Venedik, artık turist istemiyor...

16’ncı yüzyılda donmuş kalmış bir şehir olan Venedik, tarihi değerlerine zarar vereceği korkusuyla artık turist istemiyor. Ancak yine de dünyanın dört bir yanından milyonlarca insan bu "Su Şehri"ne akıyor.

Turizm Aktüel Turizm Aktüel 31/12/2019 23:40
Venedik, artık turist istemiyor...

Avrupa'nın, belki de dünyanın en romantik şehri. Başka tanımlamaları da var: “En Sakin Belde”, “Adriyatik Kraliçesi”, “Su Şehri”, “Maskeler Diyarı”, “Köprüler Şehri” “Yüzen Şehir”, “Kanallar Şehri” gibi...

Yer yer yosun tutmuş taş sokaklarında yürürken kendinizi 16’ncı yüzyılda yaşıyormuş gibi hissedersiniz. Bir köşede İtalyan Rönesansı’nın Venedik Ekolu liderlerinden Titian’ı veya Giovanni Bellini’yi tuvaline fırça darbeleri atarken hayal edersiniz. Yazar, maceraperest, kadın avcısı Kazanova, her biri sanat eseri gibi süslenmiş, çiçeklerle donatılmış balkonlardan birindeki bir sevgiliye serenat yapar gibidir. Bir köşeyi dönerken dünya gezgini Marco Polo’yu görür gibi olursunuz. Barok dönem bestecilerinden Antonio Vivaldi’nin veya Tomaso Albinoni’nin bir eserini mutlaka işitirsiniz. Mutfağında yemek yapmakla meşgul bir kadının söylediği aryayı, bir pencere aralığından duymanız bile son derece olağandır.

 

115 ADACIK, 400’DEN FAZLA KÖPRÜ

 

İtalya’da Veneto bölgesinin idare merkezi Venedik, Po Nehri’nin deltasında, hilal şeklindeki lagünün ortasında, uzunluğu 3 kilometreyi, genişliği ise 1.5 kilometreyi bulan 115 kadar adacık üzerine kurulu. Bu adacıklar 400’den fazla köprüyle birbirine bağlı. Bu adalar da köprülerle anakaraya uzanır ve merkez olan Mestre’ye gider. Büyük Kanal, şehri ikiye ayırır. Kanalın her iki kıyısında 15’inci yüzyıldan kalma birçok saray yükselir. Kanalların toplam uzunluğu 52 km’dir. Bugün “Centro Storico” (Tarihi Merkez) olarak bilinen bölgede 76 bin kişi oturur ve bu nüfus artmaz.

İtalya’nın barbar istilasına uğradığı sıralarda Adriya Denizi’nin kuzeyinde yaşayanlar tarafından Piave ve Adige nehirlerinin ağzındaki kumlu adacıklara 452 yılında kurulmuştu. Evler, kiliseler ve saraylar kumlara çakılan ahşap sütunlar üzerine oturtuluyordu. Su yükseldiği zaman (Acqua Alta) bazı meydan ve sokaklar su altında kalır.

1866’da İtalya’ya katılan kent, 1960’larda yükselen suların tehdidi altına girdi. Bilim adamları, kentin pek çok bölümünün sular altında kalma tehlikesine karşılık önlem aldı. Kent planlamasında yapılan değişiklikler sayesinde Venedik, 1975’ten sonra batma tehlikesinden kurtuldu. Tarih ve kültür varlığının korunması işini de 1962’de Avrupa Konseyi üstlendi.

 

TURİST YASAĞI GENİŞLEYEBİLİR

 

Günümüzde resmi makamlar da halk da turist istemiyor. Tarihe zarar verdiklerini düşünüyorlar. Bu yüzden bazı yerler turist ziyaretine kapalı. Turist yasağının zamanla genişlemesi ihtimali ise turistleri korkutuyor.

Venedik, gondollarıyla ünlü. Gondol, tek bir taraftan çekilen kürekle düz hareket etmeye elverişli bir tekne. Günümüzde 400 kadar kalmış olmakla birlikte 16’ncı yüzyılda en az 10 bin gondolun kanallarda dolaştığı biliniyor. Gondollarla ilgili kanunlar da o yıllarda konmuş, siyahtan başka bir renge boyanamayacakları vurgulanmış. Bugün bir gondol sürücüsü olmak, İtalya başbakanı olmaktan daha zor.

San Michele, Burano, Murano, Torcello adaları ve bir dil şeklinde uzanan ünlü sayfiye merkezi Lido da Venedik’e bağlı. Şehir yüzyıllar boyu önemli bir ticaret merkezi oldu. Bir zamanlar 3 bin 300 gemiyle Akdeniz ticaretine hakimdi. İstanbul’un Türkler tarafından alınması ve Fransa krallarının İtalya seferleri Venedik’e çok büyük darbe indirdi.

Kentte sanatsal değeri olan 450 kadar saray ve eski ev var. Ancak bunların pek azı bugünkü sahiplerinin elinde. Çoğu ev, işyeri ve saray otel oldu. Dünyanın en büyük resim okullarından biri Venedik’te kurulu. Venedik Okulu, heykeltıraş ve mimar da yetiştiriyor.

 

“Görmeden geçmeyin” mekanları

 

Basilica di San Marco

 

San Marco Bazilikası. San Marco Meydanı’nda, Dukalık Sarayı’nın yanındaki kilise. Aziz Markos’un 829’da İskenderiye’den getirilen kutsal kalıntılarını muhafaza için yapılan kilisenin inşaatına aynı yıl başlandı. Kilise, Yunan haçı biçiminde. Ortada daha geniş bir kubbeyi çevreleyen dört Bizans kubbesiyle örtülü. Ana kapısı üzerinde, Constantinus’un Roma’daki Trajanus Kemeri’nden İstanbul’a getirttiği, 1204’de Venedik’e, 1797-1815 arasında da Paris’e götürülen yaldızlı tunçtan dört at heykeli bulunuyor. Aziz Markos’un kalıntılarını kapsayan ana mihrabın üzeri, 1105’te İstanbul’da yapılan daha sonra 14’üncü yüzyılda elden geçirilen değerli taşlarla, mineli altın ve gümüş levhalarla kaplı.

 

Burano

 

Venedik lagünü içinde 4 bin kişinin yaşadığı bir ada. Buriano ailesi tarafından ilk kez yerleşime açıldığı için bu adla anılıyor. Dantel işçiliği ile ünlü. O kadar güzel danteller yapılıyormuş ki Leonardo da Vinci bile adaya gelip bir tane satın almış. Bugün tüm Avrupa’ya ihraç ediliyor. Ada, değişik, parlak renkli evleriyle de biliniyor. Böylece her balıkçı, denizde iken evini görebiliyormuş. Gelenek bugün de sürüyor. Evini boyamak isteyen, resmi kurumlara başvuruyor. Kendisine diğer evlerle uyumlu olacak bir renk veriliyor.

 

Ca’ d’Oro

 

Altın Ev. Santa Sofia Sarayı olarak da biliniyor. Büyük Kanal’da Gotik üslubunda yapılmış en güzel evlerden biri. 1420-1440 arasında yapıldı. Yapının cephesi yaldızla kaplandı. Yaldızla kaplanmayan yerleri de dönemin görkemine yakışır biçimde kırmızı ve mavi renklerle boyandı. 1922’de onarıldı. İçindeki mobilya, tablo ve sanat eserleriyle birlikte devletin denetimine geçti.

 

Campanile

 

Çan Kulesi. San Marco Meydanı’nda. 99 metre yüksekliğinde. Kare şeklinde 12x12 metrelik kaide üzerinde yükseliyor. İlk kez 1514 yılında yapıldı. Ancak 1902’de yıkıldı. Kuleyi yıkılırken gösteren bir fotoğraf, bütün dünyada heyecan yarattı. Ancak daha sonra fotoğrafın sahte olduğu anlaşıldı. 1912’de yapılan yenisi bugünkü hali.

 

Canal Grande

 

Büyük Kanal. Kentin en önemli su trafiği koridorlarından biri. Ters S biçiminde. San Marco Bazilikası’ndan Santa Chiara Kilisesi’ne kadar uzanıyor. Uzunluğu 3.8 km. Genişliği 30-90 metre arasında değişiyor. Ortalama derinliği de 5 metre. Burada gondollar, deniz taksileri, küçük vapurlar (vaporetto) ve motorlar, ulaşımın yükünü taşıyor. Her iki yanında saraylar, kiliseler, oteller ve kamu binaları sıralanıyor. Üzerinde üç köprü bulunuyor. Bunlardan Rialto Köprüsü en ünlüsü. Binalar, romanesk, gotik ve Rönesans üslubunda yapılmış.

 

Lido

 

Adriyatik Denizi’ne bakan uzun ince bir ada. Kum olan sahili, 11 km boyunca uzanan, yerleşim, oteller, restoranlar ve alışveriş bölgesi. 20 bin kişilik nüfusu hemen hiç değişmiyor. Venedik Film Festivali her eylül ayında burada düzenlenir. 1202’de Dördüncü Haçlı Seferleri için askerler burada toplanmıştı. Thomas Mann’ın klasik romanı Venedik’te Ölüm bu bölgeyi konu aldı. Anakaraya ve Marco Polo Havaalanı’na deniz taksileri sefer yapıyor.

 

Mestre

 

Anakaradaki Venedik. Lagüne kıyısı olmasının dışında suyla pek ilgisi olmayan, sıradan bir yerleşim birimi. Klasik şehir yaşantısının yanı sıra turistik mağazalara rastlamak mümkün. Yakındaki Marghera kentinin sanayileşmesi üzerine Mestre de 1960’larda ve 70’lerde demografik olarak hızla gelişti.

 

Murano

 

Cam işçiliğiyle ünlü bir ada. Ününü, cam atölyelerinin çok yangın çıkarması ve anakaradan atılıp bu adayla sınırlı bırakılmasına borçlu. Cam ustaları 14’üncü yüzyılda o kadar itibarlıydı ki, kılıç kuşanmalarına izin verilir, Venedik mahkemelerinin yargılamasından muaf tutulur, kızları Venedik aristokrasisine mensup gençlerle evlendirilirdi. Buna karşılık sanatlarını başka ülkelere öğretmesinler diye Venedik dışına çıkmalarına izin verilmezdi. Daha önce balıkçılıkla geçinen ada halkı daha sonra cam sanatından zengin oldu.

 

Palazzo Ducale

 

Dukalar Sarayı. Eski Venedik Cumhuriyeti’nin seçimle başa gelen yöneticileri olan düklerin resmi konutu. 1309-1324 yılları arasında, Venedik’te aristokrasinin gücünü göstermek amacıyla inşa edildi. İtalyan Rönesansı’nın en önemli yapılarından biri. Saray zaman içinde yer yer yangın geçirdi, tabloları ve sanat eserleri zarar gördü. Kayıpları gidermek için Tintoretto ve Veronese gibi sanatçılara tablolar ısmarlandı.

 

Piazza San Marco

 

San Marco Meydanı. 1831’de planı çizilen meydan, döneminde Avrupa’nın en geniş meydanıydı. Sanatçılar buraya “Avrupa’nın Çizim Odası” diyordu. Bunun sebebi, mimar Andrea Tirali’nin zeminde çok karmaşık geometrik kaplamalar kullanmasıydı. Turistleri, fotoğrafçıları ve güvercinleriyle ünlü. Meydan, Venedik’in en alçak noktası. Bu nedenle denizin gelgit olayı ve şiddetli yağan yağmurlarla sık sık su basıyor. Fakat yükseltilmiş platformlarla günlük yaşam olumsuz etkilenmiyor.

 

Ponte dei Sospiri

 

Pişmanlık Köprüsü. Dukalar Sarayı’ndan hapishaneye bağlanan köprü. Hapse mahkum edilen suçlular, bu köprüden geçerken muhteşem manzaraya son bir kez bakar, bu güzelliği bir daha yıllar sonra göreceğini ya da hiç göremeyeceğini düşünerek pişmanlık duyardı. Yanları ve üstü kapalı olan köprü beyaz kireç taşından yapılmış. Pencerelerinde taş parmaklıklar var. Antoni Contino tarafından tasarlandı ve 1602’de inşa edildi. Köprüye adını, Lord Byron verdi. Efsaneye göre çiftler, güneş batarken bu köprünün altında öpüşürlerse aşkları sonsuza kadar sürer.

 

Ponte di Rialto

 

Rialto Köprüsü. Büyük Kanal üzerinde 1592’de inşa edildi. Venedik’te kanalların dar olması, köprülerin kolay yapılmasını sağladı. Rialto köprüsünün olduğu yerde daha önce var olan tahta bir köprü, 1512’de bir yangın nedeniyle yok oldu. Fra Giovanni Giocondo, yanan köprünün yerine taş bir köprü yapılmasını teklif etti. Mühendisler Vincenzo Scamozzi (1552-1616) ve Antonio da Ponte (1512-1597) tarafından sunulan planlar arasında tercih yapmak zor oldu. O zamanlar 75 yaşında olan Da Ponte’nin tasarımı kabul edildi. İnşaat 3.5 yılda bitirildi.

 

San Giorgio Maggiore

 

Küçük bir ada. Adanın büyük bölümü, aynı adla anılan kiliseye ayrılmış durumda. Kilise 1566’da ünlü mimar Andrea Palladio tarafından yapılmış. Ancak bir sanat merkezi, bir kütüphane ve bir açık hava tiyatrosu da adada bulunuyor.

 

Santa Maria della Salute

 

Katolik kilisesi. Adından da anlaşılacağı üzere “sağlık” kilisesi. Çok kötü bir veba salgını, 1630’da Venedik’i kırdı geçirdi. Salgın bittikten sonra Venedikliler, şükranlarını sunmak üzere bir sağlık kilisesi yapmaya karar verdiler. Baldassare Longhena tarafından tasarlanan kilise, üç yılda ölen 45 bin kişiyi anmak için inşa edildi (O zamanlar nüfus 150 bindi). 100 bin tahta sütun üzerine kurulan kilise, mermer tozuyla kaplanmış tuğladan yapıldı.

 

Torcello

 

Ünlü adalardan en sakini ve en tenha olanı. Oysa eskiden, politik ve ekonomik olarak Venedik’ten daha güçlüydü. Bu gücünü de İstanbul (Konstantinopolis) ile olan ticari bağlarına borçluydu. Zamanla bataklık haline geldi. Nüfusu da nüfuzu da azaldı. Şimdi piskoposluk merkezi. Tarihi yapılarını görmeye değer.

 

Torre dell’Orologio

 

San Marco Meydanı’ndaki saat kulesi. İlk yapıldığı 1496-99 yıllarında, Avrupa’da bulunan yüzlerce astronomi saatinden biriydi. Mekanizması, 1750’lerde Bartolomeo Ferracina tarafından tamamen değiştirildi. Zamanla tamir gördü. Restorasyon sırasında bazı orijinal parçalarının çalındığı iddiaları bölge halkını çok kızdırdı. Saat 24’e bölünmüş. Yelkovanı yok. (Para Dergisi)

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.