BAŞKENT ANKARA’DA BİR GEZİ

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40

Türkiye çapında oluşturulan Kalkınma Ajansları ve Valiliklerin verdikleri desteklerle yörelerimiz turizm konusunda hayli ileri noktalara taşındılar.  Yurtiçi ve dışında önemli fuarlarda yer alıyorlar, ilgi topluyorlar. Ankara da uzun yıllardan sonra EMITT Fuarında yer aldı ve başarılı bir tanıtım etkinliği gerçekleştirdi; son günlerde de nerdeyse her hafta bir ilimizin Tanıtım Günü etkinliğine tanık oluyoruz.  Gelecek aylarda da turizm açısından da  önemli iki Fuar gerçekleşecek. Gerçekten ilgi gören bu etkinlikler aklımıza Cumhuriyetimizin Başkenti olmasından bu yana her alanda büyük gelişmeler kaydederek büyüyen Ankara’nın tarihi, doğal ve kültürel varlıklarını tanımak için keşfe çıkma fikrini getiriyor.

Kale’ye çıkıp, daracık sokaklarda evlerin cumbaları altında yürüyerek surlara çıkıyoruz. Şehri yukarıdan seyre dalıp, Gençlik Parkı, Opera Binası ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Tarihi Gar, Atatürk Kültür Merkezi’nin hoş görünün tanıkları Hacı bayram camii ve bitişiğindeki Agustus Tapınağı, Çankaya Hacettepe Üniversitesi ve Hamamönü, Anıtkabir’in bulundukları yerleri birbirimize gösteriyoruz. Oturduğumuz semtleri, apartmanları bile arayanlar var aramızda.

Akkale’ye geliyoruz. Galatların M.Ö.2.yüzyılda Ankara’ya yerleşmeleri sırasında var olduğu kabul edilen kale, Roma İmparatoru Caracalla , Bizans İmparatorları II. Konstantinos   ve III.Leon  çeşitli ilave surlar yapılara  tamiratlar  görmüş, Selçuklu Sultanları 1.Alaeddin Keykubad yeniden onartmış,1249 II.Keykavus  ilaveler yapılmış.

 Kurtuluş Savaşı yıllarında Sakarya Meydan Savaşı esnasında 9 Eylül 1920’da göreve başlayan hükümetin ilk yapacağı işler arasında eski eserlerin derlenmesi ve müzeler kurulması konusunun yer aldığını, Ulu Önderimiz Atatürk’ün direktifiyle 1921’de Ankara Kalesi içindeki Akkale’de Eti Müzesi’nin 1923 yılında da Etnografya müzesinin kurulduğunu hayranlıkla öğreniyoruz. Ankara’nın ilk sanayi müzesi olan Çengel Han’daki Rahmi M.Koç Müzesi’ni ziyaret ettikten sonra,Anadolu Medeniyetleri Müzesine doğru yürüyoruz.

 Yurdumuzda izlerini bırakmış medeniyetlerin bıraktıklarının ihtişamını Anadolu Medeniyetleri müzesini gezince anlıyoruz. Müzenin almış olduğu uluslararası ödülü hak etmiş olduğunu görüyoruz. Ulu Önderimizin edebi yete intikalinden sonra bir süre misafir edildiği Etnografya müzesinde ninelerimizin çeyiz sandıkları ile gelinliklerini,  Hava Kuvvetleri Müzesinde Atatürk’ün direktifiyle 1937 yılında havadan çekilmiş ören yeri fotoğraflarını, Haritacılık Müzesinde 1886 yılında yapılma kabartma haritaları görüyoruz. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzesindeki tarihi TBMM salonunda Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyetimizi kuruluş çalışmalarını hissedip gururlanıyoruz. Ankara Garının önünden Anıtkabir’e giderken Ankara’nın sahip olduğu 40’ın üzerindeki müzesinden biri TCDD Demir Yolları Müzesindeki Buharlı lokomotifleri görüyoruz.

Aslanlı yoldan ilerleyip Atamıza huzuruna çıkıp şükranlarımızı sunduktan sonra, Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesinde ülkemizi bağımsızlığa götüren destanı izliyoruz.

 Ulus’taki Samanpazarı, Anafartalar Caddesi, Suluhan ve Hal civarındaki tarihi hanlar, mağzalar, iğneden ipliğe her şeyin bulunabildiği küçücük dükkanlar, restoranlar arasında yapılan gezinti bize sadece alışveriş havasını değil tarihi hissettiriyor. Kızılay’daki Sakarya, İzmir , Yüksel yaya bölgeleri mağazalar, kitapçılar, kafeteryalar, restoranları ile cıvıl cıvıl canlı  her yaştan insanlarla dolu. Tunalı Hilmi, Kuğulu Park, Cinnah Caddesi, Gaziosmanpaşa, Ata Kule  civarları alışveriş imkanları Avrupa havasını yaşatıyor.

Şehirde, Ankara’nın geleneksel yemeklerinin yanında ülkemizin her bölgesinden lezzetlerle karşılaşmamamızı, Türk Mutfağının da başkenti olarak şehrin yeni bir özelliğini keşfetmemizi sağlıyor.

 Devlet Tiyatrolarının başta Ulus’taki tarihi dokuyu da seyirciye yaşatan Büyük ve Küçük Tiyatro ile Oda Tiyatroları başta olmak tiyatroların bulunduğu semtler üzere, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Devlet Opera ve Balesi’nin Opera’da gösterilerin bittiği yerlerde trafiğin yoğunlaştığı ve gecelerin canlandığı hemen gözümüze çarpıyor. Bu canlılığın, Opera’daki Cumhuriyetimizin ilk kültür merkezi olan Resim Heykel Müzesi Salonundaki korolardan birinin verdiği konserden çıkanlarla daha da arttığını fark ettik.

Üniversiteler, Belediyeler ve özel kuruluşlara ait Kültür Merkezlerinin sanat galerilerindeki resim fotoğraf sergileri,  konserler ve düzenlenen çeşitli etkinlikler canlılığı şehrin her köşesine taşıdığı gibi, Ankara akşamlarına ayrı bir renk kattığında fikir birliğine varıyoruz.

Ankara’nın ilçelerinden Polatlı’da Gordion Müzesi, Sakarya Şehitler Anıtı ve Müzesi, Dua Tepe, Tarihi İpek güzergahı üzerinde yer alan Nallıhan’daki Kuşcenneti, Beypazarı’nda eski tarihi evleri, Çubuk’ta Kara göl, Haymana’da Cimcime Sultan Türbesi ile Gâvur Kalesi, Kızılcahamam’da Soğuksu Milli Parkı, Çamlıdere Fosil Vadisi ve Çamkoru, Güdül Kirmir vadisi ve mağaraları, Ayaş’ın çeşmeleri ile Kalecik Kalesi ve Roma köprüsü gibi Roma, Bizans Selçuklu, Osmanlı dönemlerden kalma han, hamam, kervansaray, camii ve çeşmeleri görmeyi, Şereflikoçhisar’daki Tuz Göl ile Gölbaşı’nın sahil kasabasını aratmayan kıyılarında eşsiz doğa güzelliği arasında yürüyüş yapmayı başka güne bırakıyoruz.

Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün bu konularda çok güzel yayınlar hazırlattığını ve yine İl Müdürlüğümüzün önderliğinde çeşitli grupların bu tespitlerin ışığı altında çalışmalar yaptığını da hatırlatmak isteriz.

Bütün bu imkanları ve Ankara’da yapılmakta olan film ve müzik festivallerini ürün haline getirip, dileyenlerin yararlanması için piyasaya sürecek bir inisiyatife ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.