Skal Marmara Toroslara çıkıp yardım dağıttı...
Skal Marmara Kulübünün birkaç projesini hayata geçiren ve aylık faaliyetleri hakkında Üyelere bilgi veren Başkan Ferzan Kırhan konuşmasında; Fethiyede gerçekleşen Ulusal Komite toplantısı ile ilgili bilgilerede yer verdi.
Skal Marmara Kulübü Aylık Yemekli Toplantısını 20 Mayıs 2010 tarihinde Green Park Bostancı Otelde gerçekleşti. 2011 yılında gerçekleşecek Uluslar arası Dünya Konsül Üyeleri
Toplantısına evsahipliği yapmak üzere aday kulübler arasına, Türkiyeden de Kulümüz katıldı. Bununla ilgili bir tanıtım filmi çekilerek yurt dışına gönderdik ve adaylığımız onaylandı dedi.Bu toplantının İstanbulda yapılması için tüm katkılarımızı sağladık ve haber bekliyoruz şeklinde açıklamada bulundu.
Başkan Ferzan Kırhan, 17, 18 Eylül 2010 tarihlerinde Skal Int Marmara Kulübümüzün evsahipliğinde Heybeli Ada, Halki Palace’da ULUSAL KOMİTE TOPLANTI’sı yapılacaktır dedi ve katılmak isteyen üyeler için reservasyon yaptırmalarını istedi.
Başkan Ferzan Kırhan ve Başkan Yardımcısı Dilaver Doğru’nun katıldığı PENDİK HALK EĞİTİM MERKEZ’iyle yapılan toplantıda ise, bir işbirliği anlaşması yapıldı. İşsiz gençlere yönelik yapılacak , Turizm alanındaki Eğitim programları ile sertifika almaları ve iş olanağı sağlanacaktır dendi.
Başkan Ferzan, konuşmasına söyle devam etti. “Marmara Skal Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Bülent Karamanoğlu’nun Toroslarda Ermenek Balkusan Köyünde başlattığı Yardım Kampanyası ve Karne Hediyesi projesine bizlerde destek vererek, bir kamyon yardım götürdük. Öğrencilere karne hediyesi bisiklet ve giyim eşyası dağıttık.
Tarihte Karamanoğullarının başşehri olarak geçen Ermenek 12 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in hitabesiyle, Türk Dili Resmi Dil kabul edilmişti.Bu sebeple oraya yaptığımız ziyarette, Türk Dil Bayramınada katıldık.
Bundan sonra yardım kampanyası projelerimize SKAL INT MARMARA KULÜBÜ olarak hızla devam edeceğiz.”dedi.
Marmara Skal Kulübü’nün bu ayki konuğu Aşçı,Gurme ve Turizmci olan Feriye Lokantalarının sahibi Vedat Başaran oldu. Türklerin Mutfak Kültürü ‘nü Asya dan günümüze kadar üyelere ve konuklara anlatan Vedat Başaran:” Osmanlı Mutfağı Zengin’dir ama yazılı belgesi azdır” dedi.
Fransız Mutfağında 6000 den fazla reçetenin olduğunu, Osmanlı Mutfağında ise bu rakamın 1000 civarında bulunduğunu görebilirsiniz,ama teknikler çok daha fazladır. Osmanlı Yemeklerinin kayıtlarının az olması yüzünden yıllar boyunca ihmal edilmiştir. Bu mutfak kültürü son yıllarda gereken saygıyı görmeye başlamıştır” dedi.
1983 yılında İngiltere’den geldikten sonra rahmetli dostlarım Tuğrul Şavkay ve Çelik Gülersoy ile Türk Mutfağı üzerine çalışmaya başladım diyen Vedat Başaran Osmanlı Mutfağını şöyle anlattı:” 1990 yılına gelene kadar Osmanlı Mutfağı denilince akla ilk gelen Saray Mutfağı oluyordu. Ben de Çırağan Sarayı’na Yiyecek- İçecek Müdürü oldum. Alman Yöneticilere burada bir Türk Mutfağının olmasını söyledim. Prestij Otelinde böyle bir mutfağın olması gerektiğini bir restoranda bu yemeklerin ikram edilmesi üzerine sahafları dolaşarak eski yemek kitaplarını ucuza topladım. Kitapların tarihi 150 yıl öncesine kadar dönüyordu. Saray da çalışan bir Lübnanlı Arap vardı. Onunla birlikte 6 ay bu kitapları tercüme ettik ve Osmanlı Yemekle tariflerini hazırladık. 1,5 senedir Fransız Mutfağında çalışan iki Türk Aşçıyı alarak onları eğitip bu yemekleri yapmaya başladık. Tuğra Restoran böyle açılmış oldu.”
“OSMANLI MUTFAĞI GERÇEKTE AKDENİZ MUTFAĞIDIR”
“Osmanlı Mutfağı aslında bir Akdeniz Mutfağıdır. Bunun başlıca nedeni de Osmanlı İmparatorluğunun bir hanedanlık sistemine bağlı olması ve esas amacın da hanedanın sürüp gitmesidir. O devirlerde Akdeniz Çanağına hakim olan Türklerdir. İpek Yolu da Osmanlının kontrolündedir. Durum bu olunca etnik kültürlerin kaynaşması ile baharatlara sahip olan Osmanlı sayesinde mutfak gelişmiştir.İletişim dili Türkçe olmasına rağmen Osmanlıca da Arapça,Farsça,Hintçe,Ermenice kelimelerin bulunduğunu görürsünüz. Yemek isimleri de Osmanlı Mutfağına böylece girmiştir. Orta Asya o devirlerde bir altın üçgen içindedir. Bu üçgen Orta Asya- Ortadoğu ve Hindistan’dan oluşuyordu. O devirde yaşayan insanların yediklerinin yüzde sekseni O bölgede yetişiyordu. Karabiber antiseptik bir maddedir ve Büyük İskender bile onun peşinden Hindistan’a gitmiştir. O yüzden çevre coğrafyası Osmanlı Mutfağını da etkilemiştir.16 Yüzyıl da Portekizli Denizciler Afrika kıyılarını dolaşıp Hindistan’a gidince İpekyolu kontrolü Osmanlı’dan çıkmaya başlamıştır. Kaderi değişmiştir. İstanbul’a mesela kahve gelir. İstanbul halkı içme şeklini geliştirir ve Türk Kahvesi ortaya çıkar. Bugün Dünyada bilinir.”
“DOMATES VE PATLICAN HAREKET GETİRDİ”
“Amerika Kıtası bulundu.Oradan domates geldi. Frenklerle zaman zaman savaşan, onlarla ticaret yapan Osmanlı bunu alıp Frenk Bağdicanı adı vererek yemeklerde kullanmaya başlar. Bu domatesler yeşildir. Kırmızı olunca insanı zehirler diyerek çöpe atarlardı. Osmanlı da etnikler önceleri kendi mahallelerinde yaşarlardı. Bir patlıcan 7 etnik kökene verildiğinde her biri 5 çeşit yemek yapsa, birden bire sizin mutfağa 35 yemek girmiş olur. Mesela patlıcan Hint-Çin orjinlidir onu da belirteyim.”
“HAREM OSMANLI MUTFAĞINI GELİŞTİRMİŞTİR”
“Osmanlı daki Harem düzeni sadece padişahların kadınlarının, cariyelerinin yaşadığı bir yer değildir. Orada çeşitli kültürlerden gelen bu kadınların birde bildikleri yemek kültürü vardır. Kadının olduğu yerde fark olacağı için mesela İmam Bayıldı Haremden çıkmıştır. Kösem Sultan sarayda bir davet vererek imamları çağırmıştır. Onlar için patlıcanları yayvan kaplarda pişirip önlerine koydurmuştur, böylece imam bayıldı mutfaktaki yerini almıştır. İmam Bayıldı bu arada Anadolu da yoktur Sonraları Saray mutfağından yayılmıştır. Doğu için lezzet kriteri önemlidir. Batı için ise yemeğin yenilmesi kafidir. Doğuda üretilen ürünlerin uzun sürelerde tüketilmesi için ya kurutulur,ya reçeli yapılır veya tarhana gibi saklama yöntemleri kullanılmıştır. Batı’daki her yemeği hanımlar yapabilirler çünkü tekniği kolaydır. Osmanlı ayrıca olgunlaşmış veya olgunlaşmamış sebze ve meyveyi de yemek yaparak mutfağı zenginleştirmiştir”.
OSMANLI MUTFAĞINA SAHİP ÇIKMALIYIZ
Biz Osmanlı Mutfağına sahip çıkmalıyız.Eskiden Türk Mutfağı denilince akla Osmanlı geliyor. Biz bu kültürü korumak zorundayız. Bu gün Anadolu da 150 çeşit tarhana yapılıyorsa bunu da bilmeliyiz. Toplumun enerjisi yok. Mutfak Dostları Derneği gibi kuruluşlar artık Türk ve Osmanlı Mutfağına sahip çıkıyorlar. Bir Baklava’nın baklava olarak gelişmesi 10 bin seneyi bulmuştur. Orta Asya da Türkler saç da yufka yapmış sonra onun arasına Bal-Kaymak-Ceviz ve Badem koyarak yemiştir, sonraları yerleşik düzene geçince ve şekerde bulununca baklava olmaya başlamıştır. İncelik ve Ustalık isteyen bu iş artık dünyanın bildiği bir tatlı olmuştur.”
Konuşmasının ardından Vedat Başaran’a bir teşekkür plaketi verilirken, konuklar ve üyeler Osmanlı Mutfağı hakkında bilgi sahibi oldular. (shf)
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: