devrimleri ve Cumhuriyet kurumları ile kavgalı olduğu anlaşılacaktır.
Kavganın özünde, laik Cumhuriyete ve çağdaşlık devrimlerine itiraz vardır.
Sayın Başbakanımızın kafası gerçekten çok karışık görünüyor. Danışmanlarının onu yanlış yönlendirdiklerini ve bilgilendirdiklerini düşünüyorum. Yoksa hiçbir devlet adamı ülkesine karşı, hiç bu kadar çok ikilemler içinde olamaz.
Cumhuriyetimiz, kurulduğu tarihten bu yana, ilk defa, parçalanma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Timurleng ile Yıldırım Beyazıt ordularının yaptığı kardeş savaşının sonunda, biri mağlup, diğeri de zayıflamış çıkarken, düşmanlarımız güç kazanmıştır.
Bu günkü kamplaşma sonucundan Türkiye Cumhuriyetinin zayıf çıkacağı muhakkaktır. Bu kamplaşma sonunda, şimdi yüzümüze gülen dost (!) devletler güç kazanacaklardır.
Başkalarının ahlaksızlıklarını(!) yermeyi bırakıp, kendi ahlak seviyemizi ve birliğimizi yükseltmenin yollarını arasak, daha akılcı olmaz mı?
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: