PATRONLARIMIZ!
“Patron” Muhtelif yerlerde ve ortamlarda kullanılan yaygın bir kavramdır. Örneğin, halk arasında değer verilen bir kişiye, bir sevgi ve saygıyı ifade etmek için kullanıldığı gibi, ayrıcana, amir kişi, lider kişi, güç sahibi, karar veren kişi, yöneten kişi, bir bilen, kapital sahibi, girişimci anlamlarında da kullanılmaktadır.
Mafya organizasyonları içinde de en başta bulunan kişiye de patron denildiği duyulur.
Bana da zaman zaman “Patron” diyen iş arkadaşlarım olmuştur. Bu lakap bana, bir patron gibi inisiyatif kullandığım, tek karar verici ve seçici konumda bulunduğumu gören bazı departman müdürü arkadaşlarım yakıştırmıştır. Rahatsızlık duyduğum bir lakap olduğunu da itiraf etmeliyim. Yoksa iş hayatımda hiçbir zaman patron olmayı hayal edip, hedef almadım.
Benim idealim Ön Büro Müdürlüğünde kalmaktı. Ancak, şartlar benim Genel Müdür olmamı zorlamış, hatta zorunlu kılmıştır.
Genel müdür; yöneten, yönlendiren, eş güdüm sağlayan, karar veren, geliştiren, yarıştıran, yeniliği kollayan ve babacan bir kişi olmalıdır. GM bazen köy muhtarıdır, bazen eğitmen, bazen maestro, bazen star, bazen diplomat, bazen yargıç, bazen hakim, bazen avukat, bazen dekoratör, bazen peyzaj mimarı, bazen dedektif, bazen
ekonomist, bazen filozof.
Kanaatimce, patron olmak özenilecek bir makam değildir. Patronlar lüks ve konfor içinde yaşıyor gibi gözükseler de, hep karmaşık ve çapraşık sorunlarla boğuşan, sorunların üstesinden gelmeye çalışan, büyük sorumluluk taşıyan, maddi risk almaya cesaret eden, dünyanın en huzursuz insanlarıdır.
Patron olanaklarına kavuşmuş olan insanlar ne arabalarında rahat ve huzur içinde oturabilirler ve nede villa veya yalıları içinde huzurla oturabilirler. Çünkü, karşıtları ve sevmeyenleri çoktur. Her an onlardan bir kötü hareket, bir davranış gelebileceği endişesi içinde yaşadıkları gibi, akılları hep mülkleri ve işletmelerinde kalır. Patron olmayan insanlar bu psikolojik travmayı zor anlarlar.
Patron olup da, yanında, evinde, makam masasının çekmecesinde, torpido gözünde, tabanca bulundurmayan insan yok gibidir. Böyle bir yaşam insanı strese sokmaz mı?
Patronlar aslında yalnız insanlardır. Finansman, yaptırım, çevre ve girişimcilik açısından, güçlü ve kuvvetli oldukları sürece etrafları kalabalıktır. Bu kalabalık yalancı bir kalabalıktır. Bir gün işler tersine döndüğünde, etrafındaki insanların aniden seyrekleştiğini hatta kaybolduğunu gördüklerinde acı gerçekle karşı karşıya gelirler.
Patronların etrafındaki bu kalabalık içinde bazı yarenleri de vardır ki, patronlara doğru bilginin akışının önünü de keserler veya bilgi ve olayları farklı boyutta yansıtma becerisini gösterirler. Tıpkı mantarın ağaca yapışıp, ağaçtan besinlenmesi gibi bir durumdur bu durum.
Patron da herkes gibi bir insandır. Özel yaşamı ile ilgili duygularını kimseye açamaz, hasta olsa bunu fazla kimseyle paylaşmaz, evde rahat uyuyamaz, özel yaşantısı daima mercek altındadır, eğlenirken dahi aklı işlerindedir, patron daima güçlü olduğu mesajını vermek durumundadır.
Patronlar maalesef çok çabuk dolduruşa gelebilen insanlardır. Patronlara yanlış gaz verilirse bir barut fıçısına dönerler. Doğru ortaya çıkıncaya kadar, asarlar, keserler, bağırırlar, çağırırlar, hakaret ederler, tehdit ederler, işten çıkarırlar.
Dikkat etmişseniz, bir patron kızgın olduğu zaman etrafı aniden boşalır. Kimse patronuna görünür mesafede kalmak istemez. Çünkü, patlamanın olumsuz yan tesirlerinden nasiplerini almak istemezler. Çil tavuk gibi dağılırlar.
İşletmelerde çok çeşitli ve farklılık arz eden patron türleri vardır. Ben bu konuyu iki ana gruba ayırıp, biraz irdelemek istiyorum.
Bu gruplar; “Amatör patron grubu” ve “Profesyonel patron grubu”dur.
Amatör Patron grubu
Piyasada çoğunluğu temsil eden patron grubudur. Bu grubun % 30’unun eğitim ve görgü seviyeleri üst düzeydedir. Sürekli işletmenin içinde ve işin başında olmak isterler. Müdüre ve personele güven duymazlar. Bu nedenle her şeyi kontrolleri ve denetimleri altında tutmak isterler. Bazı işletmelerde kasalardan günlük tahsilatı toplamayı ve satın alma ödemelerinde para temini işlemine varıncaya kadar kendileri yaparlar veya bir aile mensubunu görevlendirirler.
Sabah en geç 09.00 da işbaşı yapar, akşam 24.00’e kadar otelde dolaşır dururlar. Otel dışına çıkmaları gerektiğinde, bir aile üyesi mutlaka otelde nöbetçi bulunurlar. Tabii ki, üç öğün yemeyi de otelde ailecek alırlar. Sıkça GM ve departman müdürlerinin kapısı önünden tesadüfi imiş gibi geçerek, ne yaptıklarını öğrenmeye çalışırlar(!)
Hizmet kalitesini önemsemedikleri için minimum sayıda personelle çalışmayı tercih ederler, az maaş verirler, sigortalı işçi sayısını düşük gösterirler, çift bordro sistemi uygularlar, personel yemeklerini çok ucuza hazırlattırırlar, üniformalara, personel mahallerine özen göstermezler.
Aile ve akraba yakınlarını işletme içinde köşe başlarına yerleştirerek, tele kulak olarak yararlanırlar. Bazı personel ile yakınlık kurarak, müdürler ve çalışanların icraatları ve özel yaşantıları konularında bilgi toplamaya çalışırlar.
Bu merak ve şüphe onların otelciliği yeterince bilmediklerini ve işletmelerinde ciddi bir işletim ve denetim sisteminin bulunmadığını kanıtlar.
İşletmeye alınacak demirbaşların, işletme malzemelerinin ve işletim sisteminin en ucuz örneklerden satın alınmasını isterler. İşletmenin bakımına ve yenilenmesine gerekli özeni göstermezler.
Uluslar arası otelcilik ve işletmecilik kuralları imiş, ilkelermiş, sistemmiş, prestijmiş, imajmış, bunlardan anlamazlar. Tek istekleri otelin dolması, outletlerin iyi çalışmasıdır. Kısacası paradır.
Profesyonel patron grubu
Piyasada azınlığı temsil eden patron grubudur. Bu grubun % 90’ının eğitim ve görgü seviyeleri üst derecededir. Profesyonel patronlar, işletmelerini merkez ofislerinden kontrol edip, gerekli ve zaruri durumlarda denetleme yaparlar. Denetlemeleri çok zariftir, denetlediklerini hissettirmek istemezler. Denetlemelerin çoğu otel işletmesinin merkeze gönderdiği periyodik raporlamalar kanalı ile yapılır.
Araştırmacı, sorgulayıcı, analizci, sentezci, akılcı, sistemci, medeni ilişkilere önem veren, sosyal yanı güçlü, karizmatik ve batı tarzı yönetim sistemini benimsemiş işletme sahipleridir. Prosedürler, kurallar ve ilkeler çerçevesinde çalışmayı severler. İşletme içindeki hiyerarşik organigrama uymaya özen gösterirler.
Profesyonel patronlar GM seçimini titizlikle ve doğru olarak yaparlar. GM seçimini işletmenin genel kapasitesine, konseptine ve yıldız sayısına paralellik sağlayacak bilgi, deneyim ve kapasitede bir yönetici ile yaparlar. Otellerini seçtikleri GM’e güvenerek ve huzurla teslim ederler.
Seçilmiş ve atanmış GM ile;
1) İşletmenin sahiplenilmesi ve korunması,
2) Yıldız sayısının korunması,
3) Uygulanılacak konseptin korunması,
4) İşletmenin bakım ve yenilenmesi,
5) İşletmenin imaj ve prestiji,
6) Uluslar arası standardizasyonun uygulanması,
7) Yeniliklerin takip edilmesi,
8) Personel sayısı ve maaşları üzerindeki mutabakat,
9) Yıllık gelir ve giderler üzerindeki mutabakat,
10) Ana işletmenin prensiplerinin otel yönetiminde uygulanması,
Gibi konular üzerinde düzenlenen bir sözleşme ile mutabakat sağlanır. Sözleşmeye uymayan taraflar hakkında nasıl bir yaptırım uygulanacağı da sözleşme maddeleri arasında yer alır.
Ayrıcana, işletme işlerinin ve resmi işlerin takibi ve yürütülmesi için noterden yetki devri yapılıp, müdüre geniş imza yetkisi verilir. Bu işlem işletmeye dinamizm kattığı gibi, GM’e de güç katar ve kendisine duyulan güven duygusunu kanıtlar.
Uluslar arası etkinlik gösteren zincirlerde merkezi yönetimler ile GM’leri arasındaki irtibat ve ilişki bu çerçeve içerisinde yapılır.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: