Düşüşü az göstermek için rakamlarla oynanıyor

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, "Bu yıl turizmde bir kıpırdanma var ama gelirin arttığını söylemek mümkün değil. Üzüntüyle şunu da söylemek istiyorum, 2014’ten 2015’ten sonra bir miktar, resmi rakamlarla da oynanıyor" dedi.

31/12/2019 23:40
Düşüşü az göstermek için rakamlarla oynanıyor

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı turizm verilerine göre Türkiye’nin turizm geliri bu yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 9’a yakın artışla yaklaşık 5 buçuk milyar dolara yükseldi. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu artışın yanı sıra turizm gelirleri ile Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısında 3 yıl öncesine oranla yaşanan düşüşü, bunun muhtemel nedenlerini Euronews’e değerlendirdi.

Türkiye’de son yayınlanan turizm sektörü verileri bu yılın ikinci çeyreğinde turist sayısında ve gelirlerde bir artışa işaret ediyor. Türk turizmcileri için umut verici bu gelişmenin yanında rakamlar 3 yıl öncesine oranla önemli oranda gerilemiş durumda. Ağustos 2007’de Kültür ve Turizm Bakanı oldunuz. İstatistikler bu yıldan itibaren görevi bıraktığınız 2013 yılına kadar Türkiye’nin turizm gelirlerinin ve turist sayısınnın her yıl arttığını gösteriyor. 2014 yılından bugüne kadar ise belirgin bir düşüş var. Bunun ana nedenleri neler olabilir?

Gerçekten 2013-2014’ten itibaren Türkiye turizminde bir gerileyiş var. 2012-2013 rakamlarında biz dünya altıncısıydık. Avrupa’da da Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra dördüncüydük. Şimdi galiba ilk 10’un gerisine doğru hızla gidiyoruz. Bu büyük ölçüde kişilerden daha çok, dış politikadan kaynaklandı. 2011-2012 yıllarında Türkiye, Suriye sorununa gereksiz ve abartılı biçimde muhatap oldu. Bu sorunun tarafı haline geldi. Ben o zaman hükümetteydim, 2012’nin sonuna kadar.

Suriye sorununun Türkiye’ye büyük olumsuz yansımaları olacağı konusunda uyarmıştım hükümeti. O zaman sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanımız 6 ay içinde sorunun çözüleceğini söylemişti. Altıncı yılı dolduruyoruz o tarihten bu yana. Suriye’den gelen mülteciler, Suriye’ye giden, Suriye’den gelen bir takım fundamentalist akımların mensupları, bunların Türkiye’de yarattıkları kargaşa ve terör ortamı, bunun başka alanlardaki yansımaları bu geriye gidişin birinci sebebi oldu.

Bir başka neden de 2013 ortasından itibaren Gezi Parkı ile başlayan, Türkiye’nin demokratikleşme, Avrupa Birliği çizgisinde kararlılıkla yürüme yerine daha başka bir çizgiyi tercih etmesi, daha otoriter, daha totaliter bir savrulma içine girmesi gibi bir görüntü alması oldu.

Türkiye’nin turizmde tekrar marka değeri olması için asıl hedef pazar Avrupa olmalı

Tabii bu dış politikadaki olaylar bire bir dışarıya, komşularınıza ilişkilerinize yansıyor. Geçen yıla göre bu yıl bir ölçüde iyileşmişiz gibi görünüyor ancak Rusya geçen yıl sıfır derecesine kadar inmişti ki Türkiye’nin turizm pazarında Almanya’dan sonra ikinci büyük ülkeydi.

Bu yıl bir miktar canlandı yeniden ama Rusya’dan gelenlerin kültür ve gelir düzeyleri biraz daha geriye gitti. Türkiye ne yazık ki biraz daha ucuz bir turizm ülkesi olarak görünmeye başladı. Buna karşılık Ruya pazarındaki iyileşmeye karşın, bu yıl Avrupa pazarında sıkıntılar yaşıyoruz. Bizim asıl büyük partnerimiz Avrupa. Almanya, İngiltere, Avusturya, Hollanda, Fransa. Bütün bu ülkeler Türkiye’nin tekrar yükselen marka değerini yakalayabilmesi için çok önemli.

Bu yılın ikinci çeyreğindeki turizm gelirlerindeki ve turist sayısındaki artış, sadece Rusya ile ilişkilerin düzelmesi ile mi ilgili?

Bu göreceli bir artış. Geçen yıl özellikle Rusya pazarında ve Rusya’ya bağlı olarak turizm yapan yörelerde çok dibe vurmuş gibi göründüğümüz için bu yıl bir kıpırdanma var ama gelirin arttığını söylemek mümkün değil. Üzüntüyle şunu da söylemek istiyorum, 2014’ten 2015’ten sonra bir miktar, resmi rakamlarla da oynanıyor.

İstatistiklerle de oynanıyor, düşüşün fecaatini çok göstermemek için. Ben bu rakamların önceki yıllardaki hesaplanış biçimlerini de biliyorum, sonraki yıllardaki bir miktar yapay artışların da arkasındaki nedenleri biliyorum. Bu yıl gelenlerin sayısı artmış gibi förünüyor ama kişi başına gelir önceki yıllara göre artmıyor, düşüyor.

