Turizm kentleri özel statüyle yönetilmeli

Antalya, Muğla, İzmir gibi önemli mega turizm destinasyonu olan kentlerimizden başlayarak, yeni bir özel statü modeli üzerinde kafa yormamızın vakti geldi de geçiyor bile.

Hüseyin Baraner Hüseyin Baraner 28/01/2019 00:54
Turizm kentleri özel statüyle yönetilmeli

Eski kafa belediyecilik ile kent sakinleri mutlu olamaz, huzur duyamaz.

Sözüm bütün partilere.

Adaylar belli oldu, seçim tarihi yaklaşıyor.

Gelecek sekiz hafta içinde adayları belki biraz daha yakından tanıma fırsatı bulacağız .

Hepsine buradan başarılar dilerim. 

Şimdi gelecek iki ay; el öpmeleri, şirin görünmeleri ve havada uçuşan projeleri bir tarafa koyalım ve şehir şehir, kasaba kasaba gelecek beş yıllık süreyi dünyada uygulanan standartların en son sert ama gerekli kriterler açısından  masaya yatıralım.

Yerelde yanlış yapılanan ülkelerin, dünyada lider ülke ligine zıplamaları imkansız görünüyor. Verimsiz kentler, kalkınma koşusunda ülkelerinin ayaklarına pranga vuruyor.

Dünya son beş yılda verimlilik ve sürdürebilirlik konusunda çok değişti, Türkiye de değişecek. Belediyeler daha çok değişmeli.

Yeni nesil belediyecilik için zaman çok uygun

Biz sakinler, yarınlarımızın mutlu yaşamını, ancak yerelde yapılan doğru icraatlar üzerine kurabiliriz.

Esasında çağımızın  insanlara sunduğu imkanları doğru okuyan yeni nesil belediyecilik için zaman çok uygun.

Küresel düzeyde her türlü bilgi, deneyim ve entegrasyon mevcut.

AB uyum yasalarında ve kardeş şehir projelerinde kullanılmayan bir çok imkan atıl duruyor.

Zaten yerel yönetim vizyonunda ciddi paradigma değişikliği; bir tarafta kamu hizmet kalitesini arttıran ve yerel yönetimlere yeni ufuklar açan “Akıllı Kent Yönetim” sistemlerinden faydalanan, diğer tarafta teknolojik ve ekolojik yenilikleri sahada uygulayan dünya standartında ve kalitesinde hizmet üreten 4.0 belediye icraatlarını yeni anlayışa zorluyor.

Kahraman başkan devri kapanıyor

Yarını doğru okuyan, öğrenen, işiten, geleceğe dokunan, geleceğin nesillerinin gereksinimlerini hisseden ve koruyan akıllı, duygulu, doğaya, rüzgara, yağmura, şafağa saygılı, hassas dünya standartında ve kalitesinde hizmet üreten, dünya ölçeğinde hibe ve finansman olanaklarını takip eden,  hesap veren, yani kararlarda ve bütçe kullanımında şeffaf,  katılımcı interaktif belediyelerin tam zamanı.

‘Bu dünyada sadece yol yaparak belediyecilik yapamazsınız’ sözünü söyleyen her partiden adayların çokluğu umut veriyor.

Herkes yapılan hataların farkında

Ağaçları kesip, alüminyum kaplamalı plazaların önünde plastik sandalyede poz verenler bu ülkede seçildikçe; biz kent sakinleri olarak, kent yaşamında huzuru bulamayız. Hele turizmci olarak ne kadar uğraşırsak uğraşalım, destinasyonlarımızda üst seviye kültür ve sanat turizmini tam olarak verimli bir şekilde harekete geçiremeyiz.

En az 70 yıldır belediyelerimizde devam eden kangren düşünce “Çabuk olsun, yamuk olsun, benim adım konsun zihniyeti” ile tarih yazılamıyor, yarına eser bırakılmıyor. Zira yapılan icraatların çoğunun uzun zaman varlıklarını sürdürecek yatırımlar olmadığını çıplak gözle gördük ve görüyoruz.

Düzeltmeler, değiştirmeler, yenilemeler bitmiyor

Yeni gelen başkan düzeltiyor, yeniliyor, değiştiriyor, ondan sonra yine yeni gelen başkan, o da düzeltiyor, yeniliyor, değiştiriyor  ve yine yeni gelen başkan o da düzeltiyor ve nihayet yıkıyor.

Şehir ve kasabalarda aynı insan vücudu gibi olmalıdır , organların yeri kesin ve kalıcı olarak belirlenmelidir.

Herşey yanlış yerde duruyor gibi bir manzara sergiliyor Türkiyem.

Şu an ülkemizde durum tam tersi

Çanakkale’den Van’a, rabzon’dan Anamur’a kadar durumumuz şehir planlaması ve sağlıklı yerleşim/gelişim/dönüşüm açısından tehlike arz ediyor.

Şehirlerin tam göbeğine yapılan devasa binalar, stadyumlar, hastahanelerin yanındaki tamirhaneler, tarihi noktaların hemen yanına dikilen yüksek binalar veya gökdelenler, ormanların içine yapılan aluminyum konstrüksiyonlar, hatta destinasyonlardaki golf sahalarının ulaşım yollarına ve giriş kapılarına yapılan benzin istasyonları...

Rant mıdır, bilgisizlik midir, deneyimsizlik midir? siz karar verin!

Kibir/kompleks bütün partilerin adaylarına yapışmış bırakmıyor. İstisnalar tabii ki her partide var ve onlar bizlerin gönüllerindeki gerçek kahramanlar.

Şimdi destinasyonlara bir göz atalım  

Başta Antalya olmak üzere yoğun turist alan bölgelerde belediye başkanlığı daha da zorlaşıyor. Bir tarafta yoğun turist talebi, öbür tarafta yoğun turist talebinin yarattığı yoğun göç.  Bu ikisi aynı noktada birleşince, gerçekten olağanüstü bir durum ortaya çıkıyor. Kapasiteler geriliyor, mevcut altyapıya devamlı destek gerekiyor.

Alanya örneğine somut olarak bakacak olursak; Alanya 300 bin nüfuslu şirin bir tarihi turistik kentimiz. Ancak sezonda yerli ve yabancı toplam 4 milyon turist çekiyor ve ayrıca Türkiye’nin diğer illerinden  50 bin kişi çalışmak için şehre geliyor.

Alanya örneği çok çarpıcı

Alanya, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasına her yıl ortalama 2.5 Milyar Dolar katkıda bulunuyor. Yaklaşık 60 bin hanenin hepsi otellere komşu, şehrin günlük yaşamını turistler domine ediyor. Şehrin tüm altyapısı ve kent mobilyaları, ziyaretçiler ve tatilciler tarafından kullanılıyor. Marmaris, Bodrum, Didim ve Kuşadası’nda ve birçok yerde durum farklı değil.

Şimdi soruyorum sizlere; turizmde bir üst lige çıkmak için çabaladığımız bugünlerde, Alanya gibi kağıt üzerinde üç yüz bin kişilik bir yer olarak görünen, ancak gerçekte dört milyon kişiye hizmet veren bir belediye, hangi kriterlere göre yönetilecek, bütçelendirilecek?

Antalya, Muğla, İzmir gibi önemli mega turizm destinasyonu olan kentlerimizden başlayarak, yeni bir özel statü modeli üzerinde kafa yormamızın vakti geldi de geçiyor bile. Aksi takdirde, belediyelerin yanlış ve yetersiz bütçelendirilmeleri, turizmde memnuniyetsizlikleri de beraberinde getirecektir.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.