Turizmdeki kriz iyi yönetilmiyor

TUYED-Sektör Buluşmaları çerçevesinde TÜROB Yönetimi ve TUYED üyelerinin katıldığı toplantı, Swissotel The Bosphorus'ta yapıldı. TÜROB Yönetimi ve TUYED üyelerinin buluşmasında, turizm sektörünün sorunları masaya yatırıldı ve çözüm önerileri sıralandı.

31/12/2019 23:40
Turizmdeki kriz iyi yönetilmiyor

Reina saldırısıyla yeşermeye başlayan umutlarının söndüğünü ifade eden turizmciler, birçok otelin kapanma noktasına geldiğini, sektördeki krizin iyi yönetilemediğini kaydetti. TÜROB Başkanı Timur Bayındır, turizmdeki en büyük tehlikenin yüzde 40'lık personel kaybı olduğunu vurgularken, çözüm önerilerini de sıraladı. Türkiye'nin normalleşmesini beklediklerini ifade eden otelciler, bunun olması halinde toparlanmalarının kısa süreceğini söylüyor.

Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (TUYED), "TUYED-Sektör Buluşmaları" adı altında hayata geçirdiği etkinliklerden ilkini Türkiye Otelciler Birliği Yönetimi (TÜROB) ile gerçekleştirdi. Geçen yılın turizm performansının değerlendirildiği ve bu yıla ilişkin öngörülerin paylaşıldığı toplantı, Swissotel Bosphours'un ev sahipliğinde yapıldı. Toplantıda TUYED üyeleri gazetecilerle birlikte TÜROB Başkanı Başkan Timur Bayındır ve Yönetim Kurulu üyeleri Armin Zerunyan, Müberra Eresin, Kasım Zoto, Hediye Güral Gür, Faik Öztunç, Can Göktaş, Taner Yallagöz, Ziya Cihan ve Ayhan Hacıbektaşoğlu yer aldı.

GÜVENLİK KAYGISI ORTADAN KALKMALI

2016 yılını değerlendirerek sözlerine başlayan TÜROB Başkanı Timur Bayındır, çok zor bir yılı geride bıraktıklarını, otellerin ortalama yüzde 30 dolulukla çalıştığını ve oda gelirlerinde yüzde 40'ı aşan düşüşler yaşandığını söyledi. Oda başı fiyatlarının 40 Euro'ya kadar indiğinin altını çizen Bayındır, herşeye rağmen 2017'ye umutla girmeye çalıştıkları sırada daha yeni yılın ilk saatinde Reina'ya saldırı olduğunu hatırlatarak "Bu saldırı hem Türk halkını hem de turistleri hedef aldı" dedi. Terör bitmeden turizmde işlerin rayına girmesinin mümkün olmadığının altını çizen Bayındır, "Ülkemizde güvenlik kaygısı söz konusuyken biz tanıtım yapsak ne olur?" dedi.

İSTANBUL'DA DÜŞÜŞ DURMUŞTU AMA...

Reina saldırısı olmasaydı önümüzdeki 6 ayın verilerinin 2017'nin turizm performansında belirleyici olabileceğini ifade eden Bayındır, bu saldırıyla birlikte bu sürecin 6 aydan en az 10 aya çıktığını savundu. Bayındır, "2016'da yaşanan birçok terörist saldırının yaralarını sarmaya çalışıp yeniden ümitlerimizi yeşertmeye çalışıyorduk. Nitekim de kasım ayında bunun işaretlerini almaya başlamıştık. STR Global verilerine göre, kasım ayında Türkiye genelinde doluluk oranlarındaki düşüş hızı yavaşlarken, İstanbul'da düşüş durmuştu. Ancak Reina saldırısıyla herşey sil baştan hale geldi. Şahsi fikrim 2017'nin 2016'dan çok daha zor geçeceği yönünde."

TÜRKİYE'NİN KRİZ YÖNETİMİNE İHTİYACI VAR

Türkiye'nin turizmde bir kriz yönetimine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bayındır, acilen bir kriz yönetimi planının hayata geçirilmesinin şart olduğunu söyledi. Bu plan kapsamında sektörün tüm bacaklarının bir araya gelerek topyekun çalışması gerektiğini kaydeden Timur Bayındır, "Tek tek turizmciler olarak ne yapabilirizi düşünüyoruz. Oysa ki bir Acil Kriz Yönetimi Masası olsa tek çatı altında çok daha hızlı yol alınır. Bu çatıyı oluşturabilecek tek kurum Bakanlıktır" dedi.

KRİZİ ATLATMADA BASINA DA ROL DÜŞÜYOR

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın liderliğinde, sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte ve profesyonel destek alınarak Türkiye'de yaratılmak istenen 'güvensiz ülke' algısını değiştirmeye yönelik pazarlama çalışmalarına başlanması önerisi getiren Timur Bayındır, "Terör kadar tehlikeli, ülkede ayrımcılık, insanların yaşamına müdahale gibi yaklaşımlar da turizme zarar verecektir. Bunun için basına da çok rol düşüyor" yorumunu yaptı.

AVRUPA'DA DA TURİZM SEKTÖRÜNÜN DURUMU İYİ DEĞİL

Aslında sadece Türkiye'de değil dünya genelinde özellikle Avrupa'da da turizm sektörünün zor bir dönemden geçtiğini savunan Timur Bayındır, uluslararası turizm trafiğinde yavaşlama yaşandığına dikkat çekti. Bayındır şöyle konuştu: "Birçok ülkede hem turist sayısında hem de turizm gelirlerinde kayıplar yaşanıyor. Avrupa'da İspanya dışındaki hemen hemen diğer bütün ülkelerde düşüşler var ve önümüzdeki aylarda da düşüşlerin süreceği beklentisi hakim. Dünyanın en fazla turist çeken ülkelerinden İtalya'da bile turizm gelirlerinde son dönemde yüzde 30 düşüş yaşanıyor. Yani sadece biz değil dünya da önünü göremiyor."

İSTANBUL'A DA YAKIT DESTEĞİ GEREKLİ

Turizm sektörünün böylesi zor bir dönemi atlatabilmek için devlet desteğine ihtiyacı olduğunu bir kez daha vurgulayan Bayındır, bazı bölgelere verilen uçak yakıt desteğinin İstanbul'a verilmemesini eleştirdi. Bu desteğin ayırım gözetilmeksizin tüm illere verilmesi gerektiğini ifade eden Bayındır, "Her yere turist gitmiyor diyorlar, gitmeyen yerlere vermezsin olur biter. 2016'da bu teşvikle ilgili isteğimizi hükümete ilettik, tüm illere verilmesini söyledik. 2017 için de isteğimizde ısrarlı olduk. Ama bu yıl da kapsam sınırlı genişledi, sadece Ege dahil oldu. 2017'de tüm illere yine uçak yakıt desteği verilmeyecek" dedi.

TÜROB Başkan Yardımcısı Müberra Ersin de konuyla ilgili şu yorumu yaptı: "İstanbul'dan tüm Türkiye'ye uçuş var. İstanbul bir kilit nokta, Konya'ya da, Kapadokya'ya da, Trabzon'a da buradan turist gidyor. Yani bize verilecek uçak yakıt desteğinden tüm iller yararlanacaktır."

2017-2019 DÖNEMİ İÇİN KDV MUAFİYETİ ŞART

Kongre turizminin sıfıra yakın düzeyde olduğuna da değinen Bayındır, bu yıl için İstanbul'da yapılması planlanan hiçbir uluslararası kongrenin görünmediğini bildirdi. Aslında şirketlerin ve acentelerin İstanbul'a gelmek istediğini ama kişilerin güvenlik sorunları nedeniyle gelmek istemediğini söyleyen Bayındır, "Bu noktada yapacak bir şey yok. Kongre turizmi için verilen tekliflerde, tercih edilebilir olmak için, ülkemizin şu şartlarda ihtiyaç duyduğu en önemli farklılık, KDV muafiyeti uygulaması olarak öne çıkıyor, ancak bu yönde ülkemizde bir düzenleme bulunmuyor. Kongre turizmi için ülkemize gelmesi talep edilen dernek/şirket veya kurumların, kongre merkezi, konaklama, aracılık hizmetleri gibi kongre harcamalarının KDV'den muaf olması tercih sebebi olmaktadır. Türkiye bu yönde yaşanan daralmayı 2017-2019 dönemi için KDV muafiyeti uygulaması ile aşabilir" dedi.

PERSONEL ÇIKARMAK İSTEMİYORUZ

Turizmdeki en büyük tehlikenin yüzde 40'lık personel kaybı olduğunu bildiren Timur Bayındır şunları ifade etti: "Ne yazık ki hepimiz personel çıkarmak zorunda kaldık. Bu sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Personel çıkarmakla iş bitmiyor, bunun ağır bedelleri var. Maaşları, vergileri ödemekte zorlanırken çıkardığımız personelin tazminatı da devreye girdi. İşte bu yüzden sektördeki istihdam ve işletme altyapısını ayakta tutmak şart. Personel çıkarmak istemiyoruz. Bu yüzden çok acil olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan belgeli konaklama işletmelerinin tahakkuk eden/edecek SGK ve mutasar ödemelerinin faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmasını istedik, ama olmadı. İsteklerimiz dile getirmeye devam edeceğiz."

İSTANBUL'DA YENİ OTELE İZİN VERİLMESİN

"Konaklama sektörünün temsilcisi bir örgütün Başkanı olarak ben bile daha dün hiç adını bile bilmediğim 3 otel gördüm" diyerek İstanbul'daki otel enflasyonuna da vurgu yapan Timur Bayındır şöyle konuştu: "İstanbul'un belgeli 200 binin üstünde yatak kapasitesi var. 30 milyon turisti ağırlayabilecek gücümüz mevcut. 10 milyon turist geliyor diyorlar ama bu rakam gerçeği yansıtmıyor.

Gerçek rakam 5-6 milyondur. Eskiden 5 milyon yabancı, 5 milyon yerli turist gelirdi. Ama artık bu rakamlar kalmadı. Şu anda İstanbul'da yatak fazlası söz konusu. Yeni otel yapılmasına izin vermeyin diye diye dilimizde tüy bitti ama dinleyen yok. Hala birçok otel yapılıyor ve yapılacak. Parası olup da turizme girmek isteyen otel açıyor. Oysa ki otel açmak yerine turizme destek verecek şekilde kültür-sanata yatırım yapılsa çok daha faydalı olacaktır. Gelen turistlerin para harcayabileceği yatırımlara ihtiyaç var."

TÜROB Başkan Yardımcısı Müberra Eresin de diğer turizm ülkelerinden örnekler vererek yeni otel açılmasına artık izin verilmemesini istedi. Eresin, "Barselona'da tüm oteller yüzde 100 dolu çalışıyor. Gelenlere yatak yok ama yerel yönetim sınır koymuş daha fazla turisti kaldıramıyoruz diyorlar, izin vermiyorlar. Komşumuz Yunanistan'a bakın, Selanik'te bile yeni otel açılmasına izin yok."

Yeni otel değil, mevcut otellerin yenilenmesine yönelik yatırımlar yapılması gerektiğinin altını çizen TÜROB Yönetimi, yeni otellerin İstanbul'a değil Anadolu'da yapılmasının doğru olacağını, Anadolu'da yeni tesislere ihtiyaç olduğunu kaydetti. Timur Bayındır konuyla ilgili şu öneriyi dile getirdi: "İstanbul ve Antalya'daki yatak arzı sektörü tehdit eder boyuta ulaştı. Ortaya çıkan tehlikenin önüne geçmek için, Ekonomi Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, sektör temsilcilerinin de içinde yer aldığı 'Turizm Yatırım İzleme Kurulu'nu hayata geçirmesi gerekiyor. Bu kurulun, arz-talep dengesine uygun olarak, milli kaynakların daha verimli kullanılması için önemli bir görevi üstleneceğini düşünüyoruz."

OTELLER GÜVENLİK ÖNLEMİ ALIYOR

TÜROB Yönetim Kurulu üyeleri TUYED üyesi gazetecilerinin sorularını da yanıtladı. Otellerin krizi nasıl yönettiğine ilişkin gelen soruya cevap veren TÜROB Başkan Yardımcısı Armin Zerunyan, her otelin her türlü krize karşı zaten planının olması gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: "Biz otelcilerin her türlü krize karşı tek tek planımız elbette ki var. Ama şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu güvenlik sorunuyla ilgili bizim yapacağımız hiçbir şey yok, elimiz kolumuz bağlı bunun aşılmasını bekliyoruz. Terörün olduğu yerde turizm yapılması sözkonusu olamaz.

İnsanları can güvenliğinin olmadığı yere getiremezsiniz. Biz oteller olarak kendi güvenlik önlemlerimizi elimizden geldiğince en üst düzeyde almış durumdayız. Hayatta kalmaya çalışıyoruz tek yapabildiğimiz bu. Türkiye'nin normalleşmesini bekliyoruz. Ülkemizin normalleşmesi halinde turizm birkaç ayda toparlanacak güce sahip. Turizm sektörünün krizlerden çok çabuk etkilendiği gibi kriz sona erdiğinde de birkaç ayda ayağa kalkabilecek performansı göstereceğine eminiz."

KRİZ İYİ YÖNETİLMİYOR

Turizmdeki krizn asıl başlangıç tarihinin Gezi olaylarının başladığı 1 Haziran 2013 tarihi olduğunu savunan Müberra Eresin de, o günden bugüne gelinen noktada krizin yönetilemediğini kaydetti. Her turizmcinin kendine göre tasarruf önlemi aldığını ama bunun yeterli olmadığını söyleyen Eresin, gidişatın belirsiz olduğunu ve böyle giderse kapanan otel sayısının artacağını belirtti. Eresin, "Şu günlerde birçok otel nasıl kapatırım diye düşünüyor. Çünkü otel kapatmak da kolay değil. Böyle giderse önemli düzeyde konaklama tesisini kaybedeceğiz" dedi.

Her otelin krize dayanma süresinin farklı olduğunu belirten TÜROB Yönetimi, bu süreçte çokça otel kapanma dedikodusunun yayıldığına dikkat çekti. Müberra Eresin, İstanbul'daki bazı otellerin kapanacağına dair dedikoduları yayanların da yine turizmciler olmasından yakındı. Eresin, "Bu dedikoduları yayarak kendi ayaklarına kurşun sıktıklarının farkında değiller. Bugün onun başına gelen yarın kendi başına da gelecektir, sektörün itibarını zedeliyorlar" yorumunu yaptı.

BAKANLIK MESLEK ÖRGÜTLERİNİ TEK ÇATI ALTINDA TOPLAMALI

Krizde sektör meslek örgütlerinin birlik olup olamadığının sorulması üzerine de Başkan Timur Bayındır, "Biz de bu fikirden yola çıkarak TÜROFED'e gittik. Gelin bu dönemde birlikte hareket edelim dedik. Onlar da tamam o zaman gelin bizim çatımız altına girin dediler. Yani onlar evlenmek istediler, oysa ki biz flört etmemizin yeterli olacağı kanısındayız. Çünkü bizim özel bir durumumuz var, sorunlarımız, konularımız farklı. Tüm meslek örgütlerini Bakanlık kordine ederek tek çatı altında toplamalı."

TÜROB’DAN BAZI ÖNERİLER

*Güney sahillerinde yaşanan kaynak pazar sıkıntısını telafi edebilmek amacıyla sağlanan, yakıt teşviklerinin destinasyon ayrımı yapmaksızın, başta İstanbul olmak üzere tüm bölgelerimize, yıl boyunca uygulanmalı ve 2017 yılı için şimdiden açıklanması gerekiyor.

*Turizmin mevsimsellik ve bölgesellikten kurtulması gerekiyor. Deniz-güneş-kum turizmi ve güney sahilleri dışında, Türkiye'nin turizm ürünlerinin çok daha çeşitli zengin ve cazip olduğunu vurgulamalıyız.

* Kongre ve iş toplantıların, ekonomiye ve marka değerine katkıları çok yüksek. Kongre turizmi için verilen tekliflerde, tercih edilebilir olmak için, ülkemizin şu şartlarda ihtiyaç duyduğu en önemli farklılık, KDV muafiyeti uygulaması olarak öne çıkıyor, ancak bu yönde ülkemizde bir düzenleme bulunmuyor. Kongre turizmi için ülkemize gelmesi talep edilen dernek/şirket veya kurumların, kongre merkezi, konaklama, aracılık hizmetleri gibi kongre harcamalarının KDV’den muaf olması tercih sebebi olmaktadır. Türkiye bu yönde yaşanan daralmayı 2017-2019 dönemi için KDV muafiyeti uygulaması ile aşabilir.

* Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda tek elden ilgili her bir ülke bazında o ülkeden gelebileceklerin beklentilerini öne çıkaran tanıtım/pazarlama sağlanmalı.

* Bu yıl sektörde yüzde 40 düzeyinde personel kaybı oldu. Sektördeki istihdam ve işletme altyapısını ayakta tutmak üzere çok acil olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli konaklama işletmelerinin tahakkuk eden/edecek SGK ve muhtasar ödemelerinin faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmalı. 2016 ve 2017 yılları Kurumlar Vergisi ödemeleri faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmalı.

* Mevcut borç stoku ve sermaye akışının normale dönmesinin sağlanması amacı ile düşük faizli ve uzun vadeli işletme kredilerinin kullandırılması sağlanmalıdır. Konaklama sektörü çalışanlarına ilişkin olarak başta ‘Kısa Çalışma’ seçeneği olmak üzere esnek çalışma modeli en kısa süre içerisinde hayata geçirilmeli.

* İstanbul, Antalya ve Muğla gibi turizm merkezlerinde artık yeni kapasite yatırımlarına ihtiyaç olmadığı görüşümüzü sürdürüyoruz. Buralarda yeni otel değil, mevcut otellerin yenilenmesine yönelik yatırımlar yapılmalı. Teşvikler de ona göre düzenlenmeli. Sözgelimi İstanbul’da şu anda yılda 30 milyon kişiyi yatırılabilecek yatak kapasitesi var. İstanbul'a yılda 10 milyon turist giriyor ama bunların sadece 6 milyonu otellerde kalıyor. Dolayısıyla ortada bir otel enflasyonu var. Arz ve talep dengelenmeli. Anadolu’da yapılan yeni yatırımlardan ise memnuniyet duyuyoruz. Otel yatırımlarının dağılımındaki dengesizlik, kırılgan yapıdaki sektörümüzü olumsuz yönde etkiliyor. Bu olumsuzluğun önüne geçebilmek için mevcut teşvik sisteminin güncel gelişmeler ve sektörel realiteler doğrultusunda yenilenmesi zorunlu hale geliyor. İhtiyaçlar çerçevesinde uygulanacak doğru teşvikler sayesinde, yatırımlar yurt genelinde ihtiyaç duyulan bölgelere doğru yönlendirilirken, mevcutların da kârlı ve sağlıklı bir şekilde işletilmesi sağlanabilir.

* İstanbul ve Antalya'daki yatak arzı sektörü tehdit eder boyuta ulaştı. Ortaya çıkan tehlikenin önüne geçmek için, Ekonomi Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, sektör temsilcilerinin de içinde yer aldığı ‘Turizm Yatırım İzleme Kurulu’nu hayata geçirmesi gerekiyor. Bu kurulun, arz-talep dengesine uygun olarak, milli kaynakların daha verimli kullanılması için önemli bir görevi üstleneceğini düşünüyoruz.

 

                 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.