Ot Festivali Alaçatı'da üçüncü kez düzenlenecek
“En fazla ot çeşidini kim toplayacak”, “En güzel otlu yemeği kim pişirecek” yarışmalarıyla klasikleşen festival, Alaçatı’nın doğal ve kültürel zenginliğini ortaya çıkarma amacı taşıyor.
Festivalin ilk gün programı, kortej yürüyüşüyle başlayacak. İlk günün ana aktivitelerini, konser ve bütün konukların katılabileceği festival resepsiyonu oluşturacak. Akşam Alaçatı’yı seven tanınmış amatör gurmeler tarafından yapılan yemekler, özel misafirlere ve jüri üyelerine sunulacak.
İkinci gün, heyecanlı yarışmalarla başlayacak. Alaçatı otlarından en çok çeşidi toplayan ve özelliklerini bilenler ile en güzel otlu yemeği yapanlar, jüri tarafından değerlendirilecek. Her iki yarışmanın da birinci, ikinci ve üçüncüleri altın ile ödüllendirilecek.
Yarışmalar devam ederken, Alaçatı’nın ünlü restoranları birer çeşit spesiyaliteleriyle festival alanında stand kuracak. Yerel üreticiler yiyecek, içecek, çeşitli ot ve otlu ürünler sunarak damak ve göz zevkine hitap edecek.
Festivalin bir sürprizi de, ot yemekleri tarifleri içeren özel kitap. Her yıl festival kapsamında yarışan yemek tarifleri kitap haline getirilerek, bir sonraki festivalde dağıtılıyor. Festivalin ikinci yılında yarışan yemeklerin tariflerinin yer aldığı kitap, bu yılki misafirlere dağıtılmak üzere hazırlanıyor.
Birinci yılda yüz bir çeşit ot toplanan yarışmada, ikinci yılda yüz otuz yedi çeşit ot toplayan Necla Erol birinci olmuştu. Ot aşı yarışmasında ise, Güler Akgün “Karışık Otlu Muska Böreği” ile birincilik almıştı.
Alaçatı’nın nisanda ne kadar büyülü bir mekân olabildiğini görebilmek, ot kokusunun standlardan taşan kekik, fesleğen karanfil kokularına karıştığında nelere kadir olduğunu yaşayabilmek, reçel, kekik balı, şarap, enginarlı pilav standlarına karışmak, daracık sokaklarda oturan yaşlıların yüzlerinde yılların göç tarihinin öyküsünü okuyabilmek için,
baharın ilk günlerinde yapılacak festivale doğa dostu herkes davetli. Güzel geçecek bir yaza bizimle başlayın… Nisan’da Alaçatı’ya konuk olun.
7 NİSAN CUMARTESİ
Festival, saat 13.00’de festival korteji yürüyüşüyle başlayacak. Yürüyüşte, yerel giysiler giymiş halk, doğadan topladıkları çeşit çeşit otlarını araçlara yüklemiş kadınlar, Alaçatılı antikacıların dizayn ettiği araçlar, kısaca 7’den 70’e tüm Alaçatılılar ve konuklar yer alacak.
Kortej yürüyüşünün ardından, Pazaryeri Meydanında klasik müzik grubu festival konseri verecek. Aynı mekânda konserin ardından tüm Alaçatılılar’a ve konuklarımıza açık festival resepsiyonu verilecek. Akşam ise, amatör gurmeler tarafından hazırlanacak Ege yemekleri, sponsorlar ve jüri üyelerinin beğenisine sunulacak.
8 NİSAN PAZAR
11.00: 1001 Ot Yarışması –Alaçatı’nın otlarından en çok çeşidi toplayan ve özelliklerini bilenler arasından ilk üç dereceyi alanlar belirlenecek.
Ot Aşı Yarışması: Alaçatı’nın otlarıyla yemek kültür ve birikimini en güzel yansıtan üç yemek, ünlü gurmeler tarafından belirlenecek.
Birincilere her sene olduğu gibi büyük altın, ikincilere yarım altın, üçüncülere ise, çeyrek altın hediye edilkecek. Diğer katılımcılara ise, çeşitli armağanlar verilecek.
Ayrıca yarışmaların yapıldığı saatlerde Alaçatı’da faaliyet gösteren restoranlar, birer ürünlerini sergileyecek. Alaçatılı üreticiler otlarını ve yemeklerini, diğer firmalar da kendi içki ve ürünlerini tanıtmak amacıyla standlar açacaklar.
Alaçatı misafirperverdir.
Oğuzların Çavuldur boyundan Çaka Bey’in, 1081 yılında İzmir ve yöresini Türk yönetime katmasından buyana Alaçatı, pek çok milliyet, kültür, din ve cinsiyetten insanı ağırladı. Bizanslılar, Cenevizliler, Türkler ve Rumlar, sırasıyla tarih sahnesinde görünmeye başladılar.
1912’de Balkan Savaşlarıyla ve 1922’de Lozan anlaşması ile “mübadele olunan hayatlar”, Sakız’a geri dönen Rumlar ve Kosova, Bosna, Girit, İstanköy, Selanik ve Kavala’dan getirilen Boşnaklar, Arnavutlar, Romanlar, yıllarca bu topraklara emek vermiş olan Türkler, bu küçücük Anadolu köyünde oluşuvermiş bu kültür mozayiği, yüzyıllarca evlerini, tarlalarını, ülkelerini bırakarak yeni bir yaşam oluşturmanın, bu yeni yaşamı sevmenin ve sevdirmenin anlamını herkesten daha iyi kavradılar.
Alaçatı 20. yüzyılda bir başka göç almaya başladı: Büyük kentlerden kaçan, yorgun bedenlerini ve kafalarını dinlendirmek üzere Alaçatı’nın mavisine, rüzgarına sığınan insanlar. 19. yüzyıldan buyana Çeşme’ye bağlı bir bucak olan Alaçatı, onları da aynı anlayış ve sevecenlikle kucakladı.
Alaçatı uysaldır
Şu anda Alaçatı’nın yerleşik nüfusu Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2008 yılı verilerine göre, bağlı Germiyan (765),Karaköy (10) ve Ildır (607) köyleriyle birlikte 10221. Bu, 1890 sonundaki nüfusu ile yaklaşık aynıdır.
Piri Reis’ten beri değişmeyen şeyler de vardır Alaçatı’da: Piri Reis, “Alaçatı’nın denizi bir yufka denizdir” der. Alaçatı uluslararası sörf alanı oluşunu da buna borçludur, deli bir rüzgar ve yufka bir deniz.
Heredot, tarihinin birinci kitabında İonia hakkında şöyle yazar: “İon’lar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü altında ve en güzel iklimde kurmuşlardır. Ne daha kuzeydeki bölgeler, ne de daha güneyde kalanlar İonia ile bir tutulabilir.” Beldemize en yakın “ion” kentleri Alaçatı’nın bir köyü ve bugünkü adı Ildırı olan “Erythrai”, Sakız adası yani “Chios” ve Urla İskelesi “Klazomenai”dir.
Alaçatı, Anadolu tarihinde en fazla nüfus hareketinin yaşandığı yörelerden birisi olmasına rağmen çatışmanın en az olduğu alanlardan birisidir de. İnsanı, toprağı, iklimi, yaklaşımı uysaldır.
Alaçatı’nın yeme-içme kültürü gelişmiştir
Alaçatı’da tarihin her döneminde temel tarımsal ürünler dışında bölgeye özgü bazı üretimler de yapılmıştır. Şarap, zeytin, üzüm, kavun, tütün, zeytinyağı tahıl ve bakliyata ek olarak üretilmiştir. Cumartesi günleri yapılan ve çevre illerden ziyaretçileri giderek artmakta olan Alaçatı Halk Pazarı’nda sergilenmekte olan ürünler, bu topraklardan evlerimize giren sağlık iksirleri gibidirler. Ülkemizde ve belki de dünyada otları için festival yapan tek yöredir. Bu sene üçüncüsü düzenlenecek olan Alaçatı Ot Festivali çerçevesinde ot toplama ve yemek yarışmaları yapılmakta, konserler düzenlenmektedir. Her biri ayrı tat ve görüntüdeki yöresel otlar, Alaçatı restoranları tarafından yapılan yemekler, doğal her tür yiyecek ve içecek, satışa sunulmaktadır. Ayrıca her yıl, bir önceki yılın yarışan yemeklerinin tarifleri kitap haline getirilmekte ve dağıtılmaktadır.
Alaçatı büyülüdür
Alaçatı’da aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Bir sokakta, aşılanmış sokak köpekleriyle tek başınıza yürüyüş yaparken birden bir büyük kent kalabalığının içine düşebilirsiniz. Bir yanda, limanda, Port Alaçatı projesi adım adım ilerlerken, rüzgar konnektörleri tarihi yeldeğirmenlerinin suskunluğuna inat dönerlerken Alaçatılılar, İzmir enginarını nereden bulacaklarını tartışırlar. Yediğinizde özlediğiniz köy tadı, yaşadığınızda yitirmekten korktuğunuz gelenekleriniz ve yaptığınızda alışkanlıklarınıza uygun bir anlam vardır. Ve bunların tümünü, Oğuzlardan bugüne devam eden bir doku içerisinde sunar size. Bir açık hava müzesi görünümündeki Alaçatı sokaklarını ve tarihi kentsel SİT korumasındaki taş evleri gezerken, Hacı Memiş Ağa Camii, Pazaryeri Camii (Hagios Panagias Kilisesi) ve yeldeğirmenleri sizi etkileyecektir.
Alaçatı sanatla içiçedir
Alaçatı’nın yenilenmekte olan Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarında yaşlılarla sohbet ederken birdenbire karşınıza çıkan resim, seramik ve cam atölyeleri; yıl boyunca galerilerde, otellerde, sokaklarda, Alaçatı Belediyesi Sergi salonunda devam eden resim, heykel, fotoğraf sergileri; antika ve elsanatları dükkanları ve konserler, tatilinizi herhangi bir geziden çok daha anlamlı hale getirir. Her bir işletme kendisine özgü havası içerisinde bir otel ya da lokantadan çok öte, bir sembol olmuşlardır artık.
Alaçatı sevecendir
Kış aylarındaki terk edilmişliğini de, yaz aylarındaki doluluğunu da aynı olgunlukla karşılar. Alaçatı’ya hangi mevsimde giderseniz gidin sizi aynı sıcaklıkla kucaklayacaktır. Giderek kalabalıklaşan, bir turizm merkezi olarak popülaritesi artan Alaçatı’da, dokunun korunması ve bozulmadan geliştirilmesi için Alaçatı Belediyesi’nin desteğiyle çalışmalar yapılmakta, projeler üretilmektedir.
Alaçatı mavidir, Alaçatı sardunya ve akşam sefasıdır, Alaçatı mis kokulu limon ağaçlarıdır, Alaçatı huzur ve güvendir…
“En güzel gökyüzü altında kurulmuş” olan Alaçatı kiliselerin, camilerin, yel değirmenlerinin gölgesinde, korunmaya alınmış sakız ağaçlarının sessiz tanıklığında dönüşmektedir.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: