AH GÜZEL İSTANBUL!…
Medeniyetlere beşik, İmparatorluklara başkent, İslam dünyasına 400 yıl merkez olan, uğruna nice savaşların yapıldığı, tarih boyunca Avrupa ve Asya devletlerinin ilgi alanından çıkmayan, bestekarlara şarkı, şairlere şiir konusu olan, sinesinde nice aşkların, acıların ve anıların yaşandığı AH GÜZEL İSTANBUL!…
Bu güzel kentimize neler yakıştırıyoruz neler...
Aslında, bu güzel kentimize neler yakışmaz ki… Bu ayrı bir konu.
Şimdi gelin İstanbul’u birlikte sentezden geçirelim…
İstanbul, geçmişte hangi medeniyetlere beşik oldu?
- Antik çağda bölgenin ticaret merkezi oldu.
- Doğu Roma İmparatorluğu başkenti oldu.
- Bizans İmparatorluğu başkenti oldu.
- Osmanlı İmparatorluğu başkenti oldu.
- Hilafetin başkenti oldu.
İstanbul’u bugün nasıl tanımlıyoruz?
- Turizmin başkenti olduğunu,
- Sanayinin başkenti olduğunu,
- Ekonominin başkenti olduğunu,
- Kültürümüzün başkenti olduğunu,
- Avrupa kültür başkenti olduğunu,
- Türkiye’nin finans merkezi olduğunu,
- Yazılı ve görsel medyanın merkezi olduğunu.
İstanbul’dan daha neler istiyoruz?
- Bölgenin finans merkezi olmasını istiyoruz,
- Dünya kongre merkezi olmasını istiyoruz,
- Dünya olimpiyatlarına ev sahipliği yapsın istiyoruz,
İstanbul, bu beklentileri karşılamaya hazırlandı mı?
İstanbul’umuzu hepimiz seviyor ve çok şeylere layık olmasını istiyoruz ama, İstanbul, en son resmi kayıtlara ve adrese dayalı insan sayısına göre 12.573.000 sabit ikamet eden nüfusu ile bu gün İstanbul’da yaşayanların ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayabiliyor mu?
Tabii ki, kocaman bir HAYIR!
Peki, niye kocaman bir HAYIR?
Tüm İstanbul halkı her gün, yaşıyor, görüyor, biliyor, öflüyor, pöflüyor, ağlıyor, bağırıyor, çağırıyor, sinirleri bozuluyor, kalp atışları bozuluyor, ÇÜNKÜ;
- Konut sayısı yetersiz iken,
- Mevcut konutların binlercesi yıkılmama mücadelesi verir iken,
- Kaçak konut yapımı önlenememiş iken,
- Ruhsatsız yüz binlerce konut ve iş yeri var iken,
- Yollarımızın hepsi yapılmamış iken,
- Mevcut olan yollarımızın bakımına yetişilemez iken,
- Oto-park sorunu giderilememiş iken,
- Toplu ulaşım gereksinimi karşılanamamış iken,
- İstanbul’un; Londra, Paris, Berlin, Moskova, Viyana v.s. v.s gibi kentlerden daha eski bir tarihi geçmişi olmasına rağmen, bu kentler ile İstanbul kentinin metro ağında, telafisi mümkün olmayan bir fark var iken,
- Trafik kaosu ve anarşisi önlenememiş iken,
- Su yetmez iken,
- Bazı semtlerde saatlerce elektrik kesintisi devam eder iken,
- Doğal gazımız kışları ikide bir satıcıları tarafından kesilir iken,
- Kanalizasyon sorunu halledilememiş iken,
- En küçük yağmur da su basmaları giderilememiş iken,
- Kentin güvenliği sağlanamamış iken,
- Hava, deniz, kara ulaşım terminalleri ihtiyaca cevap veremez iken,
- Asya ile Avrupa arasındaki köprüler ihtiyacı karşılamaz iken,
- Kentin temizliğini sağlayamamış iken,
- Kentin kır kültürüne teslim olmasını önleyememiş iken,
- İşsizliği gidermede ümitlerimizi tüketmiş iken,
- Hırsızlık, kapkaç sorunları devam ederken,
- Gıda üreten ve satan işletmecilerin denetimi sağlanamamış iken,
- Kente dağılmış küçük sanayi atölyeleri patlamaya hazır birer bomba iken,
- Beklenen büyük deprem felaketi İstanbul’u perişan edecek iken…
Şimdi aklı başında olan her kese soruyorum;
Güzel İstanbul’umuz, sıraladığım ana altyapı sorunlarına rağmen:
- Bölgenin finans merkezi nasıl olur?
- Dünya kongre merkezi nasıl olur?
- Dünya olimpiyatlarına nasıl aday olur?
Ah biz Türkler!
Biz Türkler; hırslı, hayalperest ve duygusal bir milletiz. Her konuda lider olmak, her konuda en büyük olmak isteriz. Bu istek ve tutku bizde taa.. orta Asya’dan bu yana devam ediyor. Cengiz Han dönemi, Atilla dönemi, Timur dönemi, Fatih dönemi,Yavuz dönemi, Kanuni dönemi, ve günümüz dönemi.
Bir yerlerde dünya lideri olmak kulağa hoş geliyor. Lider olmak, büyük olmak hırsımızın sıkıntılarını ve sonuçlarını Osmanlı İmparatorluğu döneminde fazlası ile yaşadık ve bedelini de milletçe çok acı ödedik.
Dünyaya rezil olabiliriz!
Bu gün, kontrol altına almakta zorlandığımız güzel İstanbul’umuzu daha da bataklığa çekecek yeni projeler peşindeyiz. Dünyaya rezil olabileceğimiz, erken düşünülmüş projeler.
Yukarıda sıraladığım, aklıma gelen (Gelmeyenleri de siz ilave ediniz!) yaralarımızı saralım, hastalıklarımızı iyileştirelim, sağlıklı nefes aldığımızı hissedelim, önümüzü görelim, öz güvenimiz artsın, ondan sonra liderlik organizasyonlarını hep birlikte ele alalım.
İstanbul’umuzun değerini;
- Aklımızı doğru kullanarak,
- Planlayarak, projeleyerek,
- Bilinçli çalışarak,
- Fakir halkın emanet parasını yerinde kullanarak,
- Kentin önceliklerini dikkate alarak,
- Dürüstçe ve adilane kullanarak yükseltebiliriz.
K. Ünsal BARIŞ
[email protected]
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: