Kimler asla otel müdürü olmamalı?

Bir zamanlar, ağır ve uzun bir yetişme sürecini tamamlamadan genel müdür ofisinin kapısına yaklaşmak bile mümkün değildi.

Adil Gürkan Adil Gürkan 22/12/2019 22:20
Kimler asla otel müdürü olmamalı?

O kapıyı açmanın ve içerideki koltuğa oturmanın ilk şartı, turizm alanında iyi bir eğitim almış olmaktı. Üniversite eğitimi o kapının şifresinin ilk harfi idi.

O zamanların kurumsallaşmış otelleri, departman müdürlerinin gelişme süreçlerini profesyonelce yönetir ve bir kariyer planı sunarlardı.

O kapıya giden yol gerçek manada bir 110 metre engelli yarışı idi.

Şimdi o kapıdan giriş çok kolaylaştı.

İşin tuhafı çıkış daha da kolaylaştı.

Bir gün, bir otelin genel müdürünü seçme yetkim olursa…

Yani, genel müdür belirleme yetkimin olduğu otele başvuran birçok adayın içinden, en iyisini, en başarılısını, en donanımlısını seçme işi bana verilirse..

Bu konuda tek seçici olursam…

Önümde de yüzlerce iş başvurusu olursa..

Kimleri, iş başvurusuna bakar bakmaz elerim?

Dijital Dünya’ya uzak olana geçmiş olsun

Online Dünya’ya uzaksan ve o kapıyı açmamakta direniyorsan, bak neler kaçırıyorsun.

Dünya senin dışında ve senden habersiz değişip duruyor. Sosyal medya ve hayat her an birbirlerini besliyor. Zenginleştiriyor. Sen bunları ıskalıyorsun.

Dostluk kurabileceğin, senin gibi düşünen, senin gibi yaşayan milyonlarca insandan uzak kalıyorsun. Her gün ve sık sık bir araya gelme şansın olmayan dostlarınla iletişimini koparıyorsun. Kısacası, hayata yabancılaşıyorsun.

Sosyal medya sayesinde haberin olabilecek iş fırsatlarını kaçırıyorsun.

İnternet öncesinde sana ulaşılmaz gibi gelen sanatçılara, sporculara, siyasetçilere, iş insanlarına ulaşma fırsatını tepiyorsun.

Bire bir iletişimde kendini ifade edemiyorsan, bu konuda seni yüreklendirecek olan en önemli alandan yararlanamıyorsun. Bu Dünyadaki mizah, bilgi, keşifler ve daha nice kaynaklardan yoksun kalıyorsun.

Sen, interneti başarılı ve verimli biçimde kullanan adaylara göre bir adım geridesin.

Farkını ortaya koymayanın hiç şansı yok.

Geçen yüzyıldan kalma modellere benzeyen bir özgeçmiş dosyasını sonuna kadar okumam bile. Sadece kendisini tanıtan, hayatını kronolojik olarak ifade eden bir cv bana hiçbir anlam ifade etmez. Heyecanlandırmaz.

Bana, farkını daha cv’yi okumaya başlar başlamaz hissettirmeli. Zira otelciliğin itici gücü farklılıktır. Farklı düşünmektir. Farklı açıdan bakmaktır. Konuklara, kendini diğer otellerde hissettiğinden çok farklı hissettirmektir.

Hani bir kıyafet almak için bir mağazaya gidersiniz. Her taraf giysi doludur. Sağa sola bakarken aradan bir ceket ya da bir pantolon gözünüzün içine bakar, adeta orada ve sizin için olduğunu bağırır. Gider ve alırsınız. Hepsi bu. Zira farklıdır. Bu da öyle bir şey..

Daha başvuruyu okurken kafanızda doğru aday sinyali yanar. Bir de görüşme yaparsınız ve her hareketi ile ‘ ben buradayım” mesajı verir.

Onun yeri hazırdır.

Kıvamında bir istikrar iyidir

İstikrar kavramının yanından bile geçmemiş olanları sıkı bir incelemeye alırım. Her yıla bir işyeri sığdıran adayları çok ince eler, sık dokurum. Ayrılma nedenlerini merak ederim.

Belki, bütün bir mesleki geçmiş boyunca birkaç iş değişikliğini anlayışla karşılayabilirim. Ama özgeçmişinin yarıdan fazlası farklı oteller ile dolu ise, iş değişir. O zaman bu arkadaşın uyum sorunu olduğunu düşünürüm.

İstikrarsız adayın beni de en olmadık zamanda terk edeceği gibi bir düşünceye kapılırım. İtiraf edeyim, biraz önyargı ile bakarım.

Kişiliğinde, asalet ile harmanlanmış bir hizmetkarlık olmalı

Günümüzde, birçok kademede, bu başlığın tam tersi yaklaşımları çok görüyoruz. Başta Genel Müdür olmak üzere, otel yönetimleri para ödeyerek tatile gelenleri ‘esir kampına getirilmiş esirler’ gibi görüyorlar.  Her ne kadar tersi söylemlerle zevahiri kurtarmaya çabalasalar da, beden dilleri tam bir esir kampı komutanı gibi mesaj veriyor.

Birçok Genel Müdür, müşteri ile doğrudan iletişim şöyle dursun, araya 110 metre engelli yarışındaki engeller benzeri kademeler koyuyor. Genel Müdür’e ulaşabilen otel müşterileri kendilerini bahtiyar hissediyorlar.

Dolayısı ile ben, gerek başvurusunda ve gerekse mülakatta, o adaydan, ruhuna işlemiş bir hizmetkarlık kabullenişi fark edemez isem, o arkadaşa da geçmiş olsun. Hizmet etme kültürü hücrelerine kadar işlememiş ise, o adaydan Genel Müdür olmaz. (Bana göre)

Mütevazılık muhteşem bir erdemdir

Zirveye oturduğunda, etrafına bir kibir duvarı çeker mi? Kafamı kurcalayan sorulardan birisi de budur. Bunu hissettiğim başvuruyu anında elerim. Kusura bakmayın ama, satır aralarına mütevazılık serpiştirilmemiş başvurunun yeri çöptür.

Elde ettiği Genel Müdürlüğü, o güne kadar çekmiş olabileceği sıkıntıların bir bedeli olarak kabul ederse ve bu sıkıntılar için bir sorumlu arayışına girip, hemen hemen her astını karşı cephede görürse..

Varmış olduğu zirveyi, kendisine sıkıntı yaşatanlara karşı biz zafer gibi kabul ederse.. Çekmiş olabileceği sorunlara karşılık intikam almaya yönelirse..

O Genel Müdür çok kısa zamanda bir nobrana dönüşür. Diktatörleşir. Astları ve ekip arkadaşları ile bütün ortak paydaları kaybolur.

Bütün cümleleri alçak gönüllü olan bir başvurunun şansı yüksektir.

Ahlak.. Ahlak… Ahlak

Ahlak, coğrafya ve zamana göre anlam farklılıkları olan bir kavramdır. Biz de o zaman bu coğrafyanın ve bu zamanın ahlaki kriterlerine göre yazalım.

Anadolu’da erdem esastır. Bu topraklar binlerce yıllık kadim kültürden beslenen iyilik, güzellik kodları yaratmış ve insanoğluna sunmuştur.

Açık olmak. Yalın olmak. Dürüst olmak. Aileye sadakat. Aldatmamak. Yalan söylememek. İşine saygı. İnsan olmanın kendisine yüklediği sorumluluklara saygı duymak..

Gelen misafirlerin değerlerine saygı.. Onların beklentilerine uygun yaklaşımlar.

İyi ahlaklı olmayan adayın başvurusunun layık olduğu yer çöp kutusunun dibidir. Aday, ahlakını satırlarına yansıtmalıdır. Kullanılan kelimeler, cümle kurgusu ve daha birçok ayrıntı ile ahlaklı bir aday profili çizmelidir.

Sanata yakınlık Genel Müdürlük şansını arttırır 

Sanata uzak ise, hayata da uzaktır. İnsana da uzaktır. İnsanoğlunun en kutsal üretimi olan sanata uzak olmak, aslını inkar etmektir.

İşine, gücüne, ailesine, kendisine zaman ayırmak yerine, sanata adanan bir ömür tüketenlerin emeğine, amacına saygı benim için olmazsa olmazdır.

Sanata yakın olan insanı anlamaya da çok yakındır. İnsanı anlamaya yakın olan Genel Müdür, konuklarını da anlar, ekip arkadaşlarını da.. Çünkü onun algı kapasitesi yüksektir.

Bir kaç cümle ile

Tiyatro – Hayatında tiyatroya yer açmayan, yönetirken, canlandırma denilen muhteşem çözüm yöntemini kullanamaz. Hayal gücünü köreltir.

Opera- Her ay bir opera gösterisine gitmeyen insan, hayatın renklerinden bihaberdir.

Klasik müzik- Dinle ve sana sunacağı mucizeleri gör. Günlük Hayatta Verimliliğin artar.. Hafızan güçlenir. Depresyonla Savaşır. Yaratıcılığı Artırır. Uyumana yardımcı olur.

Kitap-Her ay bir kitap okumayan Genel Müdür olur mu? Okumayan, kelime hazinesini geliştirmeyen, farklı düşünceler ile tanışmayan, farklı Dünyaları değerlendirme şansını kullanmayan Genel Müdür kendisini nasıl ifade edebilir ki?

Konser- Bir konser, sadece müzik dinletisinden çok daha fazlasıdır. Orada bir sanatçının ya da bir grubun kendisini en ideal formda sunması vardır. Risk almak vardır. Cesaret vardır. Fedakarlık vardır. Dayanışma vardır. Konser öncesinde uzun bir hazırlık aşaması vardır. Eğer o konsere gidersen ve olan bitene bu gözle bakarsan, hepsini görebilirsin.

Spor- Spora meraklı değilsen, hayatının bir anlam boyutu kopuk demektir.  O coşkuyu yaşamamak, ortak heyecana kapılmamak büyük bir eksikliktir. Bir basketbol maçına gitmemişsen, tribün tutkun yoksa, en azından ekran başında, bir smaç, bir pas, bir gol, bir tuş anına tanık olup ayağa fırlamamışsan, sen Genel Müdür olmaktan uzaksın.

Resim sergisi- Bir ressam olağanüstü yetenekleri olan bir insandır. O objeleri tuvale hapsetmek ve renkleri böylesine bir ihtişam ile yan yana getirmek, kutsa bir beceridir. Bu insanlara omuz vermek, sanatlarını takdir etmek her sektörden olduğu gibi, turizmden de Genel Müdürlerin sorumluluğudur.

Sinema - Sinema çok önemlidir. Kitlelere doğru mesajları verebilmek için ideal bir araçtır. Dil geliştirmek için yararlıdır. Sinema hayatımızın bir özeti gibidir. Ayda en az 3-4 kez sinemaya gitmiyorsanız, sosyal hayatın çok dışındasınız. Bir konuyu yanlış ifade etmiş olmayayım. Ben evde film izlemekten değil, dışarıya çıkmaktan, sinemalarda insanlarla birlikte film izlemekten hahsediyorum.

Doğa, hayvan, çevre sevgisi – Doğa için hassasiyeti olmayan bizden uzak dursun. Hayvan sevgisi olmayan insanları ağırlama sanatına hiç girmesin.  Çevre koruma konusunda hassasiyeti olmayan varlık nedenini ve yaşamdaki rolünü tekrar sorgulasın. Bunlardan uzak olan gelecek için hiçbir sorumluluk duymuyor, demektir.  Eğer başvurunuzda bu işaretler yok ise, bence bu alanlarda hassas olan şirketlerden uzak durun.

Sosyal sorumluluk projeleri  - Engelliler, şiddete maruz kalan kadınlar, yoksullar, yardıma muhtaç yaşlılar gibi özel sorumluluk alanlarında faal değilseniz geçmiş olsun. Benden yana sınıf geçemezsiniz. Başvurunuzda bu konuda bir hassasiyet göremezsem değerlendirmeye bile almam.

Eğer ağzından bir kez bile ‘ operasyon’ lafını duyarsam..

Eğer birçok Genel Müdür gibi, otelin yeme içme ünitelerinden ibaret bir yer olduğunu düşünüyorsa… İnsanların bu ünitelere girip alkol almasına, yemek yemesine, operasyon adını vererek bir gizem, bir ağırlık kattığını sanıyorsa.. 

Buralarda sağlayacağı göreceli bir başarının yeterli olduğuna inanıyorsa.. 

Başvurusunu benim adresime göndermesin.

Kapıdan itibaren en son noktaya kadar, her noktayı bir bütün içinde görmüyorsa.. Gününün neredeyse tamamını restoranda, barda geçiriyorsa… Buralardaki işleyişe hakim olmanın otelciliğin en önemli aşaması olduğunu iddia ediyorsa.. Geçmiş olsun.

O aday işletmenin tek bir boyutuna odaklanmıştır. Ağzından ne zaman bir operasyon lafı çıksa, benim gözümün önünde bordo berelilerin görüntüsü belirir.

Nesin sen kardeşim?

Birçok farklı departmandan oluşan bir bütünü yönetecek bir baş mısın? Farklı enstrümanları bir düzen içinde çaldıracak hassas bir şef misin?

Yoksa barlar ve restoranlar birer savaş alanı, sen de buralardaki operasyona komuta eden bordo bereli misin?

Yaratıcı hayal gücü yoksa makam da yok

Siz ve ekibiniz için öncelikli alanlardan birisi de farklı fikirler üretmek ve bunlardan işletmeniz ve toplum için yararlar sağlamak değilse, şansınız yok.

Eğer bir fikir, ürün ya da hizmet insanlarda hayranlık bırakıyorsa, bunu neden daha önce ben düşünemedim gibi tepkiler verdirebiliyorsa burada bir yaratıcılık olduğunu söyleyebiliriz. Yaratıcılık genelde mevcutta olmayan bir ürünü yaratma ya da mevcut farklı ürünler arasında ilişkiler kurulması sağlanarak yapılıyor.

Benzersiz bir Müşteri Deneyimi yaratmaya odaklanmayanlar

Finali Ritz – Carlton ile yapalım. Eğer bu felsefeye uzaksanız, başvurunuzun benim masamda hiç işi olmaz. Buyurun ne demek istediğimi Ritz- Carlton anlatsın.

“Birçok şirket, kelimelere çok iyi dökülmüş vizyon, amaç ve değerlere sahipken, iş bu yol haritalarını ve kültürel referans noktalarını çalışanların zihinlerinde ön sıraya yerleştirmeye gelince, çok az şirketin liderliği Ritz-Carlton’la rekabet edebilir.

Ritz-Carlton’ın liderleri, özenli ve gayretli bir adanmışlıkla, şirketin amaç ve değerlerini otel çalışanlarının (onları Hanımefendilerimiz ve Beyefendilerimiz olarak adlandırıyorlar) günlük yaşamlarına sokmanın bir yolunu bulmuşlardır.

Bu enformasyonu çalışanların gözünde daima en ön planda tutmada temel stratejilerden biri, “Altın Standartları” adını taşıyan ilkelerdir. Bu ilkeler tüm çalışanların her gün başvurdukları ve konuklarla da içtenlikle paylaştıkları bir şeydir.”

Eğer, işletmede geçirdiğiniz her anı, konuklarınız ve çalışanlarınız için benzersiz bir deneyime harcamıyorsanız, bence otelcilikten başka bir alana yönelin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.