15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı ortam da turizmi olumsuz etkiledi

Türkiye’nin Avrupa değerlerinden, özellikle hukuk devletinden kopuyor görüntüsü de turizmi olumsuz etkiliyor. 15 Temmuz menfur bir girişimdi. Lanetlenmesi gereken bir girişimdi. Ama arkasından demokrasiye dönek konusunda çok umut verici gelişmeler yaşanmadı. Bir ölçüde darbe girişiminin yarattığı sevimsiz ortam başka boyutlarda toplumun üzerine çöreklendi. Çok sayıda gözaltı, tutuklama, turistlere, yabancı gazetecilere varana kadar sevimsiz olaylar yaşandı. Bu da tabii dışarıdan bakıldığı zaman, hukukun tartışmalı olduğu, güvenliğin büyük ölçüde zedelenmiş olduğu bir ülke olarak görünüyor.

İnsanlar, dünyada güvenli bölgelere, hukukun iyi işlediği, rahatça gezip dolaşabilecekleri, can güvenliği yaşamayacakları veya özgürlük sorunu yaşamayacakları yerleri görmek istiyorlar. Macera turizmini tercih edenler de var, savaş ortamlarına gidenler de var ama turizmin asıl özelliği barış içinde gelişmesi ve barışı geliştirmesidir. Türkiye ne yazık ki bu alanlarda bazı sorunlar, sıkınıtılar, zaafiyetler yaşadığı için biz bunların bedelini ödüyoruz. 15 Temmuz sonrası yaşanan hukukun tartışmalı hale geldiği ortam da Türkiye’de turizmin geriye gidişini tetikleyen nedenlerden biri oldu.

Uzak Doğu ülkelerine gözünü diken bir alternatif arayışı söz konusu. Türkiye’nin turizm politikasında bu bölgeler alternatif olabilir mi?

Biz Rusya’nın güneyinde ve Avrupa’nın güneydoğusunda sıcak iklim ülkesiyiz. Dünyanın büyük pazarları bunlar. Türkiye’nin turizmdeki son 20-25 yılda, son 5-10 yıldaki başarısının arkasında bu iki büyük pazara yakın olmak geliyor. Çin, Hindistan, dünyaya açılıyor, Japonya var, Arap ülkeleri var. Biz zaten turizmin yükseldiği dönemlerde, örneğin benim görev yaptığım 2010-2011-2012 yıllarında da bu pazarlara yönelik büyük gayretler içindeydik.

Uzakdoğu’da çok önemli tanıtım çalışmaları yapıyorduk. Çin’de ikinci bir müşavirlik açmıştık. Fakat bu ülkelerden bize gelenlerin sayısı yüzde 100 artsa bile bizim Avrupa’dan yaşadığımız kayıpları karşılamaz. Almanya’dan 5 milyonun üzerinde, Fransa’dan 1 milyonun üzerinde, Hollanda’dan, İngiltere’den 2 milyonlarla ölçülen sayılarda insanlar gelirken Uzak Doğu’dan Çin’den, Japonya’dan Hindistan’dan 100’er bin kişi geliyor.

O yüzden uzak pazarlara yönelik gayretleri sürdürmeliyiz. Benim dönemimde Brezilya’da da müşavirlik açtık. Ama ne yapıp edip Avrupa’yla ilişkilerimizi iyileştirmemiz, Rusya pazarında yeniden daha varlıklı ve kültürlü kesimlerin Türkiye’ye gelmesini sağlayıcı bir takım tanıtımlar yapmamız gerekiyor. Bizim komşularımız ülkemize akın akın gelmezse, onların gelmemesinin nedenleri, onların kanaatleri dünyanın başka pazarlarını da ilgilendirir. Avrupa Türkiye’yi terk ederse Uzakdoğu’dan Türkiye turizmini yeniden dünya beşincisi dünya altıncısı yapamayız.

Komşularla sıfır sorun gibi gerçekleşmesi zor ama telaffuzu bile güzel bir yaklaşımımız vardı

Görev dönemimde Avrupa ile çok iyi ilişkiler yaşamış, şanslı bir Kültür ve Turizm bakanlığı yaptım. Rusya da dahil buna. O zaman bizim komşularla sıfır sorun gibi belki gerçekleşmesi zor ama telaffuzu bile güzel bir yaklaşımımız vardı. Ne yazk ki son zamanlarda bu yaklaşım, bu telaffuz bir miktar zedelendi. Ama şunun altını çizmek isterim: Türkiye’nin Avrupa Birliği doğrultusu tarihsel doğrultudur. Siyasal iktidarların konjonktürel davranışları Türkiye’yi Avrupa Birliği doğrultusundan koparamaz, koparmaya gücü yetmez.

Türkiye çağdaş uygarlık düzeyine doğru ilerleyen bir ülkedir. Yüz yıllık tarihimiz bunun kanıtıdır. Arada sırada siyasi iktidarların konjonktürel yalpalamaları olur, Avrupalı dostlarımızın bunu çok öne çıkarmamalarını, Türkiye’nin halkının bu temel idaresini yok saymamasını çok isterim. Türkiye’yi kimse defterden silmemeli. Avrupa ile Türkiye’nin birbirine ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacın gereklerinin yerine getirilmesinin çok önemli olduğunun altını çizmek isterim.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.