Kralların sofrası, Sarnıç Restaurant...
1500 yıllık bir mekanda, şömine karşısında bir lezzet mekanı arıyorsanız; İstanbul Sultanahmet’teki Sarnıç Restoran’da gastronomi, huzur ve tarih ile bezeli bir yemek yemelisiniz. Mekanı ve Sultanahmet’i TURİNG Sarnıç Restaurant Müdürü Aykut Bakay ile konuştuk.
Sarnıç Restaurant, 1500 yıllık bir Roma Sarnıcı aslında. Hizmetimiz uluslar arası, Akdeniz mutfağı ile temelleniyor. Gelen müşterilerimiz içinde yabancı turistler % 90 oranında yer tutuyor. Turistler müessesede 1-2 ay öncesinden rezervasyon yapıyorlar, iyi yerleri kapıyorlar. Gruplarla da çalışıyoruz. Ayasofya civarına gelen turistlerin ülkeleri hiç değişmez. Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar geliyorlar. Amerikalılar geliyorsa; Sultanahmet’e geliyor. Yemek esnasında arkada yemek müziği yayınlıyoruz. Hafta sonları keman ve piyanomuz var. Genel olarak gelen turistlerin profiline baktığımızda biraz daha üst gelir ve kültür turizmine gelen entelektüeller göze çarpıyor.
1500 yıllık bir mekanda, şömine karşısında bir lezzet mekanı arıyorsanız; İstanbul Sultanahmet’teki Sarnıç Restoran’da gastronomi, huzur ve tarih ile bezeli bir yemek yemelisiniz...
İşletmenizde 3 önemli şeyi nasıl tanımlarsınız? Buradan çıkarken insanların kafasında hangi 3 tane şeyin kalmasını istersiniz?
Üçten ziyade biz de beş duyu organına uygun hizmet üretmek gerekir. Bunların lezzeti hissettirmek gerekir. Göze, kulağa ve buruna hitap ettiğiniz zaman başarı geliyor. Geldiği zaman bir güler yüz ile karşılandığında olumlu ve kalıcı sonuçlar alınabiliyor. Aslında kulağa hitap etmek damağa hitap etmek göze hitap etmek çok önemli.
2010 yılı Türkiye ve İstanbul turizmi açısından nasıl geçti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’ye gelen çok güzel ve kaliteli bir kitle vardı. Turizmde bu anlamda çok güzel bir pasta vardı. O pasta bölündü. 2009 yılı ve öncesindeki turizm, kişi sayısını fazlalaştırırken, kalitesini aynı anlamda yükseltemedi. Oteller çoğaldıkça, pasta bölünmekte, kitle azalmakta.
"Kalitede düşüş yaşanıyor..."
Sayı olarak artıyor ancak marjları gittikçe düşmeye başladı. Rekabet çoğaldı. Yurt dışında ortalama alacağınız bir yemekle burada ki yemek arasında fark var. Gastronomi ürünlerimiz ucuz ve maliyet altına inen sevilere indirildi.
Türkiye ve İstanbul’a gelen turist, kongrelere, fuarlara ve benzeri etkinliklere geliyor ve artık hafta sonu turizmciliği yapıyoruz. Cuma, cumartesi, pazar turizmi var, hafta arası boş. Hava yollarındaki ucuzluk fazla kitlelerin gelmesine sebep oldu. Türkiye artık çok rahat gelinebilir, gezilebilir bir ülke konumuna geldi. Herkese ‘gel’ diyoruz, ama belli bir turizm politikası, otel politikası, yok denetleme mekanizması yok.
"Sultanahmet sınıf atlıyor, temiz oteller açıldı..."
Otel açmak yatırım yapmak kendi başına çok fazla şey ifade etmiyor. Otelde çalışan personelin, oteldeki niteliklerin kalitesi önemli. Aslında ilk yatırımı biraz da personele yaparsın. Eğitimi, davranışı eğer misafiri mutlu edebilecek nitelikteyse, otel eksiklikleri bile göz ardı edilir ve misafir tekrar tekrar gelir.
Sultanahmet butik otellere uygun bölge. Burada yapacağınız her otel koyacağınız her taş düşünülerek yorum yapılarak konulmalı. Gelecekte bize neler vereceği düşünülmelidir. Hizmet kalitesini yükseltecek ve iş gücünü sertifikalandıran AB kriterlerine göre sınıflandıran bir sistemimizin olmaması en büyük eksiğimiz.
Personel kalitesi konusunda Sultanahmet’te bir standart oluşturulamaz mı?
Burada çok fazla otel ve işletme var. Kontrol edilemez bir hal aldı ve denetimden de çıktı. Otelin belgeleri sınıflandırması, hem belediye, olarak hem bakanlık olarak kontrol etmek gerekiyor. Ciddi bir süzgeçten geçirebilirsek iyi yatırımlarla Sultanahmet bölgesi patlar.
(shf)
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: