EBRD ve Türkiye
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD); 10 Mayıs 2017 tarihinde yaptığı açıklama ile Türkiye için 2017 yılı ekonomik büyüme tahminini yüzde 2,6 ya çektiğini duyurdu.
Osman Ergin
Daha önce yüzde 3 olarak belirlenen bu oranın yüzde 0,4 oranında gerileme sebebine geçmeden önce, EBRD nedir? Sorusunun cevabını vermek gerekirse…
EBRD, 64 ülkeyle birlikte Avrupa Birliği ve Avrupa Yatırım Bankası mülkiyetinde olup; hükümetlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, OECD, IMF, Dünya Bankası ve BM gibi uluslararası örgütlerle de birlikte çalışma yapan bir kuruluştur.
EBRD’nin Türkiye raporunda büyüme beklentisinin düşürülme nedenine gelince, ülkenin kredi notunun düşürülmesindeki başlıca sebebin; darbe girişiminden sonra ilk üç ayın ardından uzatılan olağanüstü halin devam etmesidir, demek yanlış olmaz.
Uluslararası finans arenasında aktif rol oynayan, kredi ve yatırım kuruluşları; ev sahibi ülkenin politik yapısını ve taşıdığı riskleri analiz etmeden, karar mekanizmasını harekete geçirmezler.
Çok uluslu işletmelerin ortak hareket tarzlarından birisi de, ana ülkeye yakın politik eğilimleri benimsemiş ve politik istikrarlı sayılabilecek ülkelere yatırım yapma isteğidir.
Daha önceleri terörü bahane ederek, benzer puanlama sistemleri ile karşımıza çıkanların, son olayların da etkisi ile dünyanın hiç bir yerinin terör karşısında güvende olmadığını öğrenmelerinden sonraki yeni bahaneleri; ülkede olağanüstü hal durumunun devam etmesi olmuştur.
Referandum arefesinde Türk Lirasının dolar karşısında yüzde 17 lere varan değer kaybı ve şubat ayı enflasyonun 2012 yılından beri ilk defa çift haneli rakamlara çıkması da kredi notunun düşürülmesinin en büyük nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye için; “Brüt dış finansman ihtiyacı gayrı safi yurt içi hasılanın neredeyse yüzde 25'ine denk geliyor ve ülkeyi küresel likidite şartlarına karşı hassas bir duruma sokuyor” olarak açıklanan raporda ayrıca; "Türkiye ile Güney ve Doğu Akdeniz'e yönelik görünüm, güvenlik ve jeopolitik risklerle beraber turizm gelirleri ve yatırımlarda yaşanan düşüşü de yansıtarak zayıfladı" denilmektedir.
Bilindiği üzere; kredi derecelendirme kuruluşu Moody's de; 2016 eylülünde Türkiye’nin kredi notunu bir kademe indirerek, yatırım yapılabilir seviyenin altına düşürmüş ve mart ayındaki açıklaması ile de kredi notu görünümünü; durağandan negatif konumuna alarak, Ba1 olan kredi notunda ise değişiklik yapmamıştı.
Her ne kadar bu raporları hazırlayanlara, ahkam kesiyorlar gözü ile baksak ta; kızsak ta, sinirlensek te; görünen köy kılavuz istememektedir. Dış politika da karar vericiler sözlere değil raporlara bakarlar ve görmek istediklerini görürler. Raporlara göre; ülkenin objektif olarak dışarıdan görünümü budur. İçerideki durumu ancak yaşayanlar bilir.
Her sektörde emek veren işçisinden, işverenine, işletmecisinden, sanayicisine ve hatta sezon başlamasına rağmen memnuniyetsizliği devam eden turizmcisine kadar; kime sorsanız piyasaların gidişatı hiç kimseyi memnun etmemekte, herkes bir an önce hükümetin alacağı acil ekonomik kararları beklemektedir.
Türkiye’de 1,5 milyon dolar yatırım yapan yabancılara vatandaşlık hakkının verilmesi sebebi ile ülkenin yatırım açısından cazip hale gelmesi, referandum öncesi sözleri verilen; KDV’ye çeki düzen verilmesi, faiz indirimi, yeniden yapılandırma, süper teşvikler ve destekler halkı mutsuz olsa da umutlandırmaktadır.
Piyasalar üzerinde olumlu ya da olumsuz en büyük etki; hükümetin kararlarıdır. İnsanlar seçim derdi sebebi ile geçim derdini, geçici bir süre askıya almış olsalar da; seçim bitmiş, geçim derdi askıdan gündeme inmiştir. O halde gözler referandum öncesi verilen sözlerde, beklenen icraatlar için de top hükümettedir.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: