TEDBİR Mİ? TAKDİR Mİ?
Turizmde pay sahibi olan ülkelerin perspektifinden bakıldığında turizmin en büyük belasının genel olarak global krizler, ulusal ve uluslararası terör olayları ile bölgesel savaşlar olduğunu söyleyebiliriz.
Her ne kadar genellemeyi üç ana başlık altında toplamak yeterli ise de Türkiye’nin bu üç ana sorunun üzerinde ekstra sorunlarla mücadele ettiğini söylersek abartmış olmayacağımız gibi, bu konuda yapacak olduğumuz detaylandırma ve çeşitlendirmenin de hiç zor olmayacağını ayrıca ifade edebiliriz.
Öyle ki birinci ve ikinci Körfez krizini ziyadesi ile yaşayan Türkiye, o tarihten bu güne kaynayan Ortadoğu’nun gölgesinde turizm sektörünü canlı tutmaya çalışırken, rakiplerinin aksine şu an bir de coğrafi konumu gereği sınırlarının içerisine kadar sızmış ve ülke toprakları dışarısındaki dört bir yanında cereyan eden olaylara bana ne diyemiyor.
Zira Türkiye, Ortadoğu’nun yanında Balkanlardaki ve Birleşik Devletler Topluluğu ülkelerindeki siyasi istikrarsızlık ve karmaşıklıkların etkisinde kalmaktan kendisini uzak tutamadığı gibi mevcut hükümetin dış politika da izlemiş olduğu yol ve uyguladığı prensipler gereği de olayların merkezinde yer almak zorunda bırakılıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi son dönemlerde Doğu ve Güneydoğu illerinde artan terör olayları ile beraber, aslında neye hizmet ettiğini çok iyi bildiğimiz açlık grevlerini takip eden ve üniversitelerde baş gösteren öğrenci olaylarının artması Türkiye’nin dış dünyadaki imajını da olumsuz etkiliyor.
Bu olanlara ayrıca uluslararası arenada rakibimiz olan ve turizm sektörüne ekonomik bağımlılığı ile tanınan diğer Avrupa Birliği`ne üye ülkelerinin kendi aralarındaki özendirme, birlikleri tarafından desteklenme gayretleri ile Türkiye’deki olumsuzluklardan fırsat çıkarma çabaları sektörü zor durumda bırakıyor.
Turizmde rekabet ettiğimiz devletlerin ilgili bakanlıklarınca sektöre yeni destek ve tedbir formülleri aranırken yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen bir önceki yılların rakamlarını tutturmanın yetkililerce başarı olarak nitelendirilmesi ve turizmi özendirici politikalar, bilgi paylaşımı, finans desteği ve benzeri tedbirler yerine takdiri tercih etmeleri gözden kaçmıyor.
Altını çizdiğimiz tüm bu konulara ilave olarak…Her ne kadar sektörün lokomotifi olan turizm yatırımcısı kar marjını kontrolünde tutan kartelleşmiş ve tamamına yakını da yabancılaşmış tur operatörlerinin hakimiyetine bırakılmış olsa da… Her ne kadar büyükşehir belediye yasası ile turizm merkezlerinde bakanlığın ayırmış olduğu fonun neredeyse iki buçuk katı fazla katkı ile alt yapı yatırımlarını yapan turizm altyapı birlikleri kapatılsa da…
Savaş çıkmamasını ümit ediyorum gibi varsayımlarla kurulmuş cümlelerle değil de yazımı turizmcinin yüreğine su serpecek; gerçeklerle noktalamak istiyorum.
Tedbir yoksa alın size takdir.
Yabancı turist gözü ile dışarıdan bakıldığında Türkiye turizm için gerek iklimi, gerekse bozulmamış doğal güzellikleri ile aranıp da bulunamayacak özelliklere sahip… Bu özelliklerine bir de Türk insanının örf ve adetlerinden gelen konukseverliği, zengin tarihi, nitelikli ve bakımlı tesisleri ile geniş alışveriş imkanları eklendiğinde ülkenin coğrafi özellikleri ve konumu ile tatilci için seçenekler arasında ilk sıraya gelmesini sağlıyor.
Demek ki gelecek sezon için hiç bir tedbir alınmasa da takdir – i ilahi ile bir önceki yılın rakamlarını tutturacağız.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: