Belçika’da tarihi yaşatan bir folklorik yürüyüş...
Belçika’ya bu yıl bahar aylarında yaptığım gezi sırasında, Walcourt şehrinin Tarcienne köyünde yaşayan Muhterem-Hürriyet Güzel çiftinin davetiyle geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan tarihi geleneksel bir yürüyüşün şölenine tanıklık ettim.
Köyde bir evin bahçesinde kurulan bir çadır ve imece usulüyle yiyecek içeceklerin sunulduğu masalar kuruluyor. İmeceye katılanlar arasında Hürriyet de var, masaların kurulmasında görev almış. Yürüyüşçülerin gelişi trampet ve davul sesinin gittikçe fazla duyulmasından anlaşılıyor. Herkesin gözü sesin geldiği yöne doğruluyor. Tarcienne’liler de son hazırlıklarını tamamlama telaşındalar.
Sonunda kortej görünüyor rengarenk bir görüntü. Her yaştan 300’e yakın kadın ve erkekten oluşan yürüyüşçülerin önünde, ellerinde baltalarıyla kırmızı beyazlı giysileri ile önlüklü bir grup, müzisyenler arkalarında sıralar halinde, ellerinde tüfekli askeri kıyafetli grup da var. Yürüyüşçüler çadırın kurulduğu alana giriyorlar… Kiminin elinde ellerinde baltalar var, ormanda yol açıyorlarmış, önlüklü kadınlardan oluşan grup taşıdıkları küçük fıçılar çalışanlara içecek dağıtıyorlarmış. Tüfekleriyle alana giren en son grup, piyadelerin Aziz Fiacre ve yürüyüşte olan şahsiyetlerin anısına 3 kez saygı atışı yapmasıyla alana, barut kokusu ve bir duman hakim oluyor.
Atışın bitiminde müzisyenler çadıra giriyorlar. Onlar kendilerine özel zengin yiyecekler ve alkol derecesi yüksek votka, ci gibi içeceklerin hazırlanmış olduğu masaya geçiyorlar. Bizdeki düğünlerde davulcular ve zurnacılara hazırlanan her çeşit yemeğin bol bol konulduğu ayrı sofralar aklıma geliyor. Diğer yürüyüşçüler dışarıda masada küçük şişelerde biralarını ve sandviçlerini almaya başlıyorlar. Yürüyüşçüler ve yakınları ile onlara ikramlarda bulunan köy sakinleri, ikram tepsisiyle servis yapanların arasında, üniformalarıyla dolaşan küçük çocukların heyecanlı görüntüleri adeta bir baloyu andırıyor, yürüyüşe katılanların arkadaşları, herkesin sohbete daldığı neşe dolu bir atmosfer oluşuyor alanda. Müzisyenlerin çadırda çaldıkları müzik, atmosferi bir şölene dönüştürüyor.
Yürüyüş alayının fotoğraflarını çekiyorum, katılanlardan İngilizce ve Almanca bilenlerden bilgi almak için sohbet ediyorum ben de.
Fransa’nın kuzeyinde 7. Yüzyılda yaşamış olan, bahçesinde yetiştirdiği bitkilerden yaptığı ilaçlarla hastalara şifa dağıtan Aziz Saint Fiacre anısına, Belçika’da Sambre ve Meuse nehirleri arasında yer alan şehirlerde her yıl 15 defa düzenlenen geleneksel yürüyüşlerin birincisi Mayıs ayının ilk hafta sonunda Belçika’nın Tarcienne köyünde yapılıyormuş... İlk yıllarda dini ritüel olarak yapılan, daha sonra İmparator Napolyon dönemi etkisi altında değişikliğe uğrayan yürüyüşler 20.yüzyılda bugünkü halini almış. 1815 yılından kalma 1.imparatorluk dönemi, Napolyon askeri üniformalarının giyildiği yürüyüşlerde, piyade askeri giysileriyle, atlı süvariler, arabalı birlikler yürüyenlerin ve geçtikleri köylerin, şehirlerin güvenliğini sağlıyorlarmış.
Efsaneye göre, İrlanda’dan Fransa’nın kuzeyinde Meaux bölgesine gelen Aziz Fiacre, bahçe yapması için bir yer verilmesini ister. Ağaç ve çalılıklarla dolu bir alanı göstererek, bir günde ne kadar yer temizlerse o kadar yerin kendisine verileceğini söylemişler. Aziz Fiacre bastonunu yere sürterek dolaşmaya başlar, bastonu bir küreğe dönüşmüş, büyük bir alanı temizlemiş ve ekime hazır hale getirmiş. Bahçesinde şifalı otlar yetiştirerek hastalara şifa dağıtmaya başlamış. daha sonra bu alana kendisinin adına bir manastır yapılmış.
La Sambre ve Meus Nehirleri arasında yapılan geleneksel yürüyüşler, 2012 yılında UNESCO tarafından’ İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Mirasının Başyapıtı’ olarak kabul edilmiş. Çeşitli şehirlerde, belediyeler ve derneklerce elde edilen bağışlarla anma yürüyüşleri organize ediliyormuş. Alay da denilen yürüyüşçülere eşlik eden müzisyenler profesyonel grup oldukları için ücret ödeniyormuş. Her yürüyüş alayının, gelenekleri, farklı kuralları olduğunu ve her Ağustos ayında bir Festival düzenlediğini öğreniyorum.
Yürüyüş alayının gidiş için hareketlenmeye başladığını görünce Hürriyet’e fotoğraf makinasıyla benim grupla bir fotoğraımıf çekmesini istiyorum. Yürüyüşçülerin arasında kameraya poz verirken bir elin omuzuma dokunduğunu hissediyorum. Genç bir yürüyüşçü benimle beraber makinaya poz vermesi hoş bir anı oluyordu benim için.
Yürüyüş alayı Tarcienne’den uzaklaşıp gözden kaybolunca, alaydakilere hizmet eden Hürriyet’in de aralarında olduğu köy sakinleri masaları ve alandaki çöpleri temizlemeye başlıyorlar. Daha son alaydan ayrılan Tarcienne’li yürüyüşçüler çadırda bir araya gelip sohbete dalıyorlar. Hürriyeti beklerken ben de binbaşı üniformalı bir yürüyüşçü ile sohbet ediyorum. Nihayet Hürriyet masaları toplama işini bitirmiş. Sevimli bir kız çocuğunun elinden tutmuş olarak yanımıza geliyor. ’Torunun mu ‘diye soran yürüyüşçüye, ‘Hayır, yeğenim, adı Soline Güzel bu kızın , ailemizin en küçüğü diyerek tanıştırıyor bizi. Solin herkese Merhaba diyor Türkçe ve Fransızca. Oğlu Çağlar’ın da birkaç kez yürüyüşlere katıldığını, ‘belki Soline de büyüyünce bu yürüyüşlere katılır’ diyor.
Çadırdakilerle vedalaşıp, alandan ayrılırken, Belçika’daki Türk toplumunun kendi kültürlerini bir sonraki kuşaklara aktarmalarda ve yaşadıkları yerlerdeki kutlamalara katılarak, uyumlu bir hayat sürdüklerini gördüğümü düşündüm.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: