Soma'ya Ağıt
"Bir avuç kömür için, bir ömür verenlere..."
Hatice Arısoy
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne baktığımızda “SOMA” sözcüğünün karşısında şöyle yazar:”Cinsiyet hücreleri dışında,vücut hücrelerinin tümü.”Soma sözlük anlamındakine benzer bir acıyla, 13 Mayıs 2014 Salı günü öğleden sonra , kömür madeni ocağında çıkan yangın haberiyle ülkemizi yasa boğdu.Kadın erkek demeden yek vücut, 76 milyon yurttaşımızın “vicdan hücrelerinin tümü kanadı, acıdı!
Anaların, eşlerin, kardeşlerin,çocukların çığlıkları, figanları.feryatları arşa ulaşırken; can evimizden vuruyorlardı bizleri. 301 can yerin metrelerce derinliğinden, ölenlerin üzerine basarak (yaşayanların anlatımı) çıkarılıp, göz yaşlarıyla yine karayerlere gark edildi.
Toprak altında canlarını yitirenlerin yaş ortalamasına baktığımızda hemen hepsi 20 ile 30 yaşlarında olup; tek tük de 30’u iki-üç yaş geçenler vardı.Hayatları-umutları kömürle yandı,karardı! Tarihimizin en büyük maden faciasını yaşadık. Albert CAMUS:”Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız insanların nasıl öldüğüne bakın.”
Son 50 yılda madenciliğin merkezi olan Almanya,Fransa,İngiltere..gibi gelişmiş ülkelerin hiç birinde ölümlü maden kazası olmuyor.Üstelik bizlerden mislisiyle fazla kömür çıkarttıkları halde.
Maden ocakları tıpkı hava yolları gibidir.Her daim bakımı yapılacak,güvenliği sağlanacak ve çalışanları bilinçlendirilecek.Madene alınacak işçiler; tehlikenin farkında olacak şekilde kurslarla,denetlemelerle bilgilendirilmeli.Sakıncalı yönler açıklanmalı,yolunda gitmeyen durumlarda nasıl davranacakları uygulamalı çalışmalarla iyice benimsetilmeli.İş güvenliği ,gelişen teknoloji ve teçhizatlarla sağlanmalı..Bütün bu eğitimlerden sonra madene inmelerine izin verilmeli.
Bütün Ege toprakları gibi Manisa da tarım ürünlerinin;tütün,zeytin,pamuk,üzüm…bol çeşitliliği ile tanınırdı.İnsanların geçim kaynağı tarım ve hayvancılık ağırlıklıydı.Bitek ovaları,çalışkan-üretken insanları;sıcağın alnında, başları poşulu tarlalarını ekip-biçerek hayatlarını kazanırlarken;epey zamandır köylü üretimden koparıldı.Öğle ki; dışarıdan köye ekmek getirilip satılıyor.Nasıl üzülmez insan?Köylü demek üreten demektir.Ne oldu bize? Desem anlatmakla bitmez.
“İnsanı diksen bitecek” denilen topraklarımız,bağlarımız bahçelerimiz artık boş bırakıldı.Ürettiği para etmeyip,karnı doymayınca ,göçler başladı,köyler terk edildi.Asgari ücrete bile razı gelerek her şeyi tüketen,borçlanan hale geldiler.Güvenceli (sigortalı) olsun da yerin yedi kat dibi olsun razı oldular.Tertemiz havayı,kaynak sularını,doğal besinleri arkalarında bıraktılar.
SOMA’daki insanları teselli etmek hiç kolay değil.Acıları çok katmerli.Yoksulluk,güvencesizlik,işsizlik…gerçeğiyle iç içeler.Canlarından bir parçayı,evlerinin direğini,geleceklerini,hayallerini zamansız ve acımasızca kaybettiler.Dayanılır gibi değil! Devlet önce insan diyerek; yaraların sarılmasına, eğitim, çalışma ve sağlık koşullarının iyileştirilmesine öncelik vermeli.
Kadınlar! Kadınlarımız..ağıtları ciğerlerimizi dağlayan kadınlarımız;isyanınızı,yakınmalarınızı,yükselen çığlıklarınızı, ölüm karşısındaki feryatlarınız göz yaşlarınızı , ağıtlarla dile getirdiniz. Bazılarınız da sessizce, için için yandınız,yıkıldınız maden ocağının kapısında.Hastanede:”Benden iyi kim tanıyabilir yavrumu!” derken,analık böyledir diye ağladık ekran başında!Sizlerin birey olarak güçlenmeniz,haklarınızı bilerek ,sahip çıkmanız için ,ömür boyu eğitimin-bilginin içinde yoğrulmalısınız.Mutlaka meslek sahibi olarak;”Kolunuza mesleki altın bileziği takın”ki;başkalarına muhtaç olmayasınız.Ekonomik gücünüz olduğunda, pek çok zorluğu göğüslemekten yılmayacaksınız.Sizler çok dayanıklı ve güçlüsünüz!yeter ki; aklınızı kullanarak bilimin gösterdiği yolda yürüyün.Okumuş,aydınlanmış,eşitlenmiş kadının gücünden uygar toplumlar yararlanıyor.
Her alanda olduğu gibi Büyük Önder ATATÜRK;9 Haz.1937 de çıkarılan maden yasasının 2.mad.”Kadın cinsinden hiçbir şahıs,yaşı ne olursa olsun maden ocaklarında ,yer altı işlerinde çalıştırılamaz” derken kadınlarımıza verdiği değer için şükran duymalıyız.
Uygar ve kalkınmış ülkelerde nasıl, güvenli,sendikalı ve haklarını bilen insanlar olarak çalışılıyorsa;Ülkemizde de “Bilime,akla dayalı üretmeye öncelik verilmeli”.Sorumluları ve haklarımızı iyi bilmeliyiz.Doğa yasalarını tanımalıyız;ateş yakar,su boğar,elektrik çarpar,kömür yanar,grizu patlar…Doğa rasyonel olmayanı , yani akılcı,ölçüp-biçip,hesaplı iş yapmayanı vurup-yere serer.Ona hükmedecek bilgiyle donanmalıyız.Yoksa çook yanarız!
Tanrı bu ülkeye ,böylesi facialar,acılar yaşatmasın!
VAY KURBAN
Ölüm bu,
Fıkara ölümü,
Geldi,geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti,ya akşam üstü,
Bakarsın,olmuş olacak.
Bir hastan vardı umutsuz,
Hasreti uykularda,
Hasreti soğuk sularda.
Gayri iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi,kocaman korku çiçeği
Açar,derin kuyularda
Ahmed ARİF
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: