Eski bakandan Türkiye Festivali'ne ağır eleştiri

Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, Moskova'da 16-18 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Türkiye Festivali'ni, 'Seksenlerin ikinci yarısından bir yöntem' olduğu gerekçesiyle eleştirdi. Yücel'in yazısı şöyle:

31/12/2019 23:40
Eski bakandan Türkiye Festivali'ne ağır eleştiri

"Aranan kan bulunmuş.

Sonunda aranan kan da bulunmuş.

Moskova’da düzenlenen Türkiye Günleri” etkinliği öylesine beğenilmiş ki, önümüzdeki yıllar için tanıtım modeli olacakmış.

Pazarın göz göre göre elden gidişinin şokunu atlatmakta zorlanan sektörden, “denize düşen yılana sarılır” deyişini anımsatan bu tür çıkışlar yerine, uzun soluklu çözümlere yönelmesini beklemek gerçekçi midir? Doğrusu bilemedim.

Ama Moskova’daki etkinlikten kategorik olarak sektörün sürekli artan sorunlarını çözüme kavuşturmasını beklemek, herhalde gerçekçi bir yaklaşım olamaz.

Açıklanmadığı için Moskova’daki harcamaların tutarını ve kamu özel sektör arasındaki paylaşımı bilemiyoruz.

Ama hemen söyleyelim..

Bütçesi ne olursa olsun bu model; Türkiye gibi geçtiğimiz iki yıl öncesine kadar, Dünya’nın en fazla turist alan 6. Sıradaki ülkesinin siyasal nedenlerle içine düşürüldüğü bu ağır bunalımdan çıkmasına katkı sağlayamaz.

Seksenlerin ikinci yarısında başvurulan yöntemlerle, ilk kez pazara giren bir ülke gibi davranılarak, yitirdiğimiz pazar payı geri alınamaz.

Sadece zaman ve kaynak tüketilir o kadar.

Neden derseniz?

Basit bir örnekle açıklamaya çalışalım.

İçişleri Bakanlığı; Moskova Etkinliği için kendi bütçelerinden harcama yapan, muhalefet partilerine mensup turistik merkezlerimizin Belediye Başkanlarının, yurtdışına çıkmalarına izin vermemiş.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde en temel insan hakkı sayılan, seyahat özgürlüğü kısıtlamasının dayanağını biliyor musunuz?

Onu da not edelim; OHAL.

Bu kararın duyulmasının ardından istediğiniz kadar, “taze kan”,”uzun vadeli çözüm yöntemi” deyin, bu ülkenin olağan koşullar altında yönetildiğine hiç kimseyi, -ya da turisti- inandıramazsınız.

Keşke OHAL kapsamı yerine, Belediye Başkanlarının bu tür etkinliklere katkıları açısından izin verilmediği açıklansaydı. Daha tutarlı bir gerekçe bulmuş olurlardı.

Başkanların son dönemde “fuardan fuara koşmak” şeklinde açıkladıkları, yurtdışı ve yurtiçi fuarlardan elde edilen sonuçların, beldelerindeki seçmenleriyle paylaşılması” çok isabetli olurdu.

İktidar partisinin turizm merkezlerinden beklediği oyları alamayışına karşılık, muhalefet partilerinden seçilmiş Belediye Başkanlarının yurtdışına çıkışlarını engellemesi, seçilmişlerin yerlerine atanmış bürokratları göndermesi doğru bir tutum olamaz.

İktidarın amacına ulaşması bir yana, yeni tartışmaları beraberinde getirir.

Yanlış olan ; ülkenin yurtdışında tanınmadığını sanarak, bu tür etkinliklerden beklenen yararları abartmaktır.

Türkiye; geçtiğimiz yüzyılda Sanayi devrimini kaçırdı. Oysa Dünya yaşadığımız süreçte yeni bir gelişmenin eşiğinde: “Sayısal Teknoloji Devrimi”.

Tüketicinin bireyselleştiği, ürünlerin; tur operatörlerinin yönlendirmesinden çok farklı ölçeklerdeki işletmelerin, yapıları ve uluslararası standartlara uygunluklarının etkisiyle kimlik kazandığı bir dönemden geçilirken, geçmişin yöntemleri ile bunalımdan çıkmayı ummak, çok iyi niyetli bir yaklaşıma benziyor.

Turizmciler değişim gerçeğini fark ederek, sayısal teknolojiden yararlanmanın yollarını mutlaka bulmak zorundalar.

Kaldı ki, Türkiye’nin geleneksel pazarlarındaki sorunu; yeterince tanıtılmaması değil, her gün Dünya Basınının gündemine geldiği gelişmeler nedeniyle yeterinden fazla tanınmasıdır."


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.