Sanatını denizden çıkaran bir sanatçı: Nedim Celkan
Denizden ne çıkarsa yerim diyen denizciler gibi, denizden çıkardıklarıyla sanatını yaratan bir sanatçı ile söyleşi yapmak için, ilk kez önceden hazırladığım sorular olmadan buluştum.
Sanatçının Atölyesine adım attığımda, bir resim atölyesinin boyalar, tualde tamamlanmayı bekleyen bir resim, fırçalar, sergilenmek için ayrılan tablolar, çerçeveleri görmeye alışkın olan gözlerim bu sefer aradığını bulamıyor. Bir çalışma masası, üzerinde, makas, pense, iğneler, küçük aletler, balık pulları, kurumuş deri parçaları, kimisi rulo halinde deri, kurumuş otlar, gibi objeler arasında bir tanıdık gözüme çarpıyor, Deniz Yıldızı...
Farklı bir ortamda buluyorum kendimi. Bir evin salonu burası. Sanatçı yaşadığı evi atölye olarak da kullanıyormuş. Sınavda çalıştığı konudan soru gelen öğrencinin rahat bir nefes alması gibi, büyüklü küçüklü çerçevelerde, çeşitli balıklar, büstler, heykeller arasında birkaç yağlı boya tablo görünce, yapacağımız sohbete tanıdığım bildiğim konudan başlamak rahatlığını hissediyorum.
Nedim Celkan masasında, kah makas, kah pense ile bir deri parçasına şekil verip, tual yerine kullandığı bir sunta levha üzerine yapıştırmakla uğraşırken ben bir yandan fotoğraf çekip, diğer yandan notlar alıyorum.
İstanbul’da Şan Sineması’nda sinema afiş ressamlığı ile başladığını söylediği sanat yaşamında, matbaa ressamlığı çizgi roman çiziminden sonra, yağlı boya resim yapmış ilk zamanlar.’ Denize dalmayı çok seviyordum.
15 yaşımdan itibaren, İstanbul, Florya, Yeşilköy, Bakırköy, Burgaz olmak üzere Adalarda tüpsüz daldım, zıpkınla balık avladım. Bendeki denize dalma tutkusu, denizin derinliklerindeki canlıları, yaşamı ve güzellikleri tablolarda yansıtmaya yöneltti ’diyor.
Önce, Denizde çeşit çeşit renkteki balıklar avlınır. Balığın içi temizlenip, ilaçladıktan sonra, balığın derisi, kılçığını kurumaya bırakılır, ama bazı balık türleri kuruttuktan sonra ilaçlanır’ diye devam ediyor sözlerine. Bir tablo için kaç balık gerekli, balığın büyüklüğü ne kadar olmalı sorusuna,’ 60x110 ebatındaki bir tablo için 10 kilo balık gerekli ama küçük balık avlamadım hiç’’ diyor.
Balık derilerindeki desenlerden yararlanmak, benim çalışmalarımda en başta gelir. Tabloya başlayıp, ihtiyaç duyduğum desenli balığı avlamak için zıpkıla daldığım çok olmuştur. Balığın yüzgeci, kuyruğu, alt kanatları, ve iskeleti, derisini soyduktan sonra ortaya çıkan ürünler olduğunu söylüyor, sanatçı. Denizden çıktığı günkü parlaklıklığı sağlamak için vernik dışında başka herhangi bir boya kullanmadığını ilave ediyor.
Kurumuş otları işaret edince, ’deniz yosunları bunlar... heykellerin saçılarını yapmak için kullanıyorum’ diyor. Fotoğrafını çekmek için duvardaki asılı kılıca dokunduğumda ürpererek elimi çekiyorum, üzerindeki yılan motifine dokunmuş olduğumu fark ediyorum.
Dalmak ve avlanmak için 33 yıl önce geldiği Datça’ya yerleşen Nedim Celkan, artık dalış yapamadığını, bu nedenle malzeme ihtiyacını balıkçılardan aldığı balıklardan karşılıyormuş. Son zamanlarda kauçuk ağaçlarının Datça ‘da çokluğunu keşfedince, kauçuk yapraklarına yağlı boya resim yapmaya başladığını söyleyerek son resimlerini gösteriyor bana.
İlkini, 1989 yılında İstanbul, Beyoğlu Emlak Bankası sanat galerisinde, Ankara, Muğla, Marmaris, Bodrum, Side, Datça'da çeşitli kamu ve özel galerilerde olmak üzere bugüne kadar 95 sergi açan sanatçı 33 yıldır Datça'da sanat çalışmalarını yürütüyor.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: