Mersin Müzesinde Turist Olmak…
Mersin Halkevi binasında 1980 yılının kasım ayında tayinle gelip, dört yıl çalıştığım Mersin Müzesinde, bu yılın Ocak ayında, Muğdat semtindeki taşındığı yeni yerinde, bahçesinde, salonlarındaki panolar ve vitrinlerin yarattığı atmosferi yaşadım.
Mersin Müzesinin bahçesine adım attığımda, binanın duvarlarındaki, rölyefler mezar taşları, mermer heykeller, geçmişin tarım aletleri, çeşitli taş eserler karşıma çıkıyor. Bir zamanların gişe görevlileri, ziyaretçileri uzaktan takip etmelerinin yanında bilgiler de veren bekçilerin yerini geçici işçi statüsündeki işçiler ile özel güvenlik görevlileri almış. İster istemez Halkevi binasındaki müzede, Bekçi Mustafa Güçlü’yü, Hasan Topkara’yı arıyor gözlerim. 1978 yılında Halkevi binasında kurulan müze, bu binanın kültür merkezi olmasıyla, 1991 de ziyarete açılmış, 2001 yılında da yenilenen Müze 2017 tarihinden bu yana yeni binasında.
Salonun girişindeki hol boyunca duvara paleolitik dönemden günümüze yaşamın yansımaları panolar asılmış, vitrinler yerleştirilmiş. M.Ö 7000’li tarihlerinden Yumuktepe, Soli, Ayaş gibi Mersin’deki kazılardan çıkarılan ve çeşitli yollarla müzeye kazandırılan neolitik, tunç çağı, Helenistik dönem, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserler her kazı alanına ayrılan seksiyonlarda sergileniyor.
Büyük salonlarda sergilenen eserlerin çeşitliliğinin az oluşu, panolar, rölyefler, antik dönemden yaşam kesitlerinin yansıtıldığı tablolar ve ekranlar yerleştirilerek örtülmeye çalışılmış. Heykeller arasında Üçlü Helenistik dönem Dionysos-Pan-Panther heykeli en dikkat çekici olanı. Çeşitli seksiyonlarda sergilenen eserlerin bilgilendirme levhalarında bulunduğu yer adlarının yer almaması dikkat çekiyor. Ama Yörük kültürünün tanıtıldığı günlük yaşama dair etnografık eserlerin bulunduğu seksiyonun renkliliği, zenginliği müzenin canlılığını sağlamış. Yıllar önce Adana Bölge Müzesinde, Mersin Yumuk Tepeden getirilen pişmiş topraktan el yapımı Tunç çağı (M.Ö 2000-1200) dönem çocuk arabasını gördüğümü hatırlıyorum. Mersin’in çeşitli yerlerindeki kazılarda çıkarılmış birçok eser Adana Bölge Müzesi ile ülkemizdeki birçok müzede ve Anamur, Silifke ve Tarsus ilçelerindeki müzelerde sergileniyor olması, aslında Mersin’in arkeolojik eser zenginliğinin göstergesi.
Bulundukları tarihi binalar, sergilenen antik dönem eserlerin oluşturduğu atmosferi yaşatıyor bizlere. Son yıllarda ise, müzelerimiz modern yeni betonarme binalara taşınmaya başlandı. Sergileme teknikleri, yerleştirilen ekranlar, yaşamı yansıtan tablolar ve panolar, vitrinlerdeki antik döneme ait binlerce yıllık eserlerin, modern binalarla tezat teşkil etmesinden olsa gerek, Halkevleri Binasının salonlarındaki tarihi atmosferi yaşanamadığını gördüm.
Her müze gezilmeyi elbette hak eder. Ama başka müzelerde görülmeyen nadide eserlerin Mersin Müzesinde olması bu müzeyi gezmeyi adeta zorunlu kılıyor. Özellikle de Yörük Kültürü seksiyonun bulunduğu salonun yaydığı renkli ve canlı atmosferi, Mersin Müzesinin ziyareti için davet edici buldum.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: