İki farklı lokasyonda tek otel gibiyiz
Tarek Mourad, Four Seasons Otelleri İstanbul Genel Müdürü olarak görev yapıyor ve tam anlamıyla hem işine hem de ülkemize aşık... 3 çocuk babası olan Mourad, kendisini İstanbul'da bir gün bile yabancı hissetmediğinin altını özellikle çiziyor ve en çok da ülkemizin hoşgörülü, insancıl ve kendine has dinamizmini seviyor.
Tarek Bey, 2007-2011 yılları arasında Four Seasons Sultanahmet'te görev aldıktan sonra, 1 Kasım 2016'da yeniden aynı otelde göreve geldiniz. İstanbul tutkusu mu sizi yeniden buraya getiren?
İstanbul mu, Four Seasons mı daha önce geliyor benim için ayırt etmek çok zor aslında... Merkez ofisin hoşuna gitmeyecek belki ama, İstanbul bu öncelik sıralamasında ilk sırada geliyor. Şu an oturduğumuz Boğaz manzaralı bu terastan baktığımızda gördüğümüz bu harika şehrin muazzam manzarası, harika enerjisi, dinamizmi ve güzel yemekleri. Her şeyden önce de insanları... Türk insanı çok özel ve güzel...
Misafirlerinizi bu şehirde en çok etkileyen şey nedir?
Yabancı ziyaretçilerin burada en çok etkilendikleri şey, İstanbul'daki huzur... Hayatın bu kadar hızlı aktığı, dinamik ve çok katmanlı bu metropolde misafirlerin en büyülendikleri şeyin huzur olması da, çok enteresan bir şey... İstanbul'un güzelliği ve büyüleyiciliği de burada yatıyor. Katmanların her biri kendi içinde bir tezat yaratıyor ama, bütüne baktığınızda bu bir zıtlık değil. Bu tezatlar, çeşitlilik şehirdeki bu güzel ortamı yaratıyor. Four Seasons da marka ismine baktığımızda şehre en çok yakışan ve şehrin ruhuyla en uyumlu markalardan bir tanesi.
Ülkemizde yaşanan olaylar en çok turizm sektörünü etkiledi. Bu anlamda bir nevi kültür elçisi görevi gördüğünüzü düşünüyor musunuz?
Four Seasons, İstanbul'daki ilk otelini 1996 yılında Sultanahmet'te açtı. Otelin ülkemizdeki ilk gününden itibaren dünyaya verdiğimiz mesaj; İstanbul'un harika bir şehir olduğu ve mutlaka bu noktaya seyahat edilmesi gerektiği. Markanın çok büyük bir gücü var ve bu gücüyle İstanbul'da bulunmaktan da gurur duyuyor.
Otelde işler nasıl gidiyor?
Dubai'de büyük bir fuara katıldık. Herkes bana aynı soruyu sordu. Herkes bu şehri çok seviyor ve yaşadıklarımızdan dolayı merak da ediyorlar. Bu soruyu sormalarının ana sebebi; hem Four Seasons'ın sektörün nabzını tutuyor olması, hem de turizm sektöründe kendi alanında çok önemli bir yere sahip olması. Ne mutlu ki artık işler daha iyiye gidiyor.
Süreci nasıl pozitife çevirmeyi başardınız?
Burada çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum; Türk milletinin dayanıklı, dirençli, hayata dört elle sarılan tavrı bize güç verdi ve motivasyon sağladı. O zor zamanlarda ekibime verdiğim mesaj; güçlü olmak ve üretmeye devam ederek dış dünyaya ayakta olduğumuz göstermek, pes etmemekti. Ocağın ikinci haftasındaki iş seyahatlerimize bile ara vermedik, yolumuza devam ettik. Ve o dönem yaptığımız çalışmalar sonrasında şu an Boğaz'daki otelimiz neredeyse yüzde yüz doluluk oranına sahip. Nisan ayını Bosphorus'daki otelde yüzde 78 dolulukla kapattık. Burada hem markanın gücü devreye giriyor, hem de insanların İstanbul'a olan hayranlığı ve sevgisi. Four Seasons'ın kötü dönemlerde de toplantılara katılarak şehri anlatmaya devam etmesi, böyle güzel bir sonuç doğurdu.
Misafir profiliniz değişti mi?
Daha önceki yıllara baktığımızd, bu dönemlerde ülkemizde Avrupalı ve Amerikalı misafirler yoğunlukta olurdu. Yine de Sultanahmet ve Boğaz otelimize baktığımızda her şeye rağmen sağlıklı bir yabancı turist dengesi olduğunu söyleyebiliriz. Ama oranlarımız eskisi gibi değil. İş anlamında da hedef pazarlar ne kadar çok olursa, o kadar iyi olur. Dünyada pazar çeşitliliğine bu kadar sahip ülke çok azdır. Türkiye bu anlamda 1. sınıf destinasyon.
Otelde ne gibi yeniliklere gittiniz?
Hiç yeni bir şey yok ama aslında her şey yeni... Sürekli kendimizi yeniliyoruz. İstanbul'daki ilk otelimiz Four Seasons Sultanahmet, marka için çok önemli bir yere sahip. Aynı zamanda kilit otellerimizden bir tanesi. Tamamen kendine has bir deneyim sunuyor. Sadece Türkiye'de değil, dünyada bir benzeri yok. Çok özel tarihi bir atmosferde, geçmişin hislerini duyumsayarak, otantik ve sıra dışı bir deneyim yaşamak istiyorsanız, burası çok doğru bir yer. Tarihi Yarımada'da çok farklı kültür katmanları var ve biz insanlara bu güzelliği hatırlatıyoruz, gösteriyoruz. Günün her saatinde farklı ve çok karakteristik bir yer.
Yaz aylarında misafirlerinizi bekleyen yenilikler neler?
Bu yaz için çok heyecan verici bir projemiz var Sultanahmet Oteli'mizde. İnsanlara bu harika coğrafyanın tarih sayfalarındaki önemini anlatmaya çalışıyoruz. Sultanahmet'e gelen misafirlerimiz çoğunlukla kültür ve tarihimize odaklı olduğu, için onlara yöresel mutfağımızın zenginliğini sunuyoruz. Yemek haftaları düzenledik. Mayıs ayında da Ege Mutfağı ile devam edeceğiz. Boğaz'daki otelimizde dış mekanlara özel çalışmalarımız var.
Boğaz manzarasının keyfini artırmak adına şu an hazırlıklarımızı yapıyoruz. Türk mutfağının lezzetlerini sunmak adına çeşitliliği artıracağız. Genç ve çocuk misafirlerimizin de keyifli vakit geçirmeleri için sanatsal çalışmalarımız olacak. Yazlık sinema üzerinde çalışıyoruz. SPA hizmetlerimizin bir kısmını açık havaya taşımak ya da açık havaya özel hizmet sunmak istiyoruz.
İki lokasyonda aynı imkanlardan yararlanabilmek mümkün, değil mi?
Evet, biz kendimizi İstanbul'da iki farklı lokasyondaki tek bir otel olarak konumlandırıyoruz. Misafirlerimiz iki gece Sultanahmet'te, üç gece Boğaz'da kalabilirler. Bütün ödeme işlemleri tek bir otelin çatısı altında oluyor. Sultanahmet'te kalan misafirimiz Boğaz'a havuza gelebilir, Boğaz'daki misafirimiz de Sultanahmet'e terasa gidebilir. Misafirlerimize zengin bir çeşitlilik sunuyoruz. (Şamdan)
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: