Usta Bakan ve Uzman Sektör –eşittir- Verimlilik...
Hüseyin Baraner, 4 yıl önce Ertuğrul Günay hakkında söyledikleriyle, bugünkü Ertuğrul Günay’ı hatırlatıyor ve bu konuda çarpıcı tespitlerde bulundu.
'Ertuğrul Günay, Kültür ve Turizm bakanlığı için ivedi olan dünya görgüsü, insan ve doğa sevgisi, geniş kültür altyapısı, sanat ve tarih aşkı, duygu derinliği ve dinamik gözlem niteliklerini fazlası ile taşıyor.
Günay sektördeki tüm turizmcileri eşit bir şekilde kucaklayacağına inanıyoruz. ''60. hükümetin bir 'İcraat Kabinesi' olarak kabul gördüğü genel anlayışı içinde istikrarlı, politik ve ekonomik ortam isteği, sektörümüz nezdinde her gün artmaktadır. Şimdi önemli olan, bu beklentinin altını doldurarak gerekli adımların sağlam bir şekilde atılarak sektörel gelişmeleri ve artı verileri hızlandırmaktır.''
''Türkiye'nin hedefi, dünya turizmde ilk 10 değil, ilk 3 içinde yer almak olmalı…
Ayrıca bu olumlu durumu destekleyecek ve güçlendirecek 25 yıllık bir tecrübe sektörümüzün her kesiminde mevcuttur. Bu sektörel tecrübe Türk turizminin ikinci kalkınma ve gelişme hamlesi için iyi niyet içerisinde her türlü işbirliğine hazırdır.'' Son yıllardaki gelişmelerde Türk turizminin sadece fiziki olarak büyüdü, büyütüldü, boy attı, böylelikle vücudunun sadece belirli kaslarının güçlendi.
Yukarıdaki satırları Temmuz 2007' de yazmışım...
Ertuğrul Günay yazdığım gibi çıktı. Çevre anlayışında taviz vermedi, Kültür, sanat, tarih olgusunu yeniden Türk turizmine entegre etti. Hoş görü ile her düşünceye ve gruba yaklaştı ve fikirlerini, aldı .Son dönemin bazı gerginliklerinde bazen üzüldü bazen sevindi ama hep sevdi ve saydı. Hızla gelişen Türkiye'nin iç dinamizminin yarattığı siyasi ve konjonktürel fırtınalarda turizm sektörünün çıkarlarını korudu: Türk turizminin dünya piyasalarındaki piyasa payının artmasında liderlik etti. Anadolu'da turizm ve kültür heyecanını yeniden filizlendirdi.
Şimdi geldik Temmuz 2011’e...
Türkiye'nin en dinamik sektörü turizm, Ertuğrul Günay ile yola devam dedi. Bu karar Türk turizmcilerinin büyük çoğunluğunu sevindirdi. Bizde buradan Sayın Günay'ı sektörümüz adına kutluyor ve başarılarının devamını temenni ediyoruz.
Ama şunu da peşinen söyleyelim: ‘Önce çıraklık, sonra kalfalık dönemi yaşadık, şimdi ise ustalık dönemine girdik’ diyen bir hükümetten Türkiye de artık doğal olarak ‘Ustalık işi’ beklentisine girer. Çırağın dağınıklığını, kalfanın ince hesaplardaki hatalarını affedebiliriz ama ‘Usta’dan mükemmel iş bekleriz.
Türkiye’de 9 yıldır her şeye güzel renkli camlara sahip AK Parti gözlüğüyle bakmamız gerekti. Zaman zaman güzel görüntülere şahit olsak da, ara sıra bu gözlüğü çıkarıp, ekonominin gerçek parlaklığını, rekabetin gerçek renklerini, çevre bilincinin gerçek netliğini ve vizyon sahibi olmanın gerçek aydınlığını unutmamalıyız. Ara sıra gözlüğün üstünden bakmalıyız.
Birçok güzel ve kalıcı çalışmaların yanında halen betonlaşmış, göçe acımasızca maruz kalan, üçte biri gecekondulardan oluşan ve çevre bilincinin gelişmemiş Türk destinasyonlarını dünya çapında bir marka yapmaya çalışıyoruz.
Antalya’nın otelleri iyi birer ürün olmuş, ya yakınındaki hanutçular? Kuşadası’nın mutfağı iyi bir ürün olmuş, ya gıda güvenliği? Belek’in golf sahaları iyi birer ürün olmuş, ya otellerin çevresi? Bodrum’un eğlence merkezleri iyi birer ürün olmuş, ya alkol zehirlenmeleri? Sultanahmet meydanı gerçek bir dünya kültür harikası olmuşta, ya oradaki mafya-vari yapılanma? Bu listeyi öylesine uzatılabilirim ki…
Şimdi gelecek dönemin esas konusuna gelelim:
Dünya turizm piyasalarına bir göz attığımızda; bir tarafta indirim peşinde koşan, her an adresini değiştirebilen büyük, devasa müşteri kitleleri görüyoruz: Öbür tarafta ise hatırı sayılır oranda ve sayıda kaliteli ve otantik yörelerde ciddi harcamalar yapan, yapabilen diğer müşteri kitlesi karşımıza çıkıyor. Türk turizmi "ustalık döneminde" enerjisini ve bütçesini yüksek harcama kabiliyeti olan müşteri kitlesine doğru kalıcı bir köprü inşa etmek için harcamalıdır.
Bu dönemde dışarıya tanıtımdan çok, artık içteki yapılanmaya ağırlık verilmeli. Belirgin ürünler yaratmaktan çok, belde ve destinasyonlarımızı birer ürün haline getirmemiz gerekiyor. Yeni hükümetten beklentimiz, ‘dünyanın en büyük akvaryumu’ gibi sansasyonel başlıklar yerine, var olan destinasyonların otantik bir havaya bürünmesidir. Yoksa yarın biri gelir, daha büyük bir akvaryum yapar. O zaman rekabet gücümüz ne işe yarar?
Türkiye’miz dünyanın tek ve gerçek açık hava müzesidir. Her yeri dünya harikası doludur. Hedefimiz kimsenin bizimle rekabet edemeyeceği, elimizden alamayacağı, kopyalayamayacağı kendi öz değer ve zenginliklerimizi dünya insanlarına en iyi altyapı ve işletme ile açmak olmalıdır. Bu anlamda kentsel dönüşüm Türk turizminin gerçek şahlanmasını sağlayacak bir beklentidir.
Böyle büyük bir ulusal beklentimizi sadece belediyelere bırakamayız. Gelecek nesillerin sosyal ve ekonomik anlamda yaşamlarını garanti altına alacak bu projelerin ana hatlarının ‘usta hükümet’ ile uzman sektör belirlemelidir. Zira son yıllarda gözlemlediğimiz kimi ‘belediyecikler’, ne çırak olabilir, ne de kalfa. Üç-beş kuruş rant için en değerli arazileri tek tip konutlara ve benzin istasyonlarına açarlar… ve dünyanın en tarihi topraklarına plastikten heykel yapıp dururlar
Belediyeler, hedeflenen vizyonu şahsi ve yerel çıkarları için mahvetmeden önce, ‘usta’, bütünleşik projeler geliştirmeliyiz. Unutmayalım ki, en geç 4 yıl sonra, bu sefer bir ustaya not vereceğiz. Ne var ki, kötü bir notta, Türkiye kaybeder.
Biz turizmciler, Ertuğrul Günay’a inanıyoruz..........
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: