Helal turizmin düşündürdükleri…
Yer küremizin muhafazakar
Müslüman kesimi, turizmin tüm güzel nimetlerinden yararlanan, kendileri kadar muhafazakar
olmayan Müslüman kesim ve diğer dünya insanlarının tatil yapma gereksinim,
yaşantı ve kültürlerine çok özenmiş olacaklar ki, onlar da birkaç yıldır turizm
ile yakından ilgilenmeye başladılar.
Bu bağlamda, yeni bir alternatif
turizm formülü de doğmuş oldu. Kendileri bu turizmin adına “HELAL TURİZM” diye isim takmışlar.
Başlangıçta mütevazi boyutlar taşıyan Helal turizm’in, gün çeçtikçe mütevazi
boyutların dışına taşıp, daha lüks ve daha çok dini ögeleri kapsar duruma geldiğini
izliyoruz.
Uzun yıllar otelciliğin her
noktasında görev almış bir meslektaşınızım. Merdivenin en alt basamağından
başlayıp, en üst basamağına kadar hazmede hazmede ve teker teker çıktım. Meslek
hayatım boyunca her türlü turizmi görmüştüm de, turizmin helal olanını
görmemiştim.
Demek ki biz otelciler,
yıllardır haram(!) turizm ile uğraşmışız da haberimiz olmamış. Demek ki, helal
turizm ortaya çıkmadan önce, bu güne kadar otellere herhangi bir vesile ile işi
düşen muhafazakar Müslümanlar, harami işlere bulaşmışlar da, onların da
haberleri olmamış. Allah, hepimizin günahlarını af etsin!
Bir kesim girişimci, dini
kuralları her işe bulaştırıp, tatminkar rant sağladıkları gibi, en sonunda
turizme de dini kuralları bulaştırıp, yeni bir rant kapısı açmayı başardılar.
Yeni açılan bu rant
kapısının arkasında yatan talep kapasitesi ve talepkârların maddi olanakları,
dini kesimden olmayan girişimcilerin iştahını da kabartmışa benziyor.
Bu bağlamda, gerek dünyada
ve gerekse ülkemizde, bir taraftan tesettür kurallarına uygun yeni tatil otelleri
açılırken, diğer taraftan tesettür kurallarının uygulandığı otelleri arayan
muhafazakar Müslüman sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.
“Pasifik Asya Seyahat
Birliği” CEO’suna göre, 2009 yılında küresel turizmden elde edilen gelir 930
milyar USD’dır. Küresel tesettür otellerinin bu pastadan aldıkları payın % 8-9 oranda
olduğu, 2011 ve 2012 yıllarında tesettür otellerinin pasta payının % 10’u
bulacağı ifade edilmektedir. Yani, bu payın 100 milyar USD’nı bulacağı
beklenmektedir.
Her konuda olduğu gibi,
pazarları, şartları ve kuralları doğuran etkenin “ARZ ve TALEP kanunları”
olduğu bilinen bir ekonomik kuraldır.
Bu kural, bu sefer “helal turizm” otellerinin doğması ve gelişmesine
aracı olmaktadır.
Ülkemizde hizmet veren helal
turizm oteller sayısının 2002 yılına kadar 5 adet olduğu bilinirken, bu sayının
2002 – 2010 yılları arasında 27’yi bulduğu ve önümüzdeki yıllar içinde tesettür
otel sayısında bir patlamanın yaşanabileceği ifade edilmektedir.
Helal turizm otellerinde
bilgim dahilinde, diğer otellere kıyasla şu farklılıklar yaşanmaktadır:
- Lobby, restoran, kafe, pastane, havuz, hamam, sauna, kumsal,
deniz gibi genel hizmet alanlarında haremlik selamlık ayrımlarının mevcut
olduğu.
- Mescitin mevcut olduğu.
- Odalarda kıble yönünün belirtildiği bilgilendirmenin mevcut
olduğu.
- Odalarda Kur’an, seccade, tespih v.s.
bulundurulduğu.
- Kullanılan gıda ürünlerinde İslami kurallara ters
düşecek herhangi bir yiyecek ve içecek bulundurmadıkları.
- Amerikan Bar yerine vitamin barın yer aldığı.
- Otel girişlerinde sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı.
- Otellerin medya mensupları ve yabancı her kesime
kapalı oldukları.
- Yöneticilerin ve personelin muhafazakar kesimden
seçildiği.
- Personelin özel eğitimden geçirildiği.
- Erkek konukların deniz ve havuza haşemalar ile, hanım
konukların ise baş ve vücutlarını komple örten, balık adam giysisine benzeyen
tesettür mayoları ile girdikleri bilinmektedir.
Rekabette üstünlük sağlamak
ve pazarlıkta avantaj sağlamak için mutlaka yaratıcı olmak gerekir. Aksi
takdirde ipin uçları elinizden kayar, gider. Bu bağlamda, helal turizm işletmecileri,
önümüzdeki yıllar içinde zengin muhafazakar Müslüman kesimi otellerine
çekebilmek için, otel mimarisinde ve hizmet çeşitliliğinde bazı yenilik ve
değişikliklere gidebilirler.
Örneğin;
- Oteller İslami mimari özellikler taşıyabilir.
- Odalar kıble yönüne dönük projelenebilir.
- Odalarda resim çerçeveleri yerine, İslami ögeler
taşıyan çerçeveler yer alabilir.
- Odalar akşam servisinde, yastık üstlerine çikolata
yerine gül lokumu konabilir.
- Otel bahçelerinde yatak sayılarına paralel büyüklükte
cami yapılabilir.
- Her otele imam kadroları açılabilir.
- Turizm Bakanlığından veya Diyanet İşleri
Başkanlığından İslami kriterlere uygunluk sertifikası alınabilir.
- Resepsiyonda, genel salonlarda, odalarda hicri takvim
bulundurulabilir.
- Otel içinde ve genel kullanım alanlarında Arapça
sinyalizasyon sistemi projelenebilir.
- A la Franga klozetlerin yerine, a la Turca tuvaletler
yer alabilir.
- Gömme banyolar yerine, hamamlarda bulunan kurna ve
oturma yeri projelenebilir.
- Sulu alanlarda kullanılmak üzere erkekler ve bayanlar
için farklı, fantezi takunya servisi
konabilir.
- Minibarlar içinde şişelenmiş zemzem suyu konabilir.
- Personel üniformaları, İslami modellere uygun
yapılabilir.
- Personel kullanımı için mescit projelenebilir.
- Abdesthane, WC, havuz, hamam gibi yerlerde gülsuyu ve
gül esansı servisi düşünebilir.
- Cami, türbe, müze, piknik v.s. gezi programları
düzenlenebilir.
Değerli turizmciler,
yukarıda sıraladığım detaylar nedeniyle kiminiz bana kızabilir, kiminiz de
gülebilir. Sizler kızmaya veya gülmeye devam edin.
Son yıllarda ülkemizde büyük
bir değişim yaşıyoruz. Bu değişim bize hazmettire hazmettire sunulduğu için, bazılarınız
bu değişimin farkına varamayabilirsiniz.
Örneğin; Bir taraftan bazı lüks
oteller İslami kurallara ve muhafazakar Müslümanların gereksinimlerine uygun şekilde
hazırlanırken, diğer taraftan bazı camilerimizin, her gün, bazı camilerimizin
de Ramazan ayı süresince yemekhane(!) olarak kullanıldığını fark etmiş
olmalısınız. Sanki ibadethaneler ile lüks oteller yer ve şekil değiştirmiş gibi
traji-komik bir durum var ortada.
Ramazan ayı boyunca bazı
camilerimizin iç ve dış avlularına, hatta, musalla taşının bulunduğu mekana dahi
masalar, sandalyeler yerleştirilip;
- İftariyelikler dağıtılıp, yemek servisleri yapılmadı
mı?
- Yemek servisi bitiminde çay servisleri yapılmadı mı?
- Bazı aileler, akrabaları veya komşularıyla birlikte
gelip, saatler öncesi cami avlularındaki masalarda yer tutma yarışına
girmediler mi?
- Kutsal mekanlarda bir partinin her gün propagandası
yapılmadı mı?
- İmam vaazlarında ve iftar sofralarında referanduma
EVET çağrısı yapılmadı mı?
Dünyamızda mevcut olan 60
Müslüman ülke arasında, biz Türkler kadar dini kuralları ticarette ve siyasette
kullanan ikinci bir Müslüman ülke bulamayacağımız gibi, diğer dinlere inanan ülke
insanları arasında da Türkiye’de şahit olduğumuz uygulamaların bir benzerini
bulamayız.
Ülkemizin yöneticileri oy
kapma (iktidar olma) uğruna, rotalarını maalesef tamamen şaşırmış görünüyorlar.
Son 30 yılda oy kapma yarışı yüzünden dinsel dejenerasyona uğradık. Dinin
dejenere edildiği ülkelerde sonuçlar çok kötü olmuştur.
Evet, devir değişti. Hem de
çok değişti.
Biz otel yöneticileri de
yeni devire ayak uydurmalıyız.
Rekabet kuralları, ARZ ve
TALEP kanunları bunu gerektiriyor.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: