Antalya turizmde nereye gidiyor?
Gelecek 10 yıl Antalya için çok önemlidir. Yakın ve uzak coğrafyalarda çok rakip var. Onlar, sürdürülebilirlik adına ne gerekiyorsa yapıyor, biz birçok alanda geride kalıyoruz. Antalya’nın en büyük sorunu yoğun ve plansız göçtür. Antalya için yeni hikayeler yazma zamanı geldi de geçiyor.
Şehir, içeriden ve dışarıdan patlayan bu göçe hazırlıksız yakalandı.
Her yerden geldiler.
Herkes geldi.
Kıvamı, ölçüleri, içeriği belli olmayan bir aşure çıktı.
Fiziksel olarak büyümeyen kent, aldığı göçlerle patlamaya hazır bir balona döndü.
Tıpkı Venedik gibi...
Barcelona gibi.
Fiziksel büyüme olmadan artan nüfus trafiği kilitledi
Göç edenlerin çoğu vasıtaları ile geldiler. Ana arterler bir yana sokaklar bile doldu. Yollar adeta sinir savaşları yapılan arenalara döndü.
Geçmişte on dakikada varılan yere, bugün kırk dakikada zor gidiliyor.
Kenti baştan sona kat eden çevre yolları bile arık bu yükü kaldıramıyor.
Trafik krizinin iki alanda olumsuz etkisi var.
Birincisi, bundan beş yıl önce, turistin havalimanından kırk beş dakikada vardığı bir destinasyona şimdi iki saatte zor ulaşılıyor. Antalya’dan bir buçuk saat süren Alanya’ya şimdi 3 saati aşan bir zamanda varılıyor.
Böyle uzun ve meşakkatli bir seyahat ile tatile başlayan turist bunu hoş görür mü?
Madalyonun öteki yüzünde de, çalışanlar var
Sekizde işbaşı yapması gereken çalışan, evinden en geç altıda çıkmak zorunda. Yarım kalan uykusunu servis aracında tamamlamaya çalışıyor.
Gece yarısı mesaisi biten çalışan, evi kentin öteki ucunda ise, saatler sonra varabiliyor.
İnsan bedeni ve ruhu bu zorlamaya uzun süre dayanamaz.
Bu ulaşım zorluğu da çalışanları sektörden soğutan nedenlerin başında geliyor.
Hemen vurgulamamız gereken bir gerçeklik var.
Bir zamanlar, Antalya ekonomisinin lokomotifi turizmde sağlıklı bir finansal denge vardı.
İşletmeler kazanıyordu. Çalışanlarına verdikleri maaş ailelerin geçimine fazlası ile yetiyor ve hatta birikim bile yapabiliyorlardı.
Ama…
Antalya orta ve alt gelirlinin rahatça yaşayabileceği bir kent değil artık. Dolayısı ile Otellerde makul bir ücretle çalışıp aile geçindirenler arasında tersine göç hızlandı.
Ev kiraları patladı.
Beslenme artık çok pahalı.
Eğitim ücretleri ailelerin limitlerini aştı.
Eğlenmek uzak bir hayal oldu.
Antalya’nın turizm için cazip değerlerine gelirsek.
Doğa?
Sanat?
Kültür?
Bu kente ait geleneksel hoşgörü ve konukseverlik?
Her sokağında, her mekanında hissedilen o huzur?
Saygı?
Ruhları dinlendiren o güzel dinginlik?
Bunlar kaldı mı?
Bu saydıklarımız olmadan, sahillere dizili dev tesisler ne kadar süre ile bir cazibe unsuru olabilir ki? Kentin pazarlamasını sadece bu tesislerden beklemek ne kadar doğru?
Son söz:
Antalya için yeni hikayeler yazma zamanı geldi de geçiyor. Sahillerden kilometrelerce içeriye doğru devasa bir alanda, bunun için yeterince bilgi ve değer var.
Şimdi, sahilleri Toroslar ve yaylalar ile bir arada harmanlama zamanı.
Odağına tarihi, gelenekleri, kültürü, doğayı, mutfağı, sporu ve sanatı alan yeni bir model oluşturmak için hemen harekete geçme zamanı.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: