Turizmin devrime ihtiyacı var
Destinasyon bazlı bir turizm stratejisi için acilen harekete geçmek gerektiğini söyleyen TYD Başkanı Oya Narin, “Turizm ekonomimiz için çok önemli. Fermuarsız pantolon nasıl üretilemezse, eğlencesiz de turizm olmaz. Eğlenceye gece hayatı gözüyle bakılmamalı” dedi.
Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oya Narin çok zor bir dönemde yönetime geldi ve şimdi sektörün yeniden yelkenini şişirip hız alması için gerekli rüzgarın peşinde. Narin, Türkiye’nin doğru bir dönüşüm stratejisi ile 2030’larda dünyanın 1 numaralı turizm bölgesi olmaya aday olduğuna inanıyor. Ancak bunun için sektörün tüm partileri kafa kafaya verip bir yol haritası belirlemeli ve yeni plan titizlikle uygulanmalı. Zira son dönemde yaşanan derin sıkıntılar ona göre dış faktörlerin etkisiyle ortaya çıktı ancak bu darbeler olasa da turizmde sorunlar su üstüne çıkacak yer arayışındaydı. Narin bardağın hep dolu tarafına bakıp, mücadele etmeye inanıyor.
Dünya'dan Özlem Ermiş Beyhan' verdiği röportajda turizmde bir devrime ihtiyaç olduğunu vurgulayan Narin, “Türkiye’de Turizm 2.0 dönüşümü şart” diyor. Narin destinasyon yönetiminin altını çizerek oda fiyatlarını artırmak için finansman desteğine ihtiyaç olduğunu, turisti otelden çıkarabilmek için konserlerin, şık lokantaların, üst kalitede eğlencenin sunuluyor olması gerektiğini anlatıp, “Fermuarsız pantolon nasıl üretilemezse, eğlencesiz turizm de olmaz” yorumu yapıyor.
Destinasyon yönetimi yapılmalı
Türk turizminin önündeki hedef nedir? Siz nasıl bakıyorsunuz sektörün geleceğine?
Türk turizmi 2014-2105 ortalamasını alıp 2019 yılında o noktalara gelmek durumunda. Geçiş sürecini iyi yönetmemiz gerek. Bu süreci yönetmek adına genel bir yol haritasına ihtiyacımız var. En azından 10 yıllık bir perspektif ortaya koymalıyız. Teşvik modellerinin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Kasım ayında yapılacak Turizm Sayıştayı bu açıdan çok önemli. Burada turizmin gelecek yol haritası ortaya konulacak. Biz TYD olarak sıkıntının geçici olması için ne yapmamız gerektiğine odaklanıyoruz göreve geldiğimden beri. Bu da turizmde bir dönüşüm hamlesidir; Sanayi 4.0 gibi bizim sektörümüzde de ikinci versiyona geçilmeli.
Nasıl bir dönüşümden bahsediyor sunuz?
Burada destinasyon yönetimine öncelik vererek, yeniden Türkiye haritasını elimize alıp nereleri destinasyonlarımıza ilave etmeliyiz, nereleri eklemeliyiz, var olan destinasyonlarda ne tip dönüşümler yapmalıyız bunlarla ilgili bir rapor çıkarmaya çalışıyoruz. Geçen yıl dış faktörlerin etkisi ile bir düşüş yaşadık ama bunlar olmasaydı da bir düşüş yaşayabilirdik. Çünkü yapısal sorunlarımızı çözmedik. İspanya zirvedeyken yeni bir strateji belirledi; gastronomiye, yenilenmeye ağırlık verdi.
Yani belki turizmin yapısal sorunları biraz sizin turizme darbe vuran gelişmelerin etkisi altında saklı kaldı...
Aynen öyle. Bu bir geçiş dönemi. Doğru bir strateji uygularsak önümüzdeki 10 yılda bunun meyvelerini toplarız.
Peki bu noktada Türkiye’nin algı sorunu nasıl aşılacak?
Ben turizm profesyoneli olarak şöyle bakıyorum: Algı sorunu her zaman olabilir, sizden kaynaklanmayan nedenlerle de olabilir, nitekim bizde de öyle oldu. Tamamen dışsal etkilerden bu noktaya geldik. Algı yönetimi ve tanıtımı kesmeden destinasyon bazında tanıtım yapmak gerek. Türkiye algısı ile ilgili yurt dışında birçok söylem var. Ama biz insandan insana hizmet veriyor ve Türkiye’yi değil, bir destinasyonu satıyoruz. Türkiye’nin bu durumu bir vatandaş olarak bizi etkiliyor ama biz turizmci olarak destinasyonlarımızı tanıtmaya devam etmeliyiz. Biz Türk turizmcisi Türkiye vatandaşı olarak eksik hiçbir şey yapmadık. Bu noktada Türkiye’nin algısını değiştirmeye çalışmak değil bölgeleri tanıtıp, bölgelerin algısını yönetmeliyiz.
Bu dönüşümde çok tartışılan “her şey dahil” sisteminin yeri ne olmalı sizce?
Her şey dahil bir gerçek. Ve de kazançlı bir gerçek. Türk turizmini rakipleri ile at başı koşturan, bu konuda iddiasını ortaya koymuş bir Türk ürünü varken bundan vazgeçmek gibi bir lüksümüz yok. Ama kabul etmemiz gerekir ki bu 20 yıl önce uygulanmaya başlamış bir model ve o dönemdeki maliyet yapılarıyla bugünkü arasında fark var. Dolayısıyla sorgulanmalı, yönetilmeli. Destinasyon yönetimleri tamamlanırsa zaten süreç içinde bu da şekillenecektir.
Örneğin biz Marmaris’te 50 yıllık bir tesisiz. Hem yarım pansiyon hem de her şey dahil çalışıyoruz. Bazen müşterimiz yarım pansiyon gelir, sonra her şey dahile geçer. Bunun olabilmesi için destinasyonun tüm fonksiyonlarının tamamlanmış olması gerek. Yani misafir dışarı çıkmak istediğinde kendi standartlarında şık bir restoran, dünya markalarından alışveriş yapabileceği bir AVM’ye ulaşabilmesi gerekir. Bodrum’a bakalım; her şey dahil dışında oda kahvaltı, yarım pansiyon çalışan tesis var. Çünkü dışarıda çok alternatif var ve bu nedenle kimse içeride kalmak istemiyor.
Eğlencesiz turizm olmaz
Bodrum güzel bir yaz sezonu yaşadı. Bunun etkisi ile mi?
Bunun ve iç turizmin etkisiyle. Erken rezervasyon, taksitli sistem ciddi bir iç talep yarattı. Bu, sektör olarak açığı kapatmamızda çok etkili oldu. Bodrum, ikinci konutların olduğu yaşayan bir şehirle bütünleşmiş turizm destinasyonu olarak öne çıktı. Her destinasyonda bunu yapmamız gerek.
Bu yıl Türkiye’ye düşük gelir grubundan turistlerin geldiği söyleniyor. Siz bunu nasıl analiz ediyor sunuz?
Tüm dünyada kişi başı harcamalarda düşüş var. Ancak bizim rakamlarımız zaten düşük, düşünce daha dikkat çekici oluyor. Bu iş alışveriş turizmi, gastronomi turizmi, kültür turizmi ile evlenmek zorunda. Sadece güzel bir doğa ve güzel bir otelle iş bitmiyor. Uluslararası jet set eğlence olan, konserleri izleyip iyi yemek yiyecekleri restoranların olduğu yerleri tercih ediyor. Konuyu sadece gece hayatı olarak değerlendirmemek, 52 sektörü destekleyen turizmin en önemli tetikleyicisi olarak görmek önemli. Bu işimizin parçası. Nasıl fermuarsız pantolon üretemiyorsanız, eğlencesiz de turizm olmaz.
Peki Ortadoğulu turistin ağırlığı sektör açısından, İstanbul turizmi açısından bir risk haline gelebilir mi?
Ortadoğulu turist geniş aile ile ziyaret eder ve çok harcama yapar. Otelleri değil ev ve rezidansları tercih ediyorlar ama gerek alışveriş, gerek gastronomi gerekse ulaşım konusunda sektörlere ciddi hareket getirdiler. Rezidansların sürdürülebilir turizm açısından güney bölgesinde de yayılması gerektiğini düşünüyorum. İstanbul gibi turizmde dünya lideri olabilecek bir şehirde söylediğiniz gibi bir risk olabileceğine inanmıyorum. Londra da aynı süreci yaşıyor bugün. Turist bizim velinimetimiz. Kim gelirse kucak açmalıyız. Turizm sayesinde kapalı bir ülkeden sevilen, kabul edilen bir ülke haline dönüştük. Bugün yaşananlar geçici olaylardır.
Avrupa ile ilişkiler çok önemli
Önümüzdeki yıl için nasıl bir artış projeksiyonunuz var?
Yüzde 15, hatta 20 artış da hedeflenebilir turist girişinde. Burada Avrupa ile ilişkilerimizin ne noktaya geleceği son derece önemli. Bu yıl Rus turizmin tekrar devreye girmesi ve iç talep ile korkulan olmadı. Bakanlığımız da biz de yeni destinasyonlar peşindeyiz. Çin, Hindistan, Malezya, Endonezya,İran... Bu bölgeler artışa geçecek.
Sektörün finansman sorunu akut düzeyde
Turizmciler ne talep ediyor?
• Turizm sektörü için artık 10 yıllık finansman modelleri gerçekçi değil. Yatırımların geri dönüşü 12 ila 15 yıl oldu. 20 yıla uzayan dönüşler var. Turizm finansman modellerinin yeniden oturtulması lazım.
• Uluslararası uzun vadeli fonların Türkiye’deki turizm yatırımlarına ilgi gösterebilmesi için tahsis sürelerinin uzatılması elzem. 1 artı 49 yıl daha eklenebilirse bu çok etkili olur. Bir ihtisas bankası altında sektörün finansman ihtiyaçlarının düzenlenmesi de yeni yatırımları artırır.
• Sektör olarak yatırım açılımı yapılırken yakalanmış olduğumuz bir talep daralmasından bahsediyoruz. Dolayısıyla işletmelerin finansmanı sorunu son derecede akut düzeyde. Bu yönde talebimiz KGF uygulamasının, yine sıkıntı ile mücadele süresince, sektör işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla gözden geçirilmesi, belli bir KGF kaynağının özel şartlarla sektör işletmelerine kullandırılması… Bu yönde ilgili kamu kurumlarıyla müzakerelerimiz sürüyor.
• Bu düzenlemeler yanında, sektörümüzün yıllardır talep ettiği bir alan var ki, bunun üzerinde özellikle durmak istiyorum: Turizm sektörünün ihracatçı sayılabilmesi. Bu konu bizim açımızdan çok açık, döviz geliri kazandırmanın çeşitli yolları var, turizm de aynı ihracat gibi ve hatta çok daha yüksek bir katma değer oranı, çok daha yüksek istihdam yaratabilme kapasitesiyle ülkemize döviz kazandırıyor…
O yüzden, artık belli bir olgunluğa erişmiş olan bu tartışmanın, içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu da değerlendirerek artık çözüme kavuşturma çok anlamlı bir adım olacaktır. Nedir beklentimiz?: Döviz kazandırıcı turizm faaliyetlerinin üzerindeki dolaylı vergilerde yeni bir düzenleme yapmak, bu dolaylı vergileri, ihracat faaliyetinde olduğu gibi düşürmek…
Almanya'sız Türk turizmi düşünemeyiz
“Bugün Türkiye turizmi toparlandı diyorsak, gelen 3.5 milyon Rus’tan dolayı toparlandı. Ancak 5.5 milyona ulaşan ama şimdi 2 milyonlara gerileyen Alman turisti mutlaka geri kazanmalıyız. O zaman her şey yerine oturacak. Rus ve Alman turist Türk turizmi için büyük nimettir. Almanya’sız, Rusya’sız Türk turizmi düşünemeyiz.”
Aman dikkat!.. Oda fiyatlarında düşüş yapısal bir soruna dönüşmesin
Oya Narin, alınan önlemler ve özellikle bazı komşu ülkeler bağlamında atılan adımlar ile turist sayısında nispi bir artış sağlandığını hatırlatıyor. Narin kritik konunun turizm gelirleri olduğuna işaret ediyor. Bu noktada da iş gelip oda fiyatlarına bağlanıyor. İstanbul’da 120 dolarlara ulaşan oda fiyatları 30 dolarlara kadar düşmüştü, şimdi 60 dolarlar seviyesinde. Narin şu önemli uyarıyı yapıyor:
“Şu anda oda fiyatları sıkıntı öncesi duruma göre yüzde 50-70 oranında aşağı geldi. Bu hem gelen turistin gelir düzeyi ile ilgili hem de kuruluşlarımızın içinde bulunduğu finansal zorluklar ile bağlantılı. Bu fiyatlar ile, nispeten artan turist sayısına rağmen arzu edilen turizm gelirine ulaşamayız. Üstelik, bu zorunlu fiyat politikasına zorlanmaya devam edersek, sektör işletmelerimizin bulunduğu kalite sınıfını kalıcı olarak kaybetmek riski var.
Yani, bir yandan ülkemiz algısını daha iyi yöneterek, özellikle Avrupa bazlı turistin ülkemize daha fazla ilgi göstermesini sağlamalıyız ve aynı anda niteliksiz fiyat rekabetine zorlanmayı engelleyecek destek politikalarını devam ettirmeliyiz. Aksi takdirde talep yeniden yerine geldiğinde, kalite sınıfını kaybetmiş bir sektör ile baş başa kalırız ve dönemsel bir sorun yapısal bir soruna dönüşüverir. Oda fiyatlarının artması için yeni yatırım, bunun için de finansman gerek.“
Turizm gelirinin artması süratli ve kalıcı refah yaratır
“Turizm sektörü Türkiye için çok önemli ve çok stratejik bir konumda bulunuyor. En kötü günde 20 milyar dolar geliri olan bir sektörden bahsediyoruz. Turizm geliri, cari işlemler açığına eşit… Milli gelirin yüzde 5’i civarında açık veren Türkiye ekonomisi, turizm geliri olmadan olağanüstü zorlanır. Turizm gelirinin düşüşü telafisi zor ekonomik sonuçlar doğurur, artması ise süratli ve kalıcı refah yaratır. Turizm 50 civarında sektörü çeşitli oranlarda besler, tüm sektörlerde nitelikli istihdam yaratır ve iyi yönetilirse bölgesel kalkınmaya, bölgeler arası gelir dağılımı sorununun çözümüne katkı sağlar.”
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: