Ankara'da Hacettepeli Olmak...

Hacettepe Üniversitesinin Beytepe Kampüsü’ndeki Sanat Galerisinde açılan 50.Yıl Fotoğraf Sergisini, gezmeye gittiğimde, 1970'lerde öğrencisi olarak bir kısmına şahit olduğum tarihini, hem Sıhhiye, hem Beytepe kampüslerinde gelişmeleri; “Sürekli Gelişen Çağdaş Hacettepe” ruhu ile çevreyle beraber ne kadar farklı ve canlı bir dünya oluştuğunu ve devam ettiğini gördüm.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Ankara'da Hacettepeli Olmak...

Adil Çulhaoğlu

Üniversiteli olduğum yıllarda Ankara'da Dil-Tarihli,  ODTÜ'lü, Siyasallı olmak, Hacettepeli olmak, İstanbul'da İTÜ'lü, Boğaziçili olmak gibi unvanların çok yaygın olduğunu hatırlıyorum. Hacettepe'li olunca  bu nedenle de ayrıca sevinmiştim.

Sergide Ankara'da 1950'lilerde 2 odalı bir eski Ankara evinde başlayan üniversite serüveni, eskiyle yeninin aynı fotoğrafta birleştirilmiş görüntüleri ile yansıtılmaya çalışılmış. Beytepe fotoğraflarının izdüşümlerinde ister istemez anılarımı aradım. Eski sosyal ve idari bilimler binasını, eski yemek hane binasını aradı gözlerim, bulamadım. Dikkat çeken fotoğraflardan biri ise Eczacılık Fakültesi'nin 1970 ve 2017 yıllarındaki  'Derslikteki Öğrenciler' fotoğraflarında öğrenciler ve oturdukları sıraların farkıydı. Öğrencilik günlerimdeki eski sıralara götürüyordu beni bu fotoğraf.

Basımevi Müdürü Süheyla Kıyıcı tarafından arşivlerden bulunan Üniversitenin bahçesinde bulunan Geyik Heykeli tablosuna dikkatli bakılınca üniversitenin o tarihteki çalışlarının isimleri okunabiliyordu.(1)

Şu anda Cer Modern’de yer alan “Su Perileri Heykeli’nin Ankara serüveni de Hacettepe Parkına yerleştirilmesi ile başlamış.

Derslikler, Amfiler, Öğrenciler ve Hocaları, Basımevi, Kütüphaneler, İlk Fidan Dikimi, Laboratuvarlar, Tıp Fakültesi, öğrencilerin sosyal etkinlikleri, her iki kampüsteki değişmeler ve gelişmeleri gözlemleyebilmek mümkündü fotoğrafları incelerken. Ama daha da önemlisi hem Sıhhiye hem de Beytepe'de üniversitenin birimleri gelişirken çevresini de geliştirerek Ankara'ya kazandırdıklarını görebiliyorduk, Mutlu Topaloğlu'nun hazırladığı sergide.

Sanat Galerisinden çıkmaya hazırlanırken, diğer bir sergi karşı salonda, çeşitli kuş fotoğraflarının çoğunlukta olduğu rengârenk fotoğraflar dikkatimizi çekiyor. Üniversitede Turizm Tasarımı dersleri veren Turizm Yazarı üstat Hüsnü Gümüş ile '22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü' münasebetiyle Prof. Dr. Ahmet Karataş tarafından 'Anadolu Biyoçeşitliliği' adıyla hazırlanan sergiyi gezerken Anadolu’muzun bu anlamdaki güzelliklerine de dalıyoruz bir süre.

Beytepe'de öğrencilik günlerini geçirmiş 'eski Hacettepeli' olarak ben, hocalık yapan 'yeni Hacettepeli' olarak Hüsnü Hoca, kampüste, yeni deyimle yerleşkede beraber geziye çıkıyoruz. Ben'eski Beytepe'yi anlatıyorum, Hüsnü Hoca yenileri gösteriyor. Sadece yemekhane ve bir kaç köy bakkalının bulunduğu alanda, her bölümde kantin, biri öğrenci evlerinin bulunduğu yerde, diğeri ise bölümlerin arasında bir yerde dönercisinden hamburgere, gözlemeden ev yemeklerine kadar her türlü yiyeceğin bulunabildiği, berberinden terzisine, kırtasiye ve kitapçısına kadar her türlü ihtiyacın karşılanabildiği bir dünya yaratılmış kampüste.

Burada Almanya’daki Çalışma Müşavirliği görevlerinde edindiği izlenimleri 1960 lı yıllardan başlayan bir tarih çizgisinde paylaşan ve sergideki giyimi ile de yansıtan, öğretim yılının son sınavını yapan yeni Hacettepelilerden Alaattin Özmert ile mezuniyet tezimin de konusu olan Almanya’daki varlığımızı bu özlemli ortamda tekrar paylaşıyoruz.

Bizim ilk fidanların dikilişine şahit olduğumuz alan büyümüş, içinde kuğuların, ördeklerin kazların, balıkların 3 gölün bulunduğu, yürüyüş yollarının olduğu ormanlık Yeşil Vadi’ye iniyoruz kampüsten ayrılmadan önce. Göllerin kenarında içinde kaybolduğumu hissettiğim kampüsün binalarından uzakta doğada, yürüyüş yapıyoruz.

Mezuniyet keplerini giymiş öğrencileri görüyoruz selfi yaparlarken. İçimden 'artık eski Hacettepeli olmuşlar' demeden geçemiyorum, yanlarından geçip, otoparkın bulunduğu alana giderken.

-----------------------------------------------------

(1)  Amblemlerin hazırlanışlarında ilginç olaylar da yaşanmış. Bunlardan biri Hacetepe Üniversitesi’ne ait. Halen 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Yücel Tanyeri olayı naklediyor: “Tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyken Hoca Bey (lakabı böyleydi İhsan Doğramacı’nın) yanıma gelerek üniversite için çok acele bir amblem çizmemi istedi. Yakından tanıyanlar bilirler, Hoca Bey her zaman çok acelecidir. Üç günlük bir sürem vardı. O zamanlar Dönem II, Tıp Fakültesi’nin gerçekten en zor sınıfıydı. Hemen aklıma bir yıl kadar önce Tiyatro Kulübümüz için çizdiğim geyik figürlü amblem geldi. Bu figürü daha Hacettepe Üniversitesi ismi ortada yokken (Daha önceleri isminin “Eti Üniversitesi” veya “Hitit Üniversitesi” olacağı söyleniyordu.) Tiyatro Kulübü’müzde Hititleri ve Hacettepe’nin H ve T harflerini birlikte simgeleyen bir amblem olarak düşünmüş ve çizmiştim. Bu simge büyük beğeni kazanmıştı. Kısa zamanda bu simgeyi düzgün bir şekilde çizerek Sayın Doğramacı’ya sundum.” (http://dgsdoktoru.blogcu.com/universite-amblemlerinin-ilginc-hikayeleri/4074304)

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.