İner misin çıkar mısın?

Her şey de olduğu gibi turizm de de; turizm paydaşlarının arzusu mutlu başlangıçlar olsa da; yaşadığımız coğrafyanın Allah’ın lütfu olan güzelliğine rağmen; “her güzelde bir kusur misali” çevremizde yaşanılan karmaşanın turizm adına harcanan mesai ve verilen çabaları boşa çıkardığı aşikardır.

Osman Ergin Osman Ergin 31/12/2019 23:40
İner misin çıkar mısın?

Osman ERGİN

Öyleki; 12 mart 1982 tarihli Turizm Teşvik Kanunu  ile ivme kazanan Türk Turizmi; her yeni sezona, ya farklı bir sancı ile başlıyor, ya da sezon ortasında bu sancı turizmi bir şekilde vurmakta gecikmiyor.

“Dünü silmeyen başarılı olamaz”.

Bu nedenle geçmişi arkamıza atıp; örneği en yakın zamanımızdan vermek gerekirse;

Henüz iki yıl önce her şey çok güzel gidiyor derken…

Mülk sahipleri inovasyon tadilatlarına başlamışken…

Tesis içerisinde kiracı vasfı ile faaliyetlerine devam eden esnaf ve işletmeciler, yeni sezon hazırlıklarına yeni ürün tedarik etme telaşında iken…

Sektöre bağlı; doğrudan ve dolaylı olarak turizme hizmet vermekte olan ve sayıları kimilerine göre 47 yi, kimilerine göre de 52’yi bulan, sektörde faaliyet gösteren tedarikçi firmalar, çağın ve günün gerektirdiği geliştirilmiş ürün tedariki için fon ayırıp düğmeye basmışken…

Hangi güçler tarafından kumanda edildiğine dair esrarını hala korumakta olan, Rus savaş uçağının; 2015 yılı sonunda sınırlarımızı ihlali sonrası düşürülmesi ile başlayarak, Türkiye Cumhuriyetinin zirvesinden gelen ılımlı söylem ve  demeçleri  bertaraf edercesine; dönemin başbakanı tarafından talimatı ben verdim üstelemesi, aniden Türkiye-Rusya gerginliği ardından da turizmde umudun tükenişini getirdi.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi; Rus yönetiminin ülkemize ziyaret yasağını getirmesinin ardı sıra; bölgemizde yaşanan Suriye iç savaşının artan terör eylemleri ile birleşerek turizme çok olumsuz etkilerde bulunması ve Rus yolcu uçağının Mısır’da terör olayları sonucu düşürülmesinin ardından; Mısır’a seyahat yasağının sonrasında; Akdeniz’in doğu kesiminin turizm dersinden sınıfta kalması da uzun sürmedi.

Bir de Türkiye’de turizmi ayakta tutan Avrupa’nın, göbeğinde başlayan terör olayları sonrası, iç turizme yönelen sektör, sermayedar ve emekçilerine 15 Temmuz’da darbe girişimi de son ve asıl darbeyi vurmuş oldu.

Tüm bunlar; Türkiye’ye dışardan dünya gözü ile bakış açısını tamamen değiştirdi ve turizmi de olumsuz yönde etkileyen önemli olaylar olarak hafızalara kazıdı.

Kaybedilen milyonları kurtarma çabaları ile yapılan girişimler sonucu Rusya’nın yerini Ukrayna alsa da; bu sayılar ancak; 300 binlerden 550 binlere çıkarak, sevindirici olmaktan uzak kaldı. 

Bu süreçteki en güzel olay ise; Rusların Türkiye yerine denedikleri destinasyonların gerek hizmet, gerek kalite ve güler yüz, gerekse de ülkemizi ziyaretlerindeki, eski deneyimlerine yeni partnerlerin cevap verememesi sonucu; Türkiye’deki her şey dahil sistemini yeniden yaşamak isteklerinin artması oldu.

Bu yıl Rusya’dan ülkemizi ziyaret edecek olan turist sayılarının; oturum ve çalışma izni, akrabalık ilişkileri tarzı ile ziyaretler düşüldükten sonra 3,5 milyon ile 4 milyon arasında olacağı turizm tandanslı her toplantı ve buluşmanın ortak ana fikri olsa da; bu rakamların verilen aksiyon ve indirimlere ilave olarak son devlet teşvik ve desteklerinin etkisi de dahil; 4,5 milyon ile 5 milyona dayanacağı öngörülmektedir.

Maalesef Türk Turizmi yatırımcısından çalışanına kadar yaşadığı kayıplar dikkate alındığında; hiç te hak etmediği bir noktadadır.

Bunları rakamlarla ifade etmek gerekirse; kesin olan bir şey var ki; turizmde 2016 yılı % 30 kayıpla kapatılmıştır.

Bu kayıp her tesis ve her destinasyon için yaklaşık olarak yıllık karın; sıfırın altında % 5 ile % 10 u oranında zararı anlamına gelmekte ve sermayedarlar bu zararı ya öz kaynakları, ya da sezona yayılmış ve yahut ta spot banka kredileri yolu ile karşılamaktadırlar.

Bu kayıp sadece maddi olarak düşünülmemeli, bunun yanında; ziyarette sürekliliği olan müşterilerin kaybı, nitelikli eleman kaybı, kalite kaybı ile turizmde umudun kaybı da bu kayıplara eklenmelidir. Umudunu kaybedenlere örnek olarak;  sadece bölgemizde kiralık ve satılık tesis sayısındaki artışı ve bölge nüfusunun memleketlerine göç etmek sureti ile turizm bölgelerindeki nüfus yoğunluğunun azalmasını göstermek yeterli olacaktır.

Rus pazarındaki artışa rağmen, mevcut olumsuzluklar sebebi ile geleceği görememenin kaygısı; Avrupa’da özellikle Almanya ve Hollanda pazarında yaşanan sıkıntı turizmciyi tedirgin etmektedir.

Buraya kadar ki ifadelerden sonucun nereye çıkacağını merak ediyoruz değil mi?

Çok basit; en son baharını yaşadığımız 2014 yılından bugüne kadar geçen dönem de Türk turizminin geldiği noktayı düzenli olarak inen ve çıkan bir tahteravalliye benzetmek yanlış olmayacaktır. Turizm de son iki yıldır dengelerden biri inip bir diğeri çıkmaktadır.

Burada bahsi edilen aşağı yukarı hareketleri; Ruslar gider iner, Ukraynalılar gelir çıkar. Ruslar gelir, çıkar, Avrupa gelmez iner gibi örneklerle çoğaltmak düşünsel zekamıza kalmış…

Her şey bir tarafa; Suriye üzerinden Rusya ve ABD restleşmesine rağmen; her ne kadar bu sezonun göstergeleri çıkışı gösterse de; istatistiklerle belirlenen artan kişi sayısına değil de kişi başı gelirlere bakıldığında; bu işin kazananının, sadece fırsatı ganimet bilen yabancı acente ve bunları yönlendiren turistler olduğunu görmek mümkün olacaktır.

Çünkü son yapılan izlenimlerde göstermektedir ki; yabancı ziyaretçi, Türkiye fiyatları indirirse geliriz. Yabancı acente de fiyatlar aşağıya çekilmezse satamayız, demektedir.

Bu durumda; geçen yıldan farkımız mı? Başak çok ta, tane yok… Anam, anam, gadın anam… 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.