BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA...
TURİZM & KRİZ
Turizm ile ilgili ne zaman güzel bir şeyler yazmak için kalemi elime alsam, sektör genelinde karşılaştığımız sıkıntı ve olumsuzluklar, pozitif fikirlerimin önüne geçiveriyor. Öyleki; turizm sektörüne ilk adım attığım günden bu güne uzanan kilometre taşlarında, bazıları gerçek anlamda, bazen de suistimal edilen krizsiz bir sezona şahitlik edemedim.
Bilindiği üzere; turizmin kazandırdığı katma değerler ile güçlenen ülkemiz ekonomisini en olumsuz bir biçimde etkileyen unsur; her zaman olduğu gibi; son dönemlerde yurt içinde veya yurt dışında gerçekleşen krizler olmuştur.
Bu nedenle adı ne olursa olsun krizin her türü; turizm gibi talep esnekliği büyük ve pamuk ipliği ile bağlı sektörlerde etkisini daha şiddetli hissettireceğinden, gerek iç piyasa da gerekse komşumuz ve rakibimiz Yunanistan’da ve hatta dünya genelinde meydana gelebilecek her türlü krizin veya krize sebebiyet verebilecek tüm olumsuzlukların, en çok turizm sektörünü etkilemesi kaçınılmaz olmaktadır.
Hal böyle iken; her yıl yeni rekor tahminleri ile ve büyük umutlarla başladığımız Türk Turizminin, krizsiz bir sezon yaşadığına şahit olamadığımız gibi; turizm çevrelerince de, olabilecekleri önceden tahmin ederek önlem almayı bir tarafa bırakın, ateş bacayı sardıktan sonra bile tedbir anlamında somut bir adım atılmadığını ve işlerin oluruna bırakıldığını üzülerek seyretmekteyiz.
Malum olduğu gibi; bitip tükenmeyen Ortadoğu ve terör krizinin yanında, her yıl kurulu saat gibi turizm sezonun başlamasından evvel; isim ve her defasında yeni bir kimlik, farklı bir nitelik ile karşımıza çıkan; körfez krizi, sars, kuş gribi, domuz gribi, karikatür krizi, one minute krizi ve şimdi aklımıza gelmeyen benzeri krizlerde olduğu gibi, şu an yaşanan ekonomik krizden de en çok etkilenen sektör turizm oldu.
Turizmin ülke ekonomisindeki rolü dikkate alındığında; sektörel anlamda krizler karşısında savunmasızlığı bilinmesine rağmen; günü kurtarmaya yönelik çözümler haricinde, sahipsiz kalması ayrı bir handikap olup, bundan önceki krizlerin kısa vadeli çözümlerle atlatılması, yeni krizlere kapıyı aralık bırakmıştır. Önlem adına ne turizmciler, ne de devlet eli ve devletin ilgili bakanlığı kanalı ile geleceğe dönük, uzun vadeli bir girişim yapılmamıştır.
Buradan çıkan sonuç; ne turizmcilerin, ne de turizm bakanlığının olası olumsuzlukları ya tahmin edemediklerinin, ya da önemsemediklerinin gerçeğini ortaya çıkarmaktadır ki; bu da; gelecek sezonun da turizm sektörünün yeni krizlere gebe kalmasının emaresi olarak karşımıza çıkmasının muhtemel göstergesi olmaktadır.
Lakin gün bu gündür deyip; eller taşın altına şimdiden koyulur da; turizmin geleceğine yönelik stratejik planlar hayata geçirilebilirse; gelecek sezona kendisini saklayan her türlü olumsuzluk ve olası krizlere karşı mukavemetli, bir turizm olgusu vücuda getirilebilecektir. Bunun neticesinde de; krizi fırsat bilerek fiyat indirmeyi alışkanlık haline getirenlerin önü kesilerek, oda konaklama fiyatları ile ülke ekonomisine yüklenen katma değer kaybının önüne de geçilmesi mümkün olabilecektir.
Son olarak; şunu ifade etmekte yarar görüyorum. Yıllardır her sezon başlangıcında bu yollarda beraber yürüdüğümüz krizin adı ne olursa olsun, Türk Turizmini geçici duraklamadan öteye geçiremediği, insanların Türkiye’ye gelmelerini engelleyemediği ve sadece fiyat indirimleri ile turizmciye ve devlete gelir kaybettirdiği bir gerçektir.
Lakin; yaşanmakta ve yaşanacak olan krizin, memlekete kazandırdığı trilyonluk yatırımlar ile kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü turizmciye; ne manevi olarak yaşatmış olduğu stres ne de maddi olarak kaybettirdiği gelir reva değildir.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: