Barselona Barselona
Avrupa’nın en önemli halkla ilişkiler konferanslarından biri olan ve bu yıl beşincisi düzenlenen ‘Barcelona PR Meeting’ için bir arkadaşımla birlikte 6 günlüğüne Barselona’daydık.
Yrd. Doç. Dr. Burcu Öksüz
Gideceğim şehirleri önceden detaylı şekilde araştırmama rağmen, bu sefer biraz iş yoğunluğundan biraz da Barselona’nın kafamdaki güçlü imajından ne yapmam ve nerelere gitmem gerektiğine karar vermeden gittim. İyi ki de öyle yapmışım. Daha fazla keşfettiğim ve tabii daha fazla yürüdüğüm bir hafta oldu. Şehre indiğimizden ayrılana kadar her anı ayrı keyifli bir seyahatti. Pasaport kontrolündeki polis memurunun kibarlığı ve havaalanından şehir merkezine taşıyan otobüsün şoförünün kendi dilinde yüksek sesle bir şeyler anlatırken ki sempatikliği nasıl bir şehre geldiğinizin habercisi bence.
Barselona büyüleyici bir şehir. Casa Batllo, Casa Mila, yapımına 1882 yılında başlanan ve hala tamamlanmamış olan ancak 2026 yılında tamamlanması planlanan La Sagrada Familia ve Park Güell, mimar Antoni Gaudi’nin seyahatimizde görme fırsatını yakaladığımız muhteşem başyapıtlarıydı. Barselona Katedrali, Montjuic Tepesi, Poble Espanyol Köyü ve çok iyi bir koleksiyona sahip olan ve bir dehanın doğuşuna şahitlik ettiğiniz Picasso Müzesi hayran kaldığımız diğer yerler. La Rampla Caddesinin, La Boqueria Pazarının, Gotik Mahallesinin ve adım başı fotoğraf çektiğimiz dar ara sokakların şahaneliğini de unutmamalıyım. Bizim için son gün sürprizi, Picasso Müze’sine giderken tesadüfen gördüğümüz Antika Pazarı oldu. Barselona’da 6 güne bunları sığdırabildik. Öyle ki plaja gitmeye vaktimiz bile kalmadı. Barselona’da her an karşınıza bir şeyler çıkabilir. Biz başka yere giderken gördüğümüz bir binanın önünde veya derinliği olan dar bir sokakta dakikalarca fotoğraf çekiyorduk.
Barselona sizi oraya aitmiş gibi hissettiren bir yer. Kendi dilinde bana saati soran ve sonra durup saatime bakan yerel halktan yaşlı amca, fotoğraf çekerken ‘good picture’ gibi yorumlar yapanlar, kadraja girmemek için bekleyen ve bundan hiç rahatsız olmayanlar, videoya çekerken kameraya el sallayanlar Barselona’yı güzel yapan diğer detaylar. Casa Batllo’da bilet satan görevlinin istatistik için nereden geldiğimizi sorduktan sonra ‘Teşekkürler’ diye bileti uzatması da ayrıca takdir edilesi.
Yemek konusuna gelince Barselona aç kalınmayan ve hatta çok lezzetli yemekler bulunabilen bir yer. Ve tabii ilk defa denediğim Sangria muhteşem bir içki. Ne kadar içtiğinizin farkında bile olmuyorsunuz. Barselona ulaşım açısından da çok rahat bir şehir. Biz kısa bir süre sonra nereye nasıl gideceğimiz ve metro hatları konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olmuştuk.
Barselona’nın bu kadar büyüleyici olmasının nedeni, şehri yaşıyor olmanız bence. Görülecek yerleri görüp, yenilecekleri yiyip gelmiyorsunuz. Kaldığınız süre boyunca o şehrin insanı oluyorsunuz. Daha önce gidenlerin bazıları, Barselona’yı Barselona yapanın Gaudi olduğunu söylerlerdi. Bence Barselona’yı Barselona yapan Gaudi’nin muhteşem eserlerinin yanında, Barselona halkının şahaneliği ve Barselona’ya adım atmasından itibaren şehrin ruhunu taşımaya başlayan turistler. Barselona halkının mutluluğu, oraya gidenlere de yansıyor. Psikologlar söylediğime katılır mı bilmem ama Barselona’da şunu anladım. İnsanlar mutlu olduğunda, başkalarını mutsuz etmeye çalışmıyor. Barselona halkı çok mutlu ve bu bize yansıdı. Bu, dönüş uçağına binerken hostesin bana ‘Çok güzel bir tatildi sanırım. Yüzler gülüyor’ demesinden anlaşılıyor sanırım.
Yurtdışında bir şehri gördüğümde bir kez gördüm, bir daha gelmem diyen biriyimdir. Ama Barselona bunu değiştirdi. Her sene gidilir, 6 gün değil 6 ay da kalınır.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